Ah şu akrabalar olmasa evlilikler yürüyecek de
Evlenmek bir dert, evliliği yürütmek binbir dert. Diğer dünyalıları bilmem ama bizde evliliklerin sakata gelmesinde en büyük sebep, tarafların aileler arası ilişkilerdeki çatışmaları.
Hele şimdiki kızlar bir garip. Canından çok sevdiği erkeği evlilik teklif edince, havalara uçuyor ama bu uçuş çok kısa sürüyor ve arkasından, tarihi soru geliyor: “Annenlerle birlikte mi olacağız yahut da annenlere yakın mı oturacağız?”
Bu soru karşısında oğlanın tepesinden kaynar sular dökülüyor tabii. İçinden; “Yahu evlenme teklifini ben yapıyorum, annem ya da babam yapmıyor ki. Hem daha dur, evlendik, barklandık da yakınlığımız veya uzaklığımız mı kaldı” diyerek içine atıyor.
Böyle bir soruya cevap vermek kolay değil elbet. Delikanlı biraz sessiz kalıyor, suratı asılıyor, kız bu suratı görüyor, onun da yüzünde gerginlikler meydana geliyor, ikisi de bakıyorlar iş bozulacak, hemen havayı değiştiriyorlar ama bir kere her ikisinin de kafasındaki bu zehir, dalga dalga düşüncelerine yayılmayı sürdürüyor.
Her evlilik böyle başlamayabilir tabii. Kimi zaman da anne ve babalar, çocuklarını evlendirecekleri kızı veya oğlanı kendileri seçiyorlar. Kızlarına ya da oğullarına seçtikleri adayları anlatıyorlar. Kızı veya oğlanı öve öve bitiremiyor, gençlerin kafasını bir hayli ütüledikten sonra da “Ne diyorsun” diye soruyorlar.
Eğer kız veya oğlan biraz cesaretliyse, “Bir görüşelim, konuşalım, birbirimizi tanıyalım” diyerek işi savuşturmaya çalışıyorlar. Aile büyükleri bu düşünceyi de hemen onaylayıp yine buldukları adayı övmeye devam ediyorlar.
Diyelim ki böyle söylediler. Aile büyükleri hemen; “Bak evladım, evlilik oyuncak işi değildir. İyi araştırdın mı, kimin nesiymiş, bize yakışır mı yakışmaz mı, ailesiyle anlaşabilir miyiz, anlaşamaz mıyız, iyice sorup soruşturdun mu” diyorlar.
Halbuki; “Ey oğlum ya da kızım; bir istediğin var mı, sevdiğin var mı, kendine uygun bir eş adayı buldun mu, evlenme konusunda ne düşünüyorsun, bak artık ev bark sahibi olma zamanın geldi geçti” demiyorlar.
Yine diyelim ki, kız ya da oğlan, bütün bu sorulara olumlu cevap verdi. Aile büyüklerinin yine gönülleri rahat etmiyor. çünkü her annenin ve babanın kafasında kızlarına veya oğullarına kendi bildikleri ve seçtikleri bir aday bulunuyor ve o aday olmazsa, çocuklarının evliliklerinin yürümeyeceğine inanıyorlar.
Gerçi günümüzde evlilikler artık kızların ve oğlanların ağırlıklı olarak kendi seçimleri sonucunda yapılıyor. Düğün yapılıncaya kadar taraflar arasında ufak tefek krizler çıksa da, her iki taraf da evlatlarının hatırına olup bitenleri yutuyorlar. Belli bir zamana kadar tabii.
Evlenecek gençler düğün öncesi günlerini gün edip harika zamanlar geçiriyorlar ve sanıyorlar ki, evlilikleri de hep böyle geçecek. Evlendikleri gün dış ve iç müdahaleler yüzünden ciddi gerginlikler yaşanıyor. Taraflardan biri mutlaka hata üstüne hata yapıyor ve imzalar; “umutsuz” ve “mutsuz” düşünceler altında atılıyor.
“Ele güne karşı ayıp olmasın” diye bu olumsuzlukların da üstü örtülüyor. Ve evliliğin ertesi günü başka bir dünyaya uyanılıyor. Evlilik öncesi hal ve hareketler birden değişiyor, nezaket kuralları yerini “ast-üst” ilişkisine bırakıyor. Gaz tuz devri başlıyor. Ev hanımlığı ve ev beyliği gibi roller devreye giriyor.
Bunları da bir tarafa bırakalım, aile bireyleri evliliklerin pek çoğunu yönetmeye kalkışıyor. Kimi gelinine yardımcı olmak için, kimi damadına yardımcı olmak için devreye giriyor ve evlilikler dışarıdan yönetilmeye başlanıyor.
Böylece evliliklerde akrabalar devri başlamış oluyor. Gelin ya da damat bu tür ilişkilerden rahatsız olsalar da henüz kızgınlık ve öfke küpleri dolmadığı için, “hatır gönül” adına seslerini çıkarmıyorlar.
Peki, ne zamana kadar? Evliliğin bir devleti idare etmekten zor olduğunu anlayıncaya kadar. Birbirlerine olan sevgi ve saygılarını yitirinceye kadar. Birbirlerine olan sevgi ve saygılarını yitirdikten sonra aile tartışmaları, sen ve ben kavgaları, artık ekmekleri aşları oluyor. Oysa insanlar bunun için evlenmemişlerdi değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.