Mustafa Kemal Paşa nasıl Cumhurbaşkanı seçildi?
Hariciye Vekili İsmet Paşa Lozan’dan dönmüş, ilk Meclis’in vatansever milletvekillerine Lozan görüşmelerini anlatmış, ancak vatansever vicdanları tatmin edememişti.
Başta Rauf Orbay ve Kazım Karabekir olmak üzere, İstiklâl Savaşı’mızın ünlü komutanları masaları yumruklayarak bağırıyorlar, kâh Mustafa Kemal’i, kâh İsmet Paşa’yı suçluyorlardı: “Verilmemesi gereken her şeyi verdiniz, Misak-ı Milli’yi (milli yemin) çiğnediniz!” diyorlardı.
Meclis’teki çoğunluk,savaş meydanlarında kazanılan başarının barış masasında heba edildiğini düşünüyor, İsmet Paşa’yı gensoru ile düşürmeye hazırlanıyorlardı.
Bu arada Trabzon (daha doğrusu “Lazistan”) Milletvekili Ali Şükrü Bey, hem etkili, hem de öfkeli konuşmalarıyla Meclis’teki çoğunluğa hâkim olmuş, hükümetin arkasında Fevzi Çakmak ve Fethi Okyar gibi birkaç isim dışında neredeyse kimse kalmamıştı.
Ali Şükrü Bey Lozan Konferansı’ndaki başarısızlıkları sayıp döktüğü bir konuşmasında, “Savaşta kazanılan masada kaybediliyor” deyince, ortalık karıştı. Mustafa Kemal Paşa silahına davrandı. O davranınca Ali Şükrü Bey de silahını çekti. Bereket versin ki, araya girip tarafları yatıştırdılar. Yoksa alimallah Meclis kan gölüne dönebilirdi.
Bu olaydan kısa bir süre sonra, Ali Şükrü Bey, öldürülmüş olarak bulundu. Cinayet ihalesi Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Komutanı Giresunlu Topal Osman Ağa’ya kaldı. Önce kurşunlandı, ardından başı kesildi ve başsız cesedi, bacaklarından TBMM’nin önüne asıldı.
Diğer “Lazistan” Milletvekili Rizeli hemşehrim Ziya Hurşit, Osman Ağa’nın, susturulmak için öldürüldüğünü iddia etti ve her iki ölümden de Mustafa Kemal’i sorumlu tuttu (Ziya Hurşit, İzmir suikastı münasebetiyle idam edilecektir).
Mustafa Kemal Paşa, işi yine kestirmeden halletti: Halk Fırkası’nı kurup (bugünkü CHP) Genel Başkanı oldu. Ardından, üyelerinin çoğu son Osmanlı Meclisinden (Meclis-i Meb’usan) gelen Birinci Meclis’i dağıttı. Kendi partisiyle seçime girip (28 Haziran 1923) tek tek belirlediği isimlerden oluşan İkinci Meclis’i topladı. 23 Temmuz 1923’te de Lozan Anlaşması imzalandı. 29 Ekim’de de cumhuriyet ilan edildi. Ama cumhuriyetin ilan edildiği oturuma, Meclis’in yüzde 52.7’si katılmamıştı.
Sıra cumhurbaşkanı seçimindeydi. Tabii Mustafa Kemal tek adaydı. Tek parti, tek meclis, tek aday! Bu oylamaya 281 milletvekilinden 158’i katıldı.
Önemli değildi! Mustafa Kemal artık hem Cumhurbaşkanı, hem Meclis Başkanı, hem de iktidar partisinin (zaten başka parti yoktur) Genel Başkanıydı. Ayrıca da başkomutandı: Yani her şeydi!
Ölene kadar öyle kaldı. Her dört yılda bir yenilenen cumhurbaşkanlığı seçimine daima “tek aday” olarak girdi ve hepsini kazandı! Ancak hiçbir seçimde ittifak olmadı.
Meselâ, 1927’de 335 üyeden 288’inin, 1931’de 351 üyeden 289’unun, 1935’de 444 üyeden 386’sının oyunu aldı.
“Peki ya İsmet Paşa nasıl cumhurbaşkanlığına seçildi?” diyeceksiniz…
“Atatürk’ün vasiyeti gereği seçildi” diyenler yalan söylüyor. Çünkü Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nda öldüğünde İsmet İnönü Başbakan bile değildi…
Bizzat Atatürk tarafından Başbakanlıktan uzaklaştırılmış, yerine Celal Bayar getirilmişti (kimilerine göre öldürülmesini bile emretmiş, öldürüldüğü söylendiği için, oğullarına “eğitim maaşı” bağlamıştı).
O tarihten sonra İsmet İnönü, Atatürk’ün gözüne batmamak için inzivaya çekilip kendini unutturmaya çalışmıştı.
Ağır seyreden hastalığı müddetince, zahmet buyurup eski arkadaşını (Atatürk’ü) ziyaret etmemesi, söylentileri güçlendiren bir durum olsa gerektir.
Kısa bir bilgi notu aktarayım: 8 Ağustos 1938 tarihli Tan Gazetesi’nde, Ahmet Emin Yalman, “Atatürk hasta” başlıklı bir yazı yazdığı için, gazete üç ay kapatılmıştı. Bu kararı veren hâkimler, acaba Atatürk’ün “ölümsüz” olduğuna mı inanıyorlardı?
Neyse: İnönü’nün nasıl Cumhurbaşkanı seçildiğine, hatıralar ışığında yarın bakalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.