Fiziki, Fikri ve Kalbi Olgunluk
Fikirler ve söylemler, hayatın gerçekleri ile örtüşmüyorsa, uzun ömürlü olmadığı gibi, dinde, hayat tarzımızda zikzaklar çoğalır. Bu acı gerçeği her zaman yaşamakta ve görmekteyiz. İnsanı bu hale getiren sebep nedir dersek, bunun cevabı şu gerçeklerde gizlidir: İnsan, fiziki olgunluğa 23 yaşında, akli olgunluğa 33 yaşında ve kalbi olgunluğa ise 40 yaşında başlar. Durum böyle olunca, ilgili olgunluklar gerçekleşmemiş olan kimselerde her zaman hatalar, yanlışlıklar görülür.
Haftalık mesajımızda işte bu gerçeği izah etmeye çalışacağız. Akit Gazetesi aracılığı ile okuyucularımıza sunduğum mesajlarımızı okuyup teşekkür edenler olduğu gibi, haksız tenkit edenler de olmaktadır. Doğru olan her türlü tenkit ağaca verilen suya benzer. Ne var ki günümüzde yapılan tenkitlerin büyük çoğunluğu iftira, itham, hakaretten öteye gitmez. Halbuki tenkit veya eleştiri yapıcı olmak şartıyla gerçekleşirse salih amel yerine geçer.
17 Aralık 2013 tarihinde yaşanan olay ve olaylar zinciri, bir Müslüman olarak herkesi ilgilendiren bir konudur. Siyasi ağırlığı olan bu ve benzeri konular hocalar, imamlar, vaizler tarafından ele alındığında, derhal masa başı eleştiricileri düğmeye basar ve verir-veriştirir. “Hocalar, alimler, hocalığını, alimliğini bilmeli ve bu gibi konulara girmemelidir.”
Bir asırdır “camiye siyaseti sokmayın” mantığı, cami dahil her yere kendi politikasını sokmuş, Müslümanların en çok yoğun olduğu camiler sürekli abluka altına alınmıştır. Bir zamanların 163. maddesi sırf bu konu için kanunlaştırılmıştır.
Laik bir düzende müslümanca yaşama metodu ve kurtuluş usulü ortaya konulmayınca devreye sloganik sözler ve tepkiler girmiştir.
Şimdi bazı sorular soralım ve cevaplarının ne olduğunu düşünelim:
Peygamberimiz Efendimiz, minberinden, Bizansı ve Kisrayı hedef göstermiş, yeryüzündeki tüm kötülüklerin ve kötülerin ıslahı için mücadele etmiştir. Peki, Peygamberimizin günümüzdeki varisleri kimlerdir? Yeryüzündeki tüm haksızlıkları ortadan kaldıracak olanlar siyasi güç ise, o zaman bu görevi üstlenmiş olan siyasi güç niçin dinin dışına itiliyor?
Binlerce hoca, alim bir araya gelse, Arakan’daki mazlum Müslümanları, Bosna-Hersek, Sudan, Suriye, Mısır gibi ülkelerdeki haksızlıkları önleyebilirler mi?
İnternet masasının başında ahkam kesen kardeşim, Peygamberimizin ülkelerle, liderlerle olan siyasi, diğer bir adıyla diplomatik münasebetleriyle ilgili küçük çaplı bir eser okudun mu?
Yıllarca ithal çözümler üzerinde konuştuk, çalıştık. Peki, yerli çıkış formüllerimiz ne oldu? Koskoca bir HİÇ…
İçinde bulunduğumuz ve inancımızın gereğini yaşamak istediğimiz sisteme karşı hangi mücadelenin metodunu ortaya koyabildik? Kırmızı ışıkta geçme, iki sevap alırsınız, mantığı bu ülkenin hangi problemine neşter oldu?
Kürt sorununu çözmeyle yönelik hangi metodu ortaya koyduk ve metodumuzu uygularken hangi engellerle karşılaştık? İstisnalar hariç, birçok alimlerin ekranlardaki hararetli tartışmalara sebep olan hangi konular, ülke Müslümanlarının meselesini halletti?
Sorumluluğumuz Dünya İslam Birliği olması gerekirken, mahallemizde, hatta oturduğumuz üç katlı, yedi katlı sitelerde, aynı asansörü, aynı merdivenleri kullandığımız 15-40 aile arasında İslam birliğini kurabildik mi?
Tüm İslam aleminin odaklandığı, mazlum ülkelerin sabahlara kadar ağlayıp, dua ettiği, Üsküp’ten, Suriye’ye, Keşmir’den Saraybosna’ya kadar tüm ümmetin kilitlendiği 30 Mart seçimlerini koltuklara oturup sloganik sözlerle “hocaların ne işi var böyle seçimlerle” diyenler için sorgulanacağı mutlaka bir alem vardır.
Tekrar ediyoruz, fiziki, fikri ve kalbi olgunluğa erişmemiş olanların bir an önce bu acemiliklerden, paylaşımı olmayan sözlerden, hedefi bulunmayan hareketlerden uzak durması, kendi kendilerine yapacakları en güzel iyiliktir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.