Türkiye ABD savaşı!
İki taraf da bunu şiddetle inkâr edecek, “yok böyle bir savaş” diyecek... Zaten görünürde silahlı çatışma da yok. Fakat savaş sadece silahla mı yapılır?
Güya stratejik ortağız ya. NATO’da beraberiz ya. Strateji onlardan, ortaklık bizden. Ne olur bu durumda? ABD’nin stratejisine uy, rahat et. Senin neyine strateji üretmek? (Zaten Türkiye’deki adamları da öyle diyor!)
Türkiye’nin rahatsızlığı giderek artıyor.
İçe fazla bakmayalım.
Suriye rahatsızlığı...
Ortağımızın stratejisi bize asla uymaz. O işini, İsrail’e göre yürütür. Bölgede İsrail’in en rahat edeceği durum, Suriye’nin bugünkü halidir. Suriye ebeden istikrarsız kalabilir. Ciddi petrol kaynakları da yok zaten, dolayısıyla mesele yok.
Ya Türkiye? Suriye’nin istikrarsızlığı Türkiye’nin istikrarsızlaştırılmasının ilk adımıdır!
Gelelim Mısır’a. Büyük rahatsızlıklardan biri de bu. Mısır halkı, peş peşe gelen ve çoğu Amerikancı olan diktatörlerin sonuncusunu otuz bilmem kaçıncı yılında devirdi!
Eğer “halk devrimi” diye bir şey varsa, Mısır’da olan buydu. En az on yıldır Mısır’da yaşayan bir dostum, “sevinçten bütün Mısır halkı ağladı, tabii biz de!” diye anlattı, Mübarek’in devrilmesini...
Sevinç gözyaşlarını mateme çeviren kim? Bugün Mısır ağlıyor. Mübarek için verilen iki yıllık ara sona erdi. Film başa sarıldı, yeni bir diktatör tahta oturtuldu... Mübarek ölmedi, yine de yaşasın Sisi!
Stratejik müttefikimiz bundan da fevkalade memnun. Mısır, Filistin ablukasının destekçisi rolüne dönüyor. Aman İsrail’in rahatı bozulmasın!
Türkiye Kuzey Afrika’daki köprübaşını yitirdi... Büyük müttefikin ikinci zaferi.
ABD Türkiye ile mi ittifak halinde, Rusya ile mi? Ben derim ki, asıl ittifak Rusya ile...
Rusya, Çarlık döneminin, bilahire Sovyet döneminin coğrafyalarına nüfuz etmeye devam ediyor. Gerektiğinde ilhaklara başvuruyor. Son örnek Kırım.
Rusya Kırımı ilhak etti! Ne oldu?
Hiçbir şey! Türkiye Musul’u ilhak etse idi ne olurdu?
Her şey!
Türkiye’nin etrafı sarılıyor... Kuşatma netleşiyor. ABD bir taraftan İran’a yanaşıyor, diğer taraftan Irak’da Türkiye’nin etkisini tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Şiilik bir güç olsun ki, Şii-Sünni çatışması zaruret haline gelsin. Müslümanlar çatışsın ki, büyük şeytan rahat etsin!
ABD Irak’ı işgal etti. Sünni yönetimi berhava etti, Bağdat Şii yönetimin merkezi haline geldi. İran, Irak ve Suriye... Nihayet Lübnan. Bir Şii kuşağı ile Türkiye çevreleniyor...
Irak zaten istikrarsızdı, şimdi yeni bir istikrarsızlık unsuru büyüyüp sınırımıza dayanıyor. “Irak Şam İslâm Devleti” imiş. Ne devleti be? Devletsize haybeden devlet isnad et!
İşin özü: ABD kendi düşman İslâm’ını üretiyor ve büyütüyor, gerektiğinde sahaya sürüyor. 11 Eylül’le başlayan süreç devam ediyor. ABD kamuoyunu ikna etmek için “terörist İslâm”a ihtiyaç var. Müslümanların kendi kendini yönetmesi, istikrar içinde Müslüman hayatının idamesi, istenilir bir şey değil. Böyle olursa, ABD stratejik hesaplarını kolayca gerçekleştiremez. Fakat terörist İslâm, kaideciler, kaidesi kırıklar her ne ise, ABD için asıl matluptur.
Türkiye için ise, kendi kendisinin efendisi, müstakil bir İslâm dünyası esastır. Müslüman halk kendi yönetimini belirlemeli, barış içinde yaşamalı ekonomik ve sosyal hayat böylece geliştirilmeli...
ABD mümkün İslâm’ı değil, imkansız İslâm’ı istiyor, yoksa üretiyor. Türkiye ile ABD’nin savaşı temel bir anlaşmazlığa dayanıyor. ABD Türkiye ile savaşı içeriden bitiremeyince, dışarıdan yeni yeni hamleler geliştiriyor...
Soru şu: ABD’nin iyi ilişkiler içinde olduğu demokratik bir Müslüman ülke var mı, Türkiye dışında?
Yok! Olmasına müsade edeceğine dair bir işaret var mı?
Bu savaşın farkında olmazsak, hiçbir yere varamayız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.