Deccallar ve Kezzablar Sevilmez
Bu satırları, isminizi ketm ederek kaleme alıyor ve bir Müslüman olarak sizi uyarıyorum: İslam dinine savaş ilan etmiş ve Ümmet-i Muhammed’e büyük zararlar vermiş, acılar çektirmiş Deccalları ve Kezzabları sevmek, onlara hürmet etmek, onları övmek, onlara tâzim etmek imanınızı giderebilir ve sizi ebedî felaket uçurumlarına yuvarlayabilir.
Biz Müslümanlar Allah için sevmekle ve Allah için buğz etmekle mükellefiz.
İslamın, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatin yüceltilmesini istediği; inanç, değer, şahıs ve kurumları tahkir etmek, alçaltmak imanı götürür; tahkir edilmesini istediklerini yüceltmek de imana büyük zarar verir, hattâ onu yok eder.
Bir Müslüman, Firavun müşrikti ama medeniyete hizmet etmiştir derse Müslümanlıktan çıkar. Okun yaydan fırlayıp gitmesi, avı delmesi ve avdan da çıkıp gitmesi gibi.
Sevgili kardeşim, şu medeniyet oyuncakları sakın seni aldatmasın. On dokuzuncu asrın ortalarındaki bacası yüksek lokomotifli, saatte 40 kilometre yol alan trenler o zamanın medeniyet hayranlarına ne kadar harika şeyler olarak görünmüştü.
İlk borulu gramofonları görenler, hayret ve hayranlıktan kendilerini yerden yere atıyor, aman ne terakki ne terakki diye bağırıyorlardı.
Yandan çarklı gemiler… Balonlar… Sivrisineğe benzeyen ilk uçaklar… Lambalı radyolar… 1920’lerin fennin son harikası otomobilleri… Körüklü veya kutu şeklinde fotoğraf makinaları.
Dünün bu harikaları bugün antika oldu.
Bugünküler de, (Dünya üçüncü bir büyük savaş ile taş devrine dönmezse) yine eskiyecekler, çöpe atılacaklar.
İlk çıkan telsiz telefonları hatırlıyor musun? Takunya büyüklüğündeydi…
İnsanlık, gerçek medeniyet, gerçek ilerleme bunlarla olmaz. Yakın tarihimizdeki Deccalların ve Kezzabların bu harika istidracları sakın seni aldatmasın.
İşi başı doğru inançtır, doğru bilmektir, dosdoğru yaşamaktır.
Bir yere deveyle, trenle, uçakla gitmek önemli değildir; önemli olan gerçekten insan olmak, gerçek medeniyet ortamında yaşamaktır.
Siz, yaratılmış bir varlık olduğunuzu ve bir Yaratıcınız bulunduğunu iyi bilen bir kimsesiniz.
Yaratana isyan edenleri sevmek size yakışmaz.
Lütfen Deccalları ve Kezzabları övmekten, sevmekten, onlara hürmet etmekten, onları putlaştırmaktan derhal vaz geçiniz.
Allahı seviniz, Resulullahı (Salat ve selam olsun ona) seviniz, bütün Peygamberleri ve evliyaurrahmanı seviniz.
Deccallar ve Kezzablar size dünyevî menfaatler sağlamış olsalar da onlara buğz ediniz, onlardan nefret ediniz.
Velhasıl hubb-i fillah buğz-i fillah düsturuna uyunuz.
Bu satırlarım nefsinize iyi gelmez, biliyorum, lakin yazmaya mecburdum…
* (İkinci yazı)
Kafalar Son Derece Karışık
İSLAM dünyasında ve onun bir üyesi olan Türkiye’de dehşet veren bir kafa karışıklığı var.
Ülkemizde yazılı medenî kültür zayıf, onun yerine şifahî kültür hâkim.
Yıllardan beri Ehl-i Sünnet kültürünün yerine light-ılımlı İslam kültürü getirilmek istendi. Ehl-i Sünnette cihad farzı var, reformcular bunu kaldırmaya çalışıyor.
