Dengelerini sarsacak tehlikeli girişimler
Batı ile Rusya Federasyonu’nun; Ukrayna üzerinden restleşmesi, Amerika’nın Karadeniz’deki deniz gücünü arttırması ve NATO’nun Rusya ile tüm ilişkilerini iptal ederek Rusya’ya karşı bölge ülkeleriyle ortak askeri tatbikatlara hazırlanması bölge ülkelerinde korku ve endişelere yol açtı.
Rusya’nın AB, Amerika ve NATO’ya rağmen Kırım’dan sonra Ukrayna’nın sınır bölgelerindeki şehirlerdeki isyanları ve bağımsızlık hareketlerini destekleyen girişimleri Ukrayna’yı resmen bölünmenin ve iç savaşın eşiğine getirmiştir.
Donetsk kentinde Rusya yanlıları günlerdir resmi binaları işgal altında tutuyor ve Rusya’ya katılmak için referandum düzenlenmesini istiyor. Ukrayna’nın doğusunda Rusya sınırı yakınlarındaki Sloviansk kentinde silahlı kişiler bir karakolu ele geçirdi. Liman şehri Odesa’da benzer olaylar devam ediyor.
NATO; Rusya’yı, Ukrayna’ya daha fazla müdahalenin “tarihi bir hata” olacağı konusunda uyardı. NATO; AB ve ABD’nin “Rusya’yı geri adım atmaya ve Ukrayna’nın doğusunda gerginliği tırmandırmamaya çağırıyoruz. Eğer Rusya Ukrayna’ya daha fazla müdahale ederse, bunun ilişkilerimiz açısından çok ciddi sonuçları olur. Rusya uluslararası alanda daha da fazla tecrit olur” uyarı ve çağrılarına ise Putin aldırış etmiyor ve yaptırımlara karşı doğalgaz kozunu ileri sürüyor.
Bu durum gerçekten fevkalade ciddi ve endişe vericidir. Çünkü bölgedeki bu restleşme beraberinde bir savaşı getirecek olursa bu da üçüncü dünya savaşı yani “Nükleer Savaşı” olur. Allah korusun böyle bir durum bölgenin cehenneme dönmesi demektir.
NÜKLEER KORKUSU
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 12 ülkenin yetkili bakanları Japonya’nın Hiroşima kentinde bir araya geldi. Nükleer Yayılmanın Önlenmesi ve Silahsızlanma Girişimi’nin toplantısında Ukrayna krizi gündeme geldi ve endişeler tehditler ile restleşmelerin gelecek adına endişe verici olduğu resmen kabul edildi.
1970 yılında yürürlüğe giren Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’na 180’den fazla ülke taraf oldu. Ancak muhtemel nükleer güçler Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail anlaşmayı imzalamayan ülkeler arasında yer alıyor.
“Hiroşima Bildirgesi” adındaki kapanış bildirgesinde Bakanlar, dünyanın nükleer silahlardan arındırılması için daha fazla çaba sarf edilmesini istedi. Ukrayna krizine ilişkin olarak ise özelikle 1994 yılında yürürlüğe giren Budapeşte Memorandumu’na bağlı kalınması gerektiği vurgulandı. Memorandumda Rusya, ABD ve İngiltere Sovyetler Birliği dönemimden kalma nükleer silahları imha etmesi karşılığında Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve ulusal egemenliği tanınmıştı.
Ancak uluslararası hukuk uzmanlarına göre Kırım’ı ilhak eden Rusya, verdiği taahhütleri yerine getirmiyor ve anlaşmaları ihlâl etmeye devam ediyor.
PUTİN; KİMİLERİNE GÖRE ‘DELİ I. PETRO’ KİMİLERİNE GÖRE HİTLER
Rusya’nın Suriye krizinde etkili çıkışları, eski CIA çalışanı ABD’li Edward Snowden’e geçici sığınma izni vermesi, İran nükleer programı konusundaki etkili diplomasisi, Soçi Kış Olimpiyatları’nın başarılı organizasyonu ve Ukrayna krizinde ülkesi adına kazanımlar elde ederek Kırım’ı topraklarına katması Putin’in son zamanlarda iç ve dış politikasında elde ettiği en önemli başarılar olarak sıralanabilir…Ülkesinde önemli bir kesim Putin’i kahraman ilan ederek Rusya’yı, Avrupa’nın ve dünyanın kaderinde söz sahibi devletlerin arasına sokmayı başaran ve cesaretli çıkışlarıyla “Deli” olarak anılan I. Petro’ya benzetiyor.
Ancak Putin bütün bunlara rağmen hâlâ yetinmiyor ve Ukrayna’nın yarısını Rusya’ya katacak şekilde olayları organize etmeyi sürdürüyor. Putin’in bu meydan okuyuşu iç politikada kendisinden efsane lider olarak söz ettirmekle beraber, dünya başkentlerinde ise “Hitler” benzetmelerine ve yorumlarına neden oluyor.
İşin doğrusu şu;
Putin tarihi bir fırsat yakaladı ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek tarihe bir isim bırakmak istiyor.
Putin bu hamleyle, Amerika ve Batı dünyasına Rusya sınırlarına doğru genişlemelerine müsaade etmeyeceği yönünde bir mesaj vermektedir. Ayrıca; AB’yi ciddi bir tehdit olarak görmeyen Rusya’nın Kırım hamlesi, ABD’yi zor bir muhatap olarak görmekten çok bir rakip olarak görmeye başladığının kanıtı olmuştur.
Bütün bunlarla beraber bir de madalyonun öteki yüzü olduğu unutulmamalı!.. Vladimir Putin, Gürcistan’ın Güney Osetya ve Abhazya bölgelerini Rusya’ya bağlayan zoraki girişimleri Rusya’ya ciddi ekonomik yük getirmiştir. Şimdi Kırım ve Ukrayna’nın doğusu da benzer mali bir külfet getireceği gibi Putin’in bu meydan okuyuşuna karşı “AB, ABD ve NATO’nun sabrı nereye kadar?” sorusunu akla getirmektedir.
AB, NATO ve ABD’nin girişimleriyle dünya politikalarında yalnızlaşma ile bu yalnızlaşmanın beraberinde uygulanacak ekonomik ve siyasi yaptırımlar Putin’i zor durumda bırakabilir.
Bütün bu gerçekler dikkate alındığında şimdilik Putin’i efsane gibi görenler yarınlarda yanılmış olabileceklerini de hesaplamalıdır. Çünkü ekonomik ve siyasi yaptırımlar ve yalnızlaştırma girişimleri Rus halkının yaşamını etkileyecektir.
Putin’in ‘Hitlervari’ çıkışları beraberinde felaketler getirirse bunda elbette bölge ülkeleri kadar Rusya da her bakımdan zarar görecektir.
Bu gerçekler bana göre Kremlin’i derin derin düşündürüyor olmalı.
Türkiye, bölgesindeki bu önemli ve son derece tehlikeli siyasi, ekonomik ve askeri girişimleri dikkatle izlemeli ve müttefikleriyle teslimiyetçi bir ruh ve anlayış yerine pazarlıkçı ve de Türkiye’nin çıkarlarını koruyan yeni politik çıkışlara hazırlanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.