Provokasyonun zirvesi... Ya kalkan olacağım, ya kurban!
Olacağı buydu... Nasıl ki, “Perşembe’nin geleceği, Çarşamba’dan belli”dir; “Taksim’de provokasyon” olacağı da “günler öncesinden” belliydi...
Önceki gece; Turgay Güler yönetimindeki “Sıradışı” programında, Star gazetesinden Hikmet Genç ve Gerçek Gündem internet sitesinin sahibi Barış Yarkadaş’la 1 Mayıs’ı konuştuk...
Barış Yarkadaş, ısrarla; AK Parti’nin bir “meydan korkusu” olduğunu, bu yüzden de “Taksim’de kutlamaları yasakladığını” iddia etti...
Ve ilâve etti:
“Ben de Taksim’e gidecek ve 1 Mayıs 1977’de ölen 34 kişi için oraya kızıl karanfil bırakacağım... Çünkü Taksim’de; 1 Mayıs 1977’de ölen 34 kişinin katilleri sorgulanacak ve onların bulunması talep edilecek!”
Barış Yarkadaş “CHP tandanslı bir gazeteci” olduğu için, bunları söylemesi “gayet doğal”dı!..
Tabiî, Hikmet Genç; “Barış’ın iddiaları”na şiddetle itiraz etti ve “Taksim Meydanı’nı AK Parti açtı... Meydan korkusu olan bir parti Taksim’i niye açsın?.. Teşekkür etmeniz gerekirken, bu AK Parti düşmanlığı neden?” filan dedi ama, Barış’a kabul ettiremedi!..
Dün Beşiktaş, Okmeydanı ve Mecidiyeköy’de olan-bitenden sonra, Barış Yarkadaş’ın ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum...
Ama, yazının başında da söylediğim gibi, olacağı buydu!..
“Böyle olacağı belliydi” ki; İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, kutlamaların “Taksim’de” değil, “Yenikapı’da” yapılmasını, kutlamalara katılmak isteyenler için de, “300 otobüs” tahsis edildiğini açıkladı...
MAKSAT KUTLAMA DEĞİL
Dünkü manzara gösterdi ki;
maksat, “ölenleri anma veya 1 Mayıs’ı kutlama” değil, “olay” çıkarmak!..
Böyle olacağı belliydi...
O kadar belliydi ki;
CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey; 27 Nisan’da Radikal’e verdiği demeçte şöyle diyordu:
“1 Mayıs’ta ya kalkan olacağım, ya da kurban!”
Düşünebiliyor musunuz;
Ya “polisin önünde kalkan” olacak, ya “kurban” olacak!..
Yani “ölüm”ü göze almış!..
İyi, hoş da;
Sen oraya “kutlama” yapmaya mı gidiyorsun, yoksa “savaş”a mı?..
Bu, nasıl bir “zihniyet”tir?..
Sadece Şafak Pavey mi?..
CHP Milletvekili Mahmut Tanal da, Beşiktaş’ta güvenlik tedbiri alan TOMA’nın önüne oturdu ve “kalkmasını” isteyen polislerle tartıştı... Çıkan “arbede” sırasında, Tanal’ın “polise yumruk attığı” görüldü...
Eee, “arbede” bu!..
Ne olacağı belli olmaz!..
Tanal, polise “yumruk” atınca, polis de karşılık vermiş olmalı ki; hem kafasından yaralanmış, hem de gözlüğü kırılmış!..
Aynı soruyu Mahmut Tanal’a da sormak lâzım... Arkadaş, sen “1 Mayıs’ı kutlamaya” mı gidiyorsun, “polisle savaşmaya” mı?..
1 MAYIS’IN 2 YÜZÜ
Bu “soru”dan hareketle, gelelim bugünkü “manşet”imize...
Gördüğünüz gibi;
“1 Mayıs’ın 2 yüzü” başlığını kullandık ve özetle dedik ki;
“Yeni bir Gezi kalkışması peşinde koşan CHP destekli DİSK, KESK, TTB, TMMOB, Halkevleri gibi sol örgütler, İstanbul ve Ankara’da polise saldırıp, yol kesti, ortalığı savaş alanına çevirdi.
Memur-Sen ve Hak-İş’in önderliğinde Diyarbakır ile Kayseri’de düzenlenen ve şölen havasında geçen kutlamalarda ise ‘birlik, kardeşlik ve barış’ mesajları verildi.
Valiliğin Yenikapı, Kazlıçeşme ve Kadıköy alternatifleri sunmasına rağmen Taksim’de direten CHP destekli marjinal gruplar, Şişli-Beyoğlu hattını adeta savaş alanına çevirdi. Banka ATM’lerine zarar verip, dükkanları yakıp yıkan maskeli gruplar, bir polisi de linç etmek istedi.
Taksim ve civarında terör estiren DHKP-C destekli örgütler, yollara barikat kurup polise saldırdı. Okmeydanı Hastanesi’nin acil servisini bile basan provokatörler, E-5 karayolunu da bir süre trafiğe kapattı.
Ankara’da ise Kızılay ve Tandoğan meydanlarında toplanan provokatör gruplar, ‘Bu meydan kanlı meydan’ ve ‘Bu pazar kanlı pazar’ gibi sloganlar atarak halkı tahrik etmeye çalıştı. Eylemciler, polise, hükümete ve Başbakan’a hakaretler yağdırdı.
İstanbul ve Ankara’nın aksine, Memur-Sen’in Diyarbakır’da, Hak-İş’in ise Kayseri’de düzenlediği mitinglerde tam bir ‘kardeşlik’ havası vardı. Diyarbakır’da 4 dilde yayınlanan bildiriyle emek, dayanışma ve birlik mesajları verildi. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise; “İnancı bir, davası bir, tarihi bir, kıblesi ve hatırası bir olanlara selam olsun. Bizi bölmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz” dedi.
Kayseri’de şölen havasında geçen programda konuşan Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan de, işçilerin sıkıntılarını dile getirerek, 1 Mayıs’ı Taksim’e hapsetmek isteyenlere tepki gösterdi.
Vatandaşların çocuklarını da alarak tören alanına koşması dikkat çekti.
KIZILAY ISRARI NİYE?
Habere ilâve olarak, bir “ayrıntı”yı daha gündeme getirmek ve sormak istiyorum: Barış Yarkadaş’ın da dile getirdiği gibi, diyelim ki Taksim Meydanı bir “sembol”dür, çünkü 1 Mayıs 1977’de 34 kişi burada ölmüştür... Dolayısıyla, “katliam”ın hesabı orada sorulmalıdır!..
Tamam, “orada” sorulmalıdır!..
Farzedelim ki, “Taksim inadı”nın sebebi budur ve doğrudur!..
Peki, “Kızılay inadı”nın sebebi nedir?.. “Taksim inadı”nı anladık da, “Kızılay inadı” niye?..
Ne yani;
Kızılay’da da mı “34 kişi” öldü, orası da mı “sembol?”
Evet, evet;
Tandoğan Meydanı’nda miting serbest iken, “Kızılay’a yürümek” niye?..
Demek oluyor ki;
“Maksat 1 Mayıs değil!”
Sen hâlâ anlamadın mı arkadaş?..
SÜLEYMAN ÇELEBİ’NİN SÖZLERİ
Dün, saat 14.00’e doğru evden gazeteye gelirken, arabada “radyo”yu açtım ve “1 Mayıs’ın nasıl geçtiğini” öğrenmeye çalıştım...
“Haberleri” aldıktan sonra, Samanyolu Haber radyosunu arayıp, onu dinlemeye başladım... “17 Aralık Kirli Operasyonu”ndan sonra, “Hükümet muhalifi” herkese kapılarını açan ve onlara “Tayyip Erdoğan düşmanlığı” yaptıran Samanyolu Haber, dün de DİSK eski Başkanı Süleyman Çelebi’yi konuşturuyordu...
Çelebi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “işçi hareketini bölmek” için Hak-İş’i Kayseri’ye, Memur-Sen’i Diyarbakır’a, Türk-İş’i de Kadıköy’e gönderdiğini iddia ediyordu...
Neymiş; bu sendikalar “Erdoğan’ın talimatı” ile hareket etmişler!..
