Hani İnançlara Saygı Vardı?
“Şeriat” da bir inançtır. Hani ya sizden saygı?
Neden bu soruyu sordum?
Anlatayım, ama biraz günceli dolaşıp buraya geleceğiz, az sabır istirham edeceğim, olmaz mı?
Entel takılan solcularımız, “dinli” kelimelerden gıcık kaptığından dolayı demeyen veya bu tür kelimelere alışmadıkları için ağızları yatmadığından doğru telaffuz edemeyen ve bir türlü “Ekmeleddin İhsanoğlu” diyemeyen solcular için, kolayını hemen buldular: “Ekmel Bey.” Böylece dinli ihsanlı kelimelerden kurtularak adamın ismini de “laikleştirdiler.” Ne diyelim, hayırlı olsun.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını duyduğumuzda bir seyahatte idik. Onun eserlerini en iyi takip eden bir arkadaşımız yarım saat kendine gelemedi şaşkınlığından. Bu arada bizler onun babası İhsan Efendiyi, Akif ve Kur’an meali çalışmasının yakılmasını, IRCICA’daki faaliyetlerini, yaptığı ilmî çalışmalarını anlatıp bitirmiştik. O bir eksikliği tamamladı; “o bir ilahiyatçı değil, kimyacıdır.”
Bizde namaz kılan herkese “hoca” dendiği gibi, cemaat da Ekmeleddin İhsanoğlu’na hemen “İslam alimi” demişti. İyi ama herkes de onu öyle biliyordu. Bu iş nasıl olmuştu?
Benim ilk tepkim, “yazık oldu Ekmeleddin Beye. Ben kendisini severim. Keşke bu teklifi kabul etmeseydi” oldu.
Evet, bence kabul etmemeli idi bu teklifi. Ama Demirel’in sözü de yabana atılmazdı. Hani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a cumhurbaşkanı olma fırsatı doğunca şöyle demişti: “Hiçbir fani o makamı reddedemez.” Ama Abdullah Gül aday gösterilince ters köşe olmuştu. Fakat işte bu fani Ekmeleddin İhsanoğlu şimdi onu haklı çıkarıyordu.
Benim gerekçelerim şunlardı:
Bir kere seçilmesi mümkün değildir. Onu kim meydana sürdüyse istismar ediyor demektir. Bugüne kadar temiz bir adı vardı. Bundan sonra olmadık laflar, hatta iftiralarla “ipliği pazara çıkarılacaktır.” Daha iki gün geçmeden “nasıl bir proje aday” olduğu, içte baronlar, dışta ABD ve Pensilvanya bağlantıları deşilmeye başlandı. Öyle veya değil, kim bilir ne kadar incelenecektir ve neticede o incinecektir boş yere. Oradan gelen şöhret-i kazibe daha önce edindiği şöhret-i hakikiyi mahvedecek, tarihe ilim adamı yerine aldatılan ve yıpratılan bir siyasetçi olarak geçecektir.
Sonra bu makama hazır mıdır? Üstesinden gelebilecek midir? Malum, orası kurtlar sofrasıdır. İlim ve nezaket sökmez orada. Daha önce idareci olarak devlet tecrübesi olmayan bir adam, olsa olsa Ahmet Necdet Sezer gibi olur. Biz bu tecrübeyi yaşadık işte. O yükten kurtulunca nasıl da bir “oh” çekmiştik, hatırlar mısınız?
Sonra bakalım onu öneren CHP arkasında duracak mı? Bu CHP nin ipiyle kuyuya inilemeyeceğini öğrenemediyse, Ekmeleddin İhsanoğlu olmasın cumhurbaşkanı kardeşim.
Akıl var, mantık var; CHP Ekmeleddin İhsanoğlu’nu neden milletvekilliği için aday göstermedi bu zamana kadar? Önümüzdeki seçimlerde gösterir mi mesela? Yani CHP nin kriterlerine uyuyor mu? İstanbul Üniversitesinde 28 Şubatta bölümü kapanırken, dersleri iptal edilirken neden savunmadı bu adamı? Bakalım meydanlarda savunur mu acaba?
MHP açısından siyaseten olmasa da genel anlamda uygun bir insandır Ekmeleddin İhsanoğlu. Ama CHP ile ortak hareket edebilecek midir? Bunu nasıl yapacaktır? Bekleyip göreceğiz.
Şimdi CHP ve solcular kazan kaldırıyorlar. “Adını bile söyleyemediğimiz bir irticacı” diyorlar. Hey ya Rabbi, lütf-u keremine şükür, bu CHP ve solcuları ne hallere düşürdün, sana sonsuz hamd olsun. Bu zamana kadar “adam yerine koymadıkları” bir adamı veya düşünceyi şimdi başlarına koyuyorlar. Ama cidden değil, menfaat için yapıyorlar bunu. Şimdi sorma sırası bizde: “Hani özde laiklik? Sizi gidi takiyyeciler sizi!”
CHP ve kimi solcuların karakterini gösteren bir ayna oldu bu adaylık işlemi. Keşke samimiyetsizliklerini görseler, keşke Müslümanlara önyargılı davrandıklarını anlasalar da tarihî yanlışlıklarından vaz geçseler. Dindarları aşağılama çirkinliklerinden kurtulsalar. Kendileri gibi eşit vatandaşlar saysalar dindarları. Müslüman halka gurur ve kibirle tepeden bakmayı terk etseler.
Olabilir mi bunlar?
Bu CHP nin ıslahı zor. Benim umudum yok şahsen. Baksanıza Kılıçdaroğlunu bile isyan ettirmişler! Kılıçdaroğlu ne diyor: “Kadın erkek eşitliğine inanmış, bir sürü enstitüler kurmuş bir bilim adamına neden bu önyargı? Hangi gerekçeyle bunlar yapılıyor? Adam dünyaca tanınmış bir kimya profesörü."
Bazı seçmenleri Ekmeleddin İhsanoğlu'na karşı önyargıları olduğunu belirten Kılçdaroğlu, İhsanoğlu'nu tanımak gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Genelde biz birimize önyargılarla yaklaşıyoruz. Cumhurbaşkanı adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu'na da bazıları bu anlayışla yaklaşıyor. Neymiş, İslam Konferans İş Birliği Örgütünün bir dönem genel sekreterliğini yapmış. Bazılarının kafasında kocaman soru işareti. 'Bu kesin şeriatçıdır' diyorlar. Neden? Orada görev yaptı diye. Kadın erkek eşitliğine inanmış, bir sürü enstitüler kurmuş bir bilim adamına neden bu önyargı? Hangi gerekçeyle bunlar yapılıyor? Efendim Mısır'da okumuş. 'Mısır'da okumuşsa şeriatçıdır’ diyorlar.
Adam dünyaca tanınmış bir kimya profesörü. Uluslararası bilim, ilk kez bir Türk'e altın ödül verdi. Bunun da sahibi Ekmeleddin İhsanoğlu. Önce okumamız, tanımamız gerekir. Benimle aynı siyasi düşüncede olmayabilir. Ama ortak paydamız geniş ve büyükse, bu ortak paydayı oluşturabiliyorsak o zaman bir sorun olmamalı. Siyaset, aynı zamanda bir uzlaşma sanatıdır.” (https://www.habervaktim.com/haber/376476/kilicdaroglu-isyan-etti.html)
Şu cümlelere bakar mısınız?
“Neymiş, İslam Konferans İş Birliği Örgütünün bir dönem genel sekreterliğini yapmış. Bazılarının kafasında kocaman soru işareti. 'Bu kesin şeriatçıdır' diyorlar. Neden? Orada görev yaptı diye.” “Efendim Mısır'da okumuş. 'Mısır'da okumuşsa şeriatçıdır diyorlar.”
Buradan ne çıkıyor?
“Şeriatçı” değil bu adam. Mısır’da okumasına ve İslam Konferans İş Birliği Örgütünün bir dönem genel sekreterliğini yapmış olmasını böyle değerlendirmeyin?
Benim buna iki itirazımız var.
İlki şu; yüreğiniz yetiyorsa “sen şeriatçı mısın?” diye sorun adayınıza. Bakalım ne cevap verecek.
İkincisi de şu; Bu ülkede “şeriatçı” olmak yasal bir hak değil midir? Anayasa herkese “inanç özgürlüğü” tanımamış mıdır? Yoksa şeriat için özel bir istisna mı vardır? Hani laik devlet bütün inançlara eşit yaklaşırdı? Demek şeriatçı olsaydı siz de onu aşağılayacak ve aday etmeyecektiniz. O zaman nerde kaldı sizin dürüstlüğünüz?
Şimdi ben buradan haykırıyorum: Ben, her Müslümanın olması gerektiği gibi şeriatçıyım elhamdülillah. Peki, şeriatçıyım diye bir insan olarak haklarımın ve özgürlüklerimin çiğnenmesi hak mıdır? İneğe tapana, kurda kuşa tapana, puta tapana, Yahudi ve Hıristiyan olana bir şey demeyeceksin, ya da “herkes inancında özgür” diyeceksin, ama “şeriata inanan Müslümana” aynı hak ve özgürlüğü vermeyeceksin, onu istisna tutacaksın öyle mi? Yazıklar olsun çifte standartlı iki yüzlülere…
İşte siz busunuz ey Kılıçdaroğlu ve ey onu bile beğenmeyen CHP ve yandaşları…
Üstelik siz bu kafadan kurtulamazsınız da. Sebebini biz biliyoruz. Zira bir “ineğe tapan, kurda kuşa tapan, puta tapan, Yahudi ve Hıristiyan olan” İslam’a ve Müslümanlara saygılı olabilir ama bir zamanlar Müslüman iken şimdi bilerek onun ilkelerini inkar ile ona atıp tutan ve aşağılayanlar, şirazeden çıkıp temiz fıtratları bozulduğu için, İslam’a, onun aziz, pak, parlak ve yararlı şeriatına saygı duyamazlar. Yoksa en çok bilinen bir inanca böyle hakaret ederek, atıp tutarak aşağılayabilirler miydi?
Onlar için İslam Devleti kuruluncaya kadar dua ve davetten başka elimizden bir şey gelmez.
Ondan sonra mı?
Onu sizler biliyorsunuzdur, burada yazmıştık da.
Hatırlayanlar var mı?