Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

“Besmele” düşmanları kimin “besleme”leri?

“Besmele” düşmanları kimin “besleme”leri?

Geçtiğimiz günlerde; “AK Parti-MHP anlaşmazlığı”ndan yararlanıp, aradan sıyrılarak Salihli’ye Belediye Başkanı seçilen CHP’li Mustafa Uğur Okay’ı konu almış ve kendisini “Kent Meydanı”na astırdığı “pano”dan ve o panoya yazdırdığı “Atatürk’ün bir sözü”nden dolayı eleştirmiştim... Tabiî, sadece Mustafa Uğur Okay’ı değil, onun şahsında “aynı zihniyet”e sahip olan herkesi... “CHP’li Başkan”dan hareketle, onlar için demiştim ki;
“Peki, CHP’li Başkan Mustafa Uğur Okay, o “pano”ya bunları yazdırmakla ne yapmak istemiştir?..
Yapmak istediği, “Kraldan fazla kralcılık”tır, yani “Atatürk’ten fazla Atatürkçülük”tür!..
Ne var ki; “Atatürkçülük” yapmaya çalışırken, Atatürk’ü “dinsiz” olarak gösterdiğinin farkında bile değildir!..
çünkü o panoda yazılanları okuyan insanlar; Atatürk’ün, “Allah kelâmı”na karşı çıkan “dinsiz biri” olduğunu zannedecektir!..
Oysa Atatürk, bu değildir!..
Bu, “Atatürk’e iftira”dır!..
Yazının en başında dedim ya;
Atatürk’e en büyük kötülüğü yapanlar, “Sözde Atatürkçüler” veya “Atatürkçü geçinenler”dir!.. “Atatürk’ten geçinenler” ise, işin zaten “ticaret”ini yaptıklarından, onları kaale bile almıyorum!..
Uzun lafın kısası;
Atatürk’ü, ilk önce “Atatürkçü”lerden ve “Atatürkçü geçinenler”in elinden kurtarmak gerekir!..
çünkü onlar, “Atatürk’ün mirasçısı” değil, “Atatürk’ün mirasyedileri”dir!..
Evet, Atatürk’ün mirasını “rant”a çevirenlerdir!..
Hem de, “Atatürk’e iftira” atarak!..
Kimi “müze”(!)lerle, kimi “pano”larla!..”

SEKTöR GAZETESİ’NİN DUYARLILIĞI!
İşte bu yazım;
Salihli’nin yerel gazetelerinden “sektör” tarafından aynen alıntılanmış... Birinci sayfalarından, “Okay’a ağır eleştiri” şeklinde anonslanan yazı, 3. sayfada; “Bu sözler yenilir yutulur cinsten değil” başlığıyla sunulmuş ve yazıma yarım sayfa ayrılmış...
öncelikle “Sektör” gazetesi yöneticisi ve çalışanlarına, “duyarlılık”larından dolayı teşekkür etmek istiyorum.
Dilerim, Bay Başkan, bu yazıdan gerekli dersi çıkartır ve “Atatürk istismarı”ndan vazgeçip, “Salihli’ye hizmet” etmeye başlar!..
Zira; Kent Meydanı’na, Atatürk’ün bir sözünün yer aldığı “pano” asmak, “Salihli Belediyesi’nin borçları”nı kapatmaya yetmiyor!..
Duydum ki;
Salihli Belediyesi, belki de “tarihinde ilk defa” borçlanmış!..
Peki, “borç” alınan parayla “yapılan” ne?..
Şahsen benim, “olumlu icraat” olarak görebildiğim tek iş; “Kurşunlu Kaplıcaları”nın etrafındaki “tarla”ların istimlâk edilip, “piknik alanı” olarak halka açılmış olması!..
Başka?!?.. Başkaca bir “hizmet” göremedim!..
Pardon! Kent Meydanı’ndaki “pano” hariç!..
Haa, bir de “pavyon” ve “meyhane”lere verilen “ruhsat”larla sayısı arttırılan “ayyaş”lar hariç!!!
Tabiî, o “pano” ve “pavyon”lar halkın karnını doyurmuyor!..
Sadece ve sadece;
CHP’li Başkan’ın “ideolojik tatmin”ine yarıyor!..