Dönmeler, Kriptolar, reformcular, Fazlurrahmancılar cihattan nefret ediyor.
Onlar İslamın vaz geçilmez boyutu Şeriatı da kabul etmiyor.
Müslüman yığınlar ucuz ve temelsiz bir din kültürü eğitimi ile Ümmet, İmamet, Şeriat gibi ana değer ve kavramlardan mahrum bırakılmış.
Planlı ve programlı bir İslam Protestanlığı oluşturulmuş. Birbirinden kopuk bin cemaat, sekt, hizip, fırka… Korkunç bir bölünmüşlük, anarşi ve kaos…
Ümmet birliği berhava olmuş.
Müslümanların başında bir Emîr veya İmam yok.
Ortadoğu kazan gibi kaynıyor.
Vesayetçi Kemalist sistem dini zayıflattı ama onun yerine koyacak başka bir şey yok.
Komşu ülkelerde, birbiriyle çelişen fetvalar veriliyor.
Olup bitenleri anlatan, açıklayan, aydınlatan doğru dürüst analiz ve ilmî araştırma yok.
Gazetelerde, tv’lerde, internette doğru haberler, ciddî yorumlar yerine muazzam miktarda dezenformasyon, yalan, dolan, sapıklık ve müstehcenlik yer alıyor.
Ülkenin Müslüman çoğunluğu kime inanacak?
IŞİD’in içyüzü nedir? Bendeniz Sünnî bir Müslüman olarak, bu konuda Selanik Dönmelerin dediklerini niçin kabul edeyim?
IŞİD bir Vehhabî ve Selefî hareketi midir?
İtikadlarında, İslamı anlayışlarında, Şeriatı hayata tatbik edişlerinde Ehl-i Sünnete aykırı ne gibi farklılıklar vardır?
Türkiyede çoğunluğu oluşturan Sünnî kesimin niçin Arap dünyası, Ortadoğu, çeşitli cereyanlar, sektler, Vehhabîlik, Selefîlik ve diğer cereyan ve hareketler konusunda dünya çapında uzmanları yoktur.
Meselâ, Irak’ta yıllardan beri Nakşbendiyye Ordusu adında bir grup faaliyette bulunmaktadır. Bununla ilgili objektif ve çok ciddî bir raporumuz niçin yoktur?
Müstehcen resimler yayınlayan medyanın Ortadoğu haber ve yorumlarına güvenebilir miyiz?
Rejimin umum müdürlük seviyesinde bir dairesi olan Diyanet sekiz dilde bir beyanname yayınlamış… Bunun mahiyeti nedir?
Fazlurrahmancılık ile IŞİD iki zıt kutup… Bunun ortası Ehl-i Sünnet Müslümanlığıdır. Bu ortayı hayata nasıl geçireceğiz?
IŞİD tasavvuf ve tarikat bakımından 19’uncu asırdaki Şeyh Şamil ve Cezayirli Emîr Abdülkadir hareketlerine niçin benzemiyor?
Bu iki hareket, tasavvuf ve tarikat erbabı cihad yapmaz, pasiftir, sömürgecilerle ve emperyalistlerle çarpışmaz iddiasını çürütüyor.
Sünnî Türkiye Müslümanları, gelişen hadiseler karşısında nasıl tavır alacaklar?.. Kimleri tutup destekleyecek, kimlere cephe alacaklar?
Bu konuda büyük ulemamız, büyük fukahamız, büyük mürşid ve şeyhlerimiz, büyük düşünürlerimiz, büyük tarih felsefecilerimiz, büyük uzmanlarımız, büyük beyinlerimiz ne diyor?
Türkiye Ulema ve Meşayih Meclisi halkı niçin uyarıp aydınlatmıyor?
Bugünkü durum ve gidişat hakkında Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, fıkhın, İslam ahlakının, İslam hikmetinin ışığında neler söylenebilir, hangi fetvalar verilebilir?
Yazımın başında demiştim ya, kafalar son derece karışık.