Rüyaların Mesajı 4
Evladının katilini ipten alan İran’lı anne, çok ilginç bir rüyasından bahsediyor:
“İnfaz tarihinden 10 gün önce, oğlum rüyamda benden intikam almamamı istedi. Fakat kendimi ikna edemedim. İnfazdan gün önce bir kez daha rüyama girdi ama bu sefer benimle konuşmayı reddediyordu.”
Böylesi mesaj yüklü ders veren rüyalara ne diyeceğiz? Sizin başınızdan da böyle bir rüya geçti mi, hele bir düşünün.
Evimize yakın bir parkta oturuyorduk. Emekli bir öğretmen, Merhum Mehmet Doğan Bey geldi ve bize bir isim sordu. İmam Hatipte bir öğretmendi sorduğu. “Hayırdır?” dedik. Bir rüya anlattı. “Gidip uyarmam gerekir, bir trafik kazası gözüküyor”” dedi. Gitmiş, anlatmış. Arkadaş da ilgiyle dinlemiş. Neyse aradan iki hafta geçti. Kazma bağlarında şehrin hoca efendileri bir sohbete davetli idi. Yanımda rahmetli İsmail Akben Hocamız var. Bizi o öğretmen arkadaş alacak. Evimizin önünde iki üç saat bekledik, gelmedi. Bu kadar gecikmesi normal değildi. O zaman cep telefonu yaygın değil. Eve gittik ve telefonla aradık. “Hoca Efendi bir kaza geçirdi. Sizi o yüzden alamamıştır” dediler…
Veli kullardan olduğuna inandığım bir zatı ziyarete gittim. Bir motorsiklet çarparak ayaklarını kırmıştı. Baktım şen şakraktı. “Bu ne hal?” dedim. “On beş gün önce haber vermişlerdi, bekliyordum. O yüzden üzülmüyorum” dedi. Demek hazırlıklı idi.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Başkaları ne der bilemeyiz ama biz Müslümanlar “maşallah, barekallah” deriz sevinerek. Çünkü İslam, sadık rüyalardan bahseder. Nübüvvet bitmiştir ama sadık rüyalar bitmemiştir Sevgili Peygamberimizin (sav) ifadesiyle. O insana her zaman yol göstermeye devam edecektir. Bu, çok kıymetli bir keyfiyettir. Mesela Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme rüyası gibi Peygamberlerin gördükleri rüyalar bir “vahiy” çeşididir ve bağlayıcıdır. Ama onların dışında kalan insanlar için rüya, ne kadar değerli ve yol gösterici olsa da hukukî bir kaynak ve delil değildir. Yalnız gören kişi ile alakalıdır. O kişi de bu rüyasını hayra yorar ve bu rüya yalnız kendisini bağlar. Başkası için bir hüküm çıkaramaz.
Genel anlayışa göre rüya, uyanıklık halinin bir uzantısıdır; etkisinde kalınan sevindirici veya üzücü olayların uyku halinde yaşanması olayıdır. Bizim kültürümüzde rüya, Allah Teâlâ'nın melek vasıtasıyla hakikat veya kinaye olarak kulun şuurunda uyandırdığı enfusî/içsel idrakler ve vicdanî duygular veya şeytanî telkinlerden meydana gelen karışık hayallerden ibarettir.
Konu hakkında “Şamil İslam Ansiklopedisi”inde güzel bilgiler sunulmakta ve bazı ayet ve hadislerden nakiller yapılmaktadır. “Allah (c.c), insanların Levh-i Mahfuzdaki durumlarına muttali olan bir grup meleği rüya işiyle görevli kılmıştır. Görevli melek Levh-i Mahfuz'dan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline sokarak ilgili insanın rüyasında kalbine yerleştirir ki, o kimse için bir müjde veya uyarı ya da kınama değerinde olsun. Böylece hikmetli, yararlı veya sakındırıcı bir faaliyet gösterilmiş olur.
İlgili melek bu gayret içinde iken şeytan da insana karşı duyduğu kin ve düşmanlıktan dolayı onu uyanık iken rahat bırakmak istemediği gibi, uyku aleminde de rahat bırakmak istemez. Ona bir takım hile ve tuzaklar kurmaktan geri durmaz. Şeytan insanın rüyasını bozmak üzere ya onu gördüğü rüya hususunda yanıltmak ister veya rüyasında gafil olmasını sağlamaya çalışır.
Kur'ân-ı Kerim'in birçok yerinde rüyadan söz edilmiştir. Hz. İbrahim (a.s), oğlu İsmail (a.s)'i rüyada boğazlama emri almış ve bu rüyayı uygulamaya teşebbüs etmiştir (es-Saffat, 37/ 102).