ATATüRK MASKELİ DİN DüŞMANLIĞI
Size bir şey söyleyeyim mi;
Salihli’nin CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay’ın, sırf “ideolojik tatmin” için Kent Meydanı’na o “pano”yu astırmış olmasını, bir noktaya kadar anlayışla karşılayabilirim!..
Nihayetinde;
“Atatürk’ten geçiniyor” der, geçerim!..
Ama, daha başka “CHP’li Belediye Başkanları” var ki; onların “icraat”larına tahammül etmek, yaptıkları işi “anlayış”la karşılamak mümkün değil!..
çünkü, onların çoğu;
Samimi “Atatürkçü” değil!.. Onlar, “Atatürkçü geçinen” riyakârlardan da değil!.. Hayır, “Atatürk’ten geçinen” ticaret erbabından hiç değiller!.. öyle olsalar; “tutturmuşlar bir yol, geçinip gidiyorlar” der geçerim!..
Evet, “bunlara bile” anlayış gösterebilir, bunlara bile tahammül edebilirim!..
Ama, suratlarına “Atatürk maskesi” geçirip; “din karşıtlığı” veya “cami düşmanlığı” yapanlara ve hele hele “çeşmedeki Besmele’yi kazıtan”lara anlayış göstermem, tahammül etmem mümkün değil!..

BESMELESİZ BİR BABANIN çOCUĞU!
Vakt-i zamanında; bir sanatçı, kendi vilayetinin “vali”sine, gayet nefis bir “hat”la yazılmış bir “Besmele-i Şerif” tablosu hediye etmek istemiş!..
Hani, alsın da evinin duvarına assın diye!..
Vali, ne cevap vermiş biliyor musunuz;
“Benim evime Kur’an ve Besmele girmez!..
Götür şunu da, benim canımı sıkma!”
Yeni bir “tartışma” başlatmamak ve “polemik”lere meydan vermemek için, “Vali’nin ismi”ni yazmak istemiyorum!..
Ancak, şu kadarını söyleyeyim:
“O Vali’nin çocuğu” daha sonraki yıllarda bu ülkede “üst düzey görev”lerde bulundu!..
Bulundu ve “din düşmanlığı” yapmaya, “İslâm” aleyhinde atıp tutmaya başladı!..
İşte o zaman kendimi tutamayıp şöyle yazmıştım:
“Besmelesiz bir babanın çocuğundan da ancak bu beklenir!.. Sen ki, evine Kur’an ve Besmele sokmayan bir babanın çocuğusun!..
Allah bilir ya;
Senin baban, yatak odasına girip, annenle birlikte olurken de Besmele çekmemiştir!.. Dolayısıyla, sen anne rahmine de Besmele’siz düştün!..
Besmelesiz bir gecenin imalatısın sen!.. Böyle bir gecenin sabahından hayır umulur mu hiç?..
Besmelesiz bir babanın çocuğundan, çıksa çıksa, işte böyle din düşmanı bir evlat çıkar!”
Hayır, bu kadar “hafif” değil, “daha ağır” ifadeler kullanmıştım o zaman!..
çünkü o da, “Atatürkçülük” maskesi altında “din düşmanlığı” yapıyordu!..
Yurt dışına gidip, oralarda; “Türkiye’de şeriatın kökünü kazıyacağına” dair sözler veriyordu!..
Sonra, “kazınan” kendisi oldu!.. Bu millet, onu yere öyle bir yapıştırdı ki, jiletle kazıdılar!..

BESMELE’DEN NE İSTEDİN SELAMİ?
İşte o zamanlar da düşünmüştüm bu konuyu: Soruyordum kendi kendime; gidilen “yön”lerde, acaba aileden intikal eden “gen”lerin bir rolü var mı?..
Yani, “Allah... Peygamber... Din... İman.. Kur’an... Kurban... örtü ve Besmele düşmanlığı”nın altında, aileden tevarüs eden “gen”lerin bir etkisi var mıdır?..
Ama, hayır!..
Hemen herkes bilir ki;
Her “alim”den bir zalim, her “zalim”den de bir alim doğabilir!..
Bunu bile bile, yine de merak ediyorum!..
Acaba, “CHP’li Kadıköy Belediye Başkanı Selami öztürk”ün sergilediği “cami” ve şimdi de “Besmele düşmanlığı”nın altında ne var?..
Kendisi, “alim” bir babanın çocuğu mudur, yoksa “zalim” bir babanın evladı mı?..
Eğer “alim” bir babanın çocuğu ise, “cami”ye tahammülsüzlüğünün ve “Besmele”ye düşmanlığının altında yatan sebep ne?..
Hayır, “Atatürkçülük” değil bu!..
Bu düşmanlık, “Atatürk istismarcılığı” ile de açıklanamaz!.. Altında, mutlaka “başka bir sebep” olmalı!..
Olayın ayrıntılarını, Murat Alan’ın manşet yaptığımız haberinde okuyacaksınız.
Haberin özü ve özeti şu:
“Birkaç ay önce Kadıköy Belediyesi’nin yeniden tasarımlama ve restorasyon işlemlerini yapmak üzere etrafını iskele ile kapattırdığı III. Selim döneminde yani 1794’te yaptırılan tarihi Halitağa çeşmesi’nin Besmele-i Şerif ve tuğralarının restorasyon sırasında kazındığı ortaya çıktı.”

