Dünya Ocağını Ahiret Ocağına Tercih Edenler
Hangi Müslümana sorsak, hepsi de benim gibi diyecektir ki;
-“Yooo, haayııır, asla! Ben dünya ocağını ahiret ocağına tercih etmem!.”
Bu sözümüze kendimiz inanmadığımız ve ikna olmadığımız için karşımızdakini inandırana kadar; din adına olmadık yalana başvurur ve inandırmaya çalışırız.
Mesela ne olur başımızı öne eğip;
-“Evet, dünya o kadar tatlı ki, insanın dünya ocağını ahiret ocağına tercih edesi gelmiyor fakat ahireti de elden bırakmak istemiyoruz” dese.
Böyle bir itirafta bulunabilsek, belki bir nebze kurtarır tarafımız olacak ama nefsimizle imanımız arasındaki köprülere sam yeli vurduğu için iki ocak arasında sallanıp duruyoruz.
Ve çok cesur insanlarız, tüm bu gerçeklere rağmen, hayat akışımızı “ahiret ocağı” için koordine ettiğimizi hiç sıkılmadan, yüzümüz kızarmadan söyleyebiliyoruz.
Vicdanlara hitap ediyormuş gibi yapıp, cüzdanlara göz dikiyoruz. İnsanların ahiretini kurtaracakmış gibi yapıp, kendi dünyalıklarımızı kurtarıyoruz.
“Rengi ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin ama yeter ki para gelsin” beklentisi vahim boyutlarda.
“Yalan dünya” sözünü, en çok da insanların ahiret ocağına vurgu yaparak söylüyoruz ama dünya ocağından da vazgeçmeyip, bu uğurda her yolu mubah sayıyoruz.
Madem yalan dünya, öyleyse neden dünyaya bu kadar abanıyoruz. Ahiret kurtarıcılar olarak acaba kaçımız sabaha uyandığında;
-“Bugün cüzdanımdan ve malımdan kendi elimle ve gözümle, şu kadar para harcayarak, muhtaç bir Müslümanın yardımına koşmalıyım” diye güne başlıyoruz?
Bizim toplum kadar keramet yorgunu başka bir Müslüman toplum var mı bilmiyorum. Zenginimiz de fakirimiz de apaçık ayetler, hadisler dururken, uydurulmuş kerametlere iman ederek, dünya ocağımızı imar ediyoruz, ahiret ocağımızı yıkıyoruz.
Bu yüzden de dünya ocağımızı ahiret ocağımıza tercih ediyor ve kendi kendimizi aldatıyoruz. Bu aldatmanın faturası da görüldüğü gibi gülünç duruma düşülerek ödeniyor.
Neyse meramımı en iyi anlatan kişi, Pir Sultan Abdal’dır. Sözü ona bırakalım.
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Yalan dünya senin olsa ne fayda
Akibet alırlar tatlı canın
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
¥
Söylersin de söz içinde şaşmazsın
Helâli haramı yersin seçmezsin
Nasibin kesilir de sular içmezsin
Akar çaylar senin olsa ne fayda
¥
Söylersin de el içinde sözün var
Yeter çalışırsın oğlun kızın var
Bu dünyada üç beş arşın bezin var
Bedestenler senin olsa ne fayda
¥
Bir gün alır götürürler evinden
Hakk’ın kelâmını koyma dilinden
Kurtulaman Ezrail’in elinden
Dünya dolu malın olsa ne fayda
¥
Pir Sultan Abdal’ım çıktık oturduk
Kaza lokmasını burda yetirdik
Dünya bizim diye çektik getirdik
Yalan dünya bizim olsa ne fayda
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.