Azgınlık Pislikleri Seller Gibi
İslam dinine göre azgınlıklar nelerdir? Madde madde yazayım:
1. Zina bir azgınlıktır. Zinayı Kur’an, Sünnet, Şeriat kötü görmüş, haram kılmıştır. Müslüman bir ülkede ve toplumda zina yaygınlaşırsa, zinaya karşı nehy-i münker yapılmazsa tokat ve sille iner. Şu anda yeni Ceza Kanunumuz zinayı suç olarak kabul etmemektedir.
2. Riba da bir azgınlıktır. Riba Kur’an, Sünnet, icma ile haramdır. Riba mubahtır diyen dinden çıkar.
3. Kadınların ve kızların seks aleti olarak görülmesi büyük bir azgınlıktır.
4. Devletin kadınların seks kölesi olarak çalışmasına izin vermesi, onlara resmî vesika ita etmesi, seks köleliğinden KDV ve gelir vergisi alması da azgınlıktır.
5. Gazetelerin ve televizyonların müstehcen yayın yapması ve halkı azdırması vahim, yıkıcı bir azgınlıktır.
6. İsraf büyük azgınlıktır. İsrafa yol açan, israfa götüren lüks hayat, aşırı tüketim hep azgınlıktır.
7. Mübarek Ramazan gündüzlerinde açıkta, açıkça, küstahça yemek içmek azgınlıktır.
8. Zekat vermemek isyandır, azgınlıktır.
9. Zekat almaya hakkı olmayan şahıs ve kurumların zekat toplaması azgınlıktır.
10. Namazı yitirmek ve şehvetlerine uymak azgınlıktır.
11. Ümmet birliğini, mü’minlerin kardeşliğini berhava eden cemaat, fırka, hizip militanlığı, holiganlığı, fanatizmi azgınlıktır.
Diyanet İşleri Başkanlığının ülkemizdeki bütün azgınlıklarla radikal şekilde mücadele etmesi gerekir.
Resmî Diyanetten başka özel Diyanetler de vardır. Onlar da azgınlıklarla yasal sınırlar içinde savaşmalıdır.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı çirkin günahlar açıkta işlenecek ve Müslümanlar susacak, bunları meşru şekilde önlemeye çalışmayacak kötülemeyecek… Olur mu böyle şey?
Bütün azgınlıklar münkerdir ve nehy-i münker yapmak farzdır.
Bu memlekette M. Kemal, İsmet Paşa, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Kenan Evren devr-i saltanatlarında bile Ceza Kanununda zina suçtu. Şimdi ise serbest ve Müslümanlar tepki göstermiyor. Olur mu böyle şey?
Ben namazımı kılar, orucumu tutarım, başka konulara burnumu sokmam diyen Müslümanlar çok yanlış düşünüyor.
Evet emr-i mâruf ve nehy-i münker farz-ı kifayedir ama bu farz büsbütün terk ve ihmal edilirse bütün Ümmet, bütün Müslümanlar sorumlu olur.
İslamın, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın azgınlık olarak gördüğü her şey pisliktir.
Müslüman pislik içinde yaşamaz, yaşayamaz.
Ortalığı pislik götürüyor ve Müslüman bana ne diyor. Olur mu böyle şey?
Bir hadîs-i şerifte Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Allahü Teala bir beldenin üzerine azap indirdi, halbuki orada on sekiz bin kişi Peygamberler gibi ibadet ediyordu” buyurmuşlar; Ashab sormuş: Bunca âbid olduğu halde üzerlerine azab mı indi?.. Şu cevabı vermiş: “Evet, çünkü onlar, Allahın hışm ettiği bir kötülük yapıldığında hışm etmezlerdi.”
Emr-i mâruf ve nehy-i münker üç türlü yapılır:
İdareciler, gücü yetenler fiilen yapar.
Fiilen yapamayan ulema, fukaha, meşayih, ziyalılar lisanen, yazı ile yapar.
Bunu da yapamayan hak, kalben buğz ederek yapar ki, hadiste bu üçüncü derece imanın asgarîsi olarak beyan buyurulmaktadır.
Yani İslamın kötü gördüğü azgınlıklara karşı kalbinde buğz olmayanın imanı tehlikeye girer.