BESMELE’Yİ KAZIYAN EL KIRILSIN!
Söyler misiniz bana;
Tarihi çeşmenin üzerindeki “tuğra”lardan ve “Besmele-i Şerif” yazısından kim, niye rahatsız olur?..
“CHP’li Başkan Selami öztürk’ün özel Kalemi”nden birisi demiş ki;
“Vatandaşlar kazımıştır!!!”
Açık ve net söylüyorum:
“O Besmele-i Şerif’i oradan kim kazımışsa, kazıyanın eli kırılsın!”
Hayır, sadece “eli” değil;
“Nesli de kırılsın!.. Soyu kurusun!..”
Ama, sanmıyorum ki;
Bunu bir “vatandaş” yapsın!.. özel Kalem’in “vatandaş” dediği kişiler, sakın CHP’li Belediye’nin kiraladığı “inşaat işçileri” olmasın?!?
Eğer öyleyse, sormak gerek;
“İşçilere bu talimatı veren kim?”
öyle ya; etrafına “iskele” kurulan ve “kapatılan” bir çeşmede “vatandaş”ın işi ne?!?
Hem, “dinsiz, imansız” biri bile olsa, herhangi bir vatandaşın, kalkıp da çeşmenin alnındaki “tuğra” ve “Besmele”yi kazıyacağına asla ihtimal vermiyorum!..
Dediğim gibi;
Bu işi yapsa yapsa “Belediye’nin kiraladığı işçiler” yapmış olabilir!..
Tabiî, “talimat”la!..
Ancak, her kim kırmış, her kim kazımış ise, “beddua”mı tekrar ediyorum:
“Besmele’yi kazıyan eller kırılsın!”
Bu arada, Selami öztürk’e de bir çift sözüm var:
“Burası, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke!.. Bu ülkenin insanı, her şeyi hoş görebilir ama cami ve Besmele düşmanlığını asla!..
Unutma ki;
Türkiye, Kadıköy’den ibaret değil!..
Sen de Kadıköy’ün kralı değilsin!..
Bir gün gelir;
Seni o makama çıkaran millet, indirmesini ve hesap sorup burnundan fitil fitil getirmesini de bilir!..
Yetti be!!!”
Ya “Atatürk maskeli din düşmanlığı”ndan vazgeçin, ya da Atatürk’ü ağzınıza almayın!..
Korkarım ki;
Bu gidişle Atatürk’ten de soğutacaksınız bu milleti!.. Bakalım, ondan sonra “kullanacak” neyiniz kalacak?!?
Aklınızı başınıza alsanız, çok iyi olur!..

O diploma ne kadar sağlam?
İddialar malûm... Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı ömer Faruk Eminağaoğlu, 23 Haziran 1989’da; hem de “heyet”ten değil, bir “asteğmen”den aldığı “çürük” raporu ile “askerlikten yırtmış!”
Eminağaoğlu, bir yandan “raporun sağlamlığı”nı ve dolayısıyla “vücudunun çürüklüğü”nü ispat etmeye çalışırken, dün demiş ki;
“Karın zarı ameliyatından sonra bir hafta hastanede yattım. Bir ay rapor kullandım. 4 yıl boyunca, fakülteye devam ederek, tüm sınavlara girerek hukuk fakültesinden mezun oldum. Haberlerde söylendiği gibi 4 yıl hastanede yattıysam, bu hukuk fakültesi diplomasını kim nereden aldı? çünkü, 1988 yılında üniversiteden mezun oldum...”
Bu “savunma”dan sonra, aldı beni bir düşünce!.. “çürük” raporu “çürük” olan YARSAV Başkanı’nın aldığı “hukuk diploması” acaba ne kadar “sağlam?!?”
İster misiniz o diploma da “çürük” çıksın!!!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi