Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Üç aylarla birlikte “İslâmî şuur”la da buluşmak…

Üç aylarla birlikte “İslâmî şuur”la da buluşmak…

Eski insanımızın “Şuhur-u Selâse” dediği, Üç Ayların başındayız: Hepinize mübarek olsun!

Hocalarımız bin dörtyüz küsür senedir, mübarek gün ve gecelerde yapmamız gereken ibadetleri anlatıyorlar: Her biri farklı kelimelerle namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, selat-ü selam getirmemizi, kısacası zikretmemizi öneriyor.

Fikretmemizi öneren yok!

Bunlar elbette çok güzel, ancak özel gün ve gecelerde farklı detaylar üzerine de düşünmemiz lâzım: Çünkü mübarek gün ve geceler, “bilinç” düzeyimizi yükseltip yaradılış hikmetine doğru yeni adımlar atmak için de önemli fırsatlardır.

Düşünmek zorundayız: Neden İsrail denen küçücük bir devlet, birbuçuk milyar Müslümanı yıllardır susta durduruyor?..

Neden üçyüz seneden beri hiçbir buluşun ve keşfin üstünde hiçbir Müslümanın imzası yok?..

Neden dünya milletlerinin önderi ve örneği iken, en geri sıralara düştük?..

İslam dünyası neden istikrarsız?.. Neden İslam dünyasını çapaçul diktatörler yönetiyor?..

Neden dünya çapında karikatürist, ressam, gazeteci, edebiyatçı, siyasetçi, bilim adamı, sinemacı, tiyatrocu yetiştiremiyoruz?..

Cevaplanması gereken böyle yüzlerce soru var kafamda…

Önce şu darmadağın İslâm dünyasına bakın, sonra da dönüp Müslümanların “kulluk” anlayışına ve “ümmet” bilincine göz atın: Göreceksiniz ki, suçlu biziz!..

“Kulluk şuuru” Allah’tan başkasına teslimiyet ve itaati öngörmezken, hatta birtakım keyfiliklere karşı direnme görevi yüklerken Müslümana, önüne gelene teslim olan biz!..

Bilgiye ve bilince kapalı Müslümanlığımızla gelinebilecek son noktadayız. Kendimizi aşamaz da bir değişim yapamazsak, prangalardan kurtulamaz, bundan bir adım öteye dahi gidemeyiz.

İdrak ettiğimiz Üç Aylar, “kulluk” anlayışımızı gözden geçirmek için de müthiş bir fırsattır. Yeter ki, “bedensel” ibadeti “beyinsel” faaliyetle buluşturabilelim: Zaten “beyinsel” faaliyetle buluşmayan “bedensel” ibadetlerin “şekil”den öteye geçmesi zordur.

Yani Üç Aylar, “bedensel” ibadetin “beyinsel” faaliyetle buluşturulup, “ümmet” bilinci içinde “kulluk” düzeyine erişebileceğimiz zamanlardır.

Hz. Ömer’in birkaç saate sığan bir birine taban tabana zıt iki halini hatırlayalım: Efendimiz Aleyhisselama isyan amacı ve öldürme kastıyla evinden hışımla çıkan Ömer’le, Efendimiz’e itaat kararlılığı içinde “Müslüman” kimliğiyle buluşmuş olarak evine dönen Hz. Ömer arasında derin farklar var: Derin ve anlamlı…

Ömer, birkaç saat içinde nefretten sevgiye, düşmanlıktan dostluğa, kinden şefkate, cehaletten saadete, vahşetten medeniyete “hicret” etmiş, karıncayı ezmekten dahi korka korka, başı önünde “tefekkür” ede ede evine dönmüştür.

“Müslümanlık” dediğimiz, Ömer’in birkaç saat içinde yaşadığı dönüşümün adıdır: Bu kadar kolay, ama aynı zamanda kuşatıcı, kucaklayıcı, kapsayıcı, kavrayıcı, şümullü, anlamlı…

Mübarek gün ve gecelerde bu konular üzerine kafa yorabilir, kabiliyetimiz ölçüsünde görevler üstlenebiliriz.

En azından böyle tasalarımızın olması gerekiyor…

Aksi taktirde “Müslüman dindar”lar “kemiyet” (sayıca) olarak artarken, “keyfiyet” (nitelik) olarak azalmaya devam edecekler.

Bendeniz Regaip Gecesi’nde yine kara kara bunları düşünüyorum…

Sanırım üç aylar boyunca da kafamı tırmalayan benzer suallere cevap üretmeye çalışacağım.

Ve “Müslüman birey” olarak, Müslümanları “kurun-u vusta”da (ortaçağ) tevkif eden (durduran) engelleri kendimce aşmanın formüllerini üretmeyi deneyeceğim.

Ne yaparsanız yapın, şunu bilin ki, idrakinizi ve şuurunuzu hapseden “nemelâzım” kabuğunu çatlatmadan “kutsal ıstırap”la buluşamayacaksınız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi