Konuş ve Yaz ki Foyan Ortaya Çıksın
İnsanlar suskun iken değil konuşur ve yazarken anlaşılır.
Biraz konuş, senin ne mal olduğun anlaşılır.
Bir mektup kağıdı yazı çiziktir, erdemin veya foyan meydana çıkar.
Yüzüne maske takabilirsin ama gözlerini maskeleyemezsin.
Cep telefonunu ve kalemini masanın üzerine koy, kim olduğun meydana çıkar. Cep telefonu bin dolar, kalem bir dolar…
Bir dolarlık âdi bir kalemi bile yok mu? Harika!..
Yüksek tahsilliymiş… Ona 1925te basılmış Türkçe bir çocuk hikayesi kitabı ver. Bakalım ne kadar okur-yazar…
Evinin salonunu göreyim, senin ne kadar Müslüman olduğunu söylerim.
Kişinin içyüzü, tıyneti, cibilliyeti öfkelendiği zaman açığa çıkar.
Hiç durmadan günde bin kere ben ben ben mi diyorsun? Senin ipinle kuyuya inilmez.
Dün gece saat ikide kalkıp teheccüd namazı kıldım hikayeleri, senin sahte bir dindar olduğunu göstermeye yeter.
Lüks, pahalı, israflı, gösterişli, parlak otomobilin ile gururlanıp övünüyor musun? Sen lüks arabayla gezen bir sürüngensin.
Herkese, dün akşam Platin Kemik lokantasında nefis kotlet pariziyen, üzerine frambuazlı sufle yedim hikayelerin senin ne kadar görgüsüz olduğunu gösterir.
Koleje giden oğluna, üniversiteye giden kızına bakayım, senin içyüzünü anlarım.
Sabah akşam lüks otomobilinle evden işe işten eve tek başına gidip geliyormuşsun. Trafik probleminin çözümü için çalıştığından dolayı seni tebrik ederim.
Zekatını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha göre verip vermemen Müslümanlığının aynasıdır.
Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Boş ve kof laflar, boş ve kof kişilerde olur.
* (İkinci yazı)
Müslümanlar ve Siyasî Savaşlar
MÜSLÜMANLAR arasında savaş çıkınca yapılacak ilk iş önce ateşkes sağlamak, sonra barış olması için çalışmaktır.
Savaşan taraflardan hangisi suçludur?.. Bu konuda iki şık vardır: (1) Biri suçlu ötekisi suçsuzdur… (2) İkisi de suçludur.
Her hâl ü kârda kavga, savaş kızıştırılamaz.
Yangın körüklenemez, ateşin üzerine neft dökülemez. Müslümanlar arası savaşı, yangını körükleyenler günaha girmiş, fitneyi şiddetlendirmiş olur.
“Bir toplum ne halde ise öyle idare olunur” hadisini bilmeyen veya kabul etmeyenler bugünkü savaşı anlayamaz.
Hiçbir dinî cemaatin, tarikatin, grubun sivil darbe yapmaya hakkı yoktur.
Siyasî iktidarı ele geçirmenin yolu parti kurmak ve seçimlere girmektir.
Başka meşru yol yoktur.
Hiçbir islamî cemaat Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına, İslam bilgeliğine (hikmetine) aykırı metotlarla siyaset yapma hakkına sahip değildir.
Siyasetin kategorileri vardır: 1. Rahmanî Nebevî siyaset… 2. Sıddîklerin siyaseti… 3. Sâlihlerin ve âdillerin siyaseti… 4. Zâlim Müslüman sultanların siyaseti… 5. Hem zâlim hem de kâfir olan sultanların siyaseti… 6. Kafir olan, fakat zâlim olmayan âdil sultanların siyaseti… 7. Deccalların, Kezzabların, Süfyanların şeytanî siyaseti… 8. Münâfıkların ve mürâîlerin iblisâne siyaseti…
Din, iman, Kur’an, Sünnet, Şeriat her hâl ü kârda siyasetin üzerinde tutulmalıdır.
Gerçek Nurculukta, iman ve Kur’an hizmetlerine zarar gelmemesi için siyasetin dışında ve üzerinde durmak, siyasete karışmamak, siyasetle ilgilenmemek prensibi vardır.
Bütün gerçek tarikatlar Tarikat-i Muhammediye’dir; Nakşilik, Kadirilik, Rufailik, Mevlevilik vs şûbe ismidir. Tarikatlar siyasetin üzerinde ve dışında tutulmalıdır.
Din siyasete alet edilemez ama siyaset dine alet edilebilir. Bu iş, beyin ameliyatı yapmaktan, savaş uçağı kullanmaktan, nükleer santral çalıştırmaktan daha zor ve hassastır.
Olgun, ehil, tecrübeli, müeyyed min `indillah olmayan kişiler siyaset yoluyla dine hizme edeceğim derken büyük zarara ve hasara sebep olur, dini mıncıklar durur.
İman, Kur’an, Sünnet, Şeriat hizmetlerini yapanlar her hâl ü kârda zengin olmamalıdır.
Din, iman, Kur’an hizmetleri yaparken mukaddesatı alet, istismar ve istihdam ederek zengin olanlar münafıktır. Zenginlik ya temellük, yahut zilyedlik şeklinde tezahür eder.
Siyaset ateşten gömlektir.
Hulefâ-i Râşidînin üçü şehid edilmiştir.