Yusuf (a.s)'da rüyasında on bir yıldızla, ay'ın kendisine secde ettiğini görmüş (Yusuf, 12/40); Mısır hükümdarının ve hapishanedeki iki kişinin gördükleri rüyaları tabir etmiştir (Yusuf, 12/36, 43).
Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Peygamber'in görmüş olduğu rüyalardan söz edilmektedir (el-Fetih, 48/27; es-Saffat, 37/105; el-İsra, 17/60).
Hadis kitaplarının hemen hepsinde Hz. Peygamber'in gördüğü rüyalar ve yaptığı rüya tabirleri hakkında geniş bilgi vardır. Rüya ile ilgili Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Salih kişi tarafından görülen rüya, peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır. "
Bir başka hadiste de şöyle der: "Müminin rüyası, peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır; Peygamberlik gitti ve mübeşşirat kaldı”.
Rasûlüllah (s.a.s) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyor: "Ey insanlar! Peygamberliğin belirtilerinden yalnız güzel rüya kaldı. O rüyayı Müslüman kişi görür veya onun için başkası tarafından görülür." (İbn Hacer el-Askalanî, Fethül-Barî Şerhu Sahihil-Buharî Kitabül-Ta'bîr).
Hadisteki ihtilaflar ve bildirilen değişik sayılar rüya gören Müslümanın haline dönüktür. Takva sahibi olmayan ve İslam'ın ölçülerine göre fasık sayıları Müslümanın gördüğü rüya, nübüvvetin yani peygamberliğin yetmiş parçasından biridir. Takva sahibi olan müslümanın rüyası ise nübüvvetin kırk altı parçasından biridir. Şu halde rüyanın doğruluk derecesi müslümanın salah ve takvasına göre değişik olur.
Müslümanın gördüğü rüyanın peygamberliğin özelliğinin parçalara bölünmesi veya takva sahibi olan bir müslümanın peygamberlik hasletinden bir parçayı kazanabilmesi demek değildir. Maksat şudur: Peygamberlikte zaman zaman gaypten haberdar olma özelliği vardır. Yüce Allah dilediği zaman bir peygamberi gaypten haberdar eder. Bu itibarla, gaypten haberdar olmak, peygamberliğin alametlerindendir. Peygamberlik görevi kalıcı değildir. Fakat alametleri kalıcıdır. Müslüman bir kimse bazen Allah'ın takdir ve dilemesi ile rüya aleminde bir gayptan haberdar edilebilir. Bu itibarla müslümanın rüyada gördüğü bir şey aynen gerçekleşebilir.
Güzel rüyanın peygamberliğin kırk altı parçasından bir parça sayılması şöyle yorumlanır: Sahih rivayetlerin bir çoğuna göre Peygamber (s.a.s) altmış üç yıl yaşamış ve peygamberlik süresi yirmi üç yıl sürmüştür. Çünkü o, kırk yaşını doldurduğu zaman peygamber olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s)'e vahiy rüya halinde gelirdi. Bu durum altı ay sürmüştür. Bu süre zarfında gördüğü rüyalar aynen çıkıyordu. Peygamberlik süresi yirmi üç yıl devam ettiğine göre, rüya yoluyla vahiy süresi bunun kırk altı parçasından bir parça olur. Başka hadislerde rüya, peygamberliğin yetmişte bir, kırk dörtte bir, ellide bir olduğu ifade edilir.
Kötü bir rüya gören bir müslümanın yapacağı işler: Gördüğü rüyanın şerrinden ve şeytanın şerrinden üç kez Allah'a sığınır. Sol tarafına üç kez tükürür. Şöyle der: "Allah'ım, bu rüyanın şerrinden ve rahmetinden uzak kalmış olan şeytanın şerrinden sana sığınırım." Rüyanın hayra dönüşmesi için dua eder. Bu tür rüyayı hiç bir kimseye anlatmaz.
Müslüman gördüğü iyi bir rüyadan ötürü uyanınca Allah'a hamdeder. Bu rüyadan dolayı sevinir, bunu bir müjde kabul eder. Rüyayı sevdiği bir kimseye anlatır, sevmediğine kesinlikle arılatmaz.
Müslümanlar istihareye yatarlar. “O da nedir?” diyenlere, “Şamil İslam Ansiklopedisi’ne bir bakınız” diyelim mi?
Münkirler, ateistler, hatta ne olduğundan habersiz sözde Müslümanlardan bazıları bu işlere gülebilirler. Herkese değil, ama istihza anlamında, alay ve aşağılama maksatlı bu gülmelere biz de misliyle mukabele ederek deriz ki: “Eşek hoşaftan ne anlar, suyunu içer tortu kalır.”