“Aynı mantıkla” sormak gerekmez mi: “DİSK’in Taksim’i zorlaması kimin talimatıyla oldu?”
Öyle ya; bu işler “emir ve talimat”la oluyorsa, demek oluyor ki, DİSK’e de bir talimat veren vardır!..
Peki, “kim” veya “kimler”dir o talimatı veren?.. CHP yönetimi mi, yoksa, “Taksim’den yeni bir Gezi kalkışması çıkarmak” isteyen “uluslararası güçler” mi?..
Biliyorum, “hiçbiri” diyecekler... Tamam da; sen herkesin “talimatla” hareket ettiğini nereden çıkarıyorsun?..
Sen “talimatla” hareket etmiş olmalısın ki, başkasının da öyle olduğunu zannediyorsun!..
Madem ööle, işte bööle!..
TAKSİM’DEN GEZİ ÇIKMAZ!
Uzun lâfın kısası;
Bütün “provokasyon” çabalarına, “ülkeyi kaosa sürükleme” gayretlerine ve “Taksim’den yeni bir Gezi kalkışması çıkarma plânları”na rağmen; Allah’a şükürler olsun ki, “lokal olaylar” dışında pek büyük bir olay yaşanmadı ve bir “1 Mayıs”ı daha kazasız-belâsız atlattık!..
Artık CHP ve onun güdümünde hareket eden DİSK ve KESK gibi sendikalar anlamalı ki; İstanbul’da Taksim, Ankara’da Kızılay meydanları, “halkın güvenliği” için “miting”lere kapalıdır!..
Miting yapacaksan, bundan böyle İstanbul’da Yenikapı ve Kazlıçeşme’yi, Ankara’da da Tandoğan’ı kullanacaksın!.. 1 Mayıs 1977’de 34 kişiyi katleden “Kontrgerilla”yı protesto edeceksen, işte size meydan... Git; ne diyeceksen, oralarda de!.. Kazancı Yokuşu’na “karanfil” bırakacaksan da, “temsilci”lerini gönder ve koy karanfilini!..
Ama, şunu anla:
“Taksim’den Gezi çıkmaz!”
*********************************************************************
Esenyurt’ta birçok genç, uyuşturucunun pençesinde!
Dün sabah; “Beylikdüzü’nde, oyunu CHP’ye vermiş bir hanım”la konuştuk... Beylikdüzü’nü ve Esenyurt’u çok iyi tanıyor... Esenyurt’ta, AK Partili Başkan Necmi Kadıoğlu’nun, “Gürbüz Çapan ve kardeşi”ne rağmen, seçimi yine “bileğinin hakkıyla” kazandığını söyledikten sonra, dedi ki: “Gürbüz Çapan döneminde Esenyurt bir kasaba gibiydi... Ama şimdi modern bir ilçe oldu... Gürbüz Çapan’ın en büyük suçu, Esenyurt’ta uyuşturucu satıcılarına göz yummasıdır... Onun döneminden bu yanadır ki, Esenyurt, bir uyuşturucu merkezi olmuştur!”
O anda; “Esenyurt’tan arayan bir baba”nın telefondaki sözleri geldi aklıma... Adamcağız, iki gözü iki çeşme ağlıyor ve “Ne olur Hasan Bey” diyordu; “Ne olur, Esenyurt’taki uyuşturucu belâsını gündeme getir... Benim oğlum, maalesef uyuşturucunun pençesinde!.. Çok uğraştık ama bir türlü kurtaramıyor, her gün gözyaşı döküyoruz... Ne olur, birilerine söyle de, buraya bir el atsınlar!.. Belediye mi uğraşacak, polis mi uğraşacak, kim uğraşacaksa uğraşsın da; uyuşturucudan temizlesinler Esenyurt’u!.. Ben çocuğumu kurtaramadım, bari başka çocuklar uyuşturucunun pençesine düşmesin!”
Bu babanın feryadına kim kulak verecek?..
“Uyuşturucu ile mücadele”de “gevşek” davranan polisler varsa, onlar da takip edilmelidir!..
Yeter ki, başka çocuklar kaybedilmesin!..