Ne günlere kaldık!.. Dinsiz televizyonlardan Müslümanların evlerine küfür, şirk, ateizm, fısk, fücur, azgınlık, günah, zina, fuhuş lağımları akıyor ve Müslümanlar seyrine bakıyor.
Azgınlıkların bu kadar çoğalmasının ve pislik sellerinin ülkeyi istila etmesinin ana sebebi bilenlerin, alimlerin, ziyalı Müslümanların vazifelerini yerine getirmemelerinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de yaşayan on binlerce Müslüman halkın vebali bilenlerin üzerinedir.
Azgınlıklar, çılgınlıklar, açıkça işlenen büyük günahlar, isyanlar yüzünden başımıza musibet gelirse, sadece günahkarlara isabet etmeyecek, kuru yaş herkesi vuracaktır.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını bilkülliye tatil eden Müslüman bir toplumun geleceği parlak olmaz.
* (İkinci yazı)
Müslümanların Eğitim Siyaseti Var mı?
SON altmış yıl içinde islamî kesimin ciddî, dört başı mâmur bir eğitim stratejisi, planı programı, siyaseti olmamıştır.
İmam-Hatip okulları, eski medreselere biraz benzeyen Kur’an kursları ve bütün okullarda mecburî olan, lakin bir işe yaramaya, sadra şifa vermeyen din kültürü dersleri ile yetinilmiştir.
Elli yılda elli bin yeni cami yaptıran Müslümanlar, bu müddet zarfında bir tek gerçek İslam mektebi açmamışlar, açmayı düşünmemişlerdir.
Bundan on küsur yıl öncesine kadar Türkiye’de İslam Mektebi açılamazdı… Doğrudur, açılamazdı ama böyle bir okul, milyonlarca Türkiyelinin yaşadığı Almanya’da pekala açılabilirdi. Veya başka bir yabancı ülkede…
Gerçek İslam mektebi nasıl bir mekteptir?.. İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata uygun eğitim veren; vasıflı ve güçlü Müslümanlar yetiştiren bir mekteptir.
Bir İslam mektebinde, ders günlerinin hepsinde sabahleyin sarıklı, cüppeli, icazetli bir hoca din ve Kur’an dersi verir.
Böyle bir okulda, vakit namazları için ezan okunur ve bütün öğrenciler, okulun camiinde, okul imamının ardında cemaatle namaz kılar.
1868’den, 1912’ye kadar Galatasaray Lisesinde olduğu gibi.
Bir İslam mektebinde kız erkek karışık karma eğitim verilmez.
İslam mektebinin baş özelliği şudur: Laik ve Kemalist eğitim veren bütün okullardan üstündür.
İslam mektebinde öğrencilere, genç nesillere üç boyut kazandırılır: (1) Bilgi, kültür ve inanç boyutu… (2) Ahlak, karakter, aksiyon boyutu… (3) Sanat, estetik, güzellik boyutu…
Soruyorum: Şu anda ülkemizde üç bin civarında (tam sayısını bilmiyorum) İmam-Hatip okulu var. Bunların hangisinde, eskiden Galatasaray Sultanisinde (Lisesinde) olduğu gibi, beş vakit namazın cemaatle kılınması mecburidir?
Beş vakit namazın mecburî olmadığı bir okul din okulu olabilir mi?
Haydi eskiden ağır baskılar vardı, bütün öğrencilere namaz kıldırılamıyordu; bugünkü hürriyet ortamı içinde dinimizin bu temel emri niçin yerine getirilmemektedir?
Türkiye Müslümanları, beş vakit namazı cemaatle kılmanın mecburî olduğu İslam Mektepleri açmadıkça kurtulamayacaklardır.
Evet, İslam lisesi açılacak… Her sabah bir saat din ve Kur’an dersi verilecek. Okulun içinde ezan okunacak… Okulun, bütün talebeleri içine alabilecek bir camii olacak… Okulun imamı olacak… Bütün öğrenciler birlikte namaz kılacak… Bu okul İngilteredeki Eton kolejinden üstün olacak… Talebeleri en az dört dili (Edebî Osmanlıca, İngilizce, Arapça, bir de başka bir dil) çok iyi bilecek (İyi değil, çok iyi…), bu okula bütün dünya hayran kalacak…
Biz böyle bir okul açamaz mıyız? Açamazsak, işte bugün olduğu gibi zillet, esaret, meskenet, parçalanmışlık, kaos, anarşi, fetret içinde sürünür dururuz.