Erdoğan ile Sisi’yi karıştıranlar
Muhammed Ali Sabuni’nin oğlu Ahmet Sabuni’nin ‘Es Sevrat Tekşifu’l Avrat/ Devrimler Sırları Faş Ediyor’ adında bir çalışması var. Bu eserinde devrimlerin turnusol kağıdı vazifesi gördüğünü ve herkesin rengini belli ettiğini yazmaktadır. Bunun bir devamı olarak Gazze saldırıları da bize ‘kim kimdir?’ sorusunun hakiki cevabını veriyor. Bu anlamda Mısır’ın yeni askeri rejimi ile birlikte İsrail’in Gazze’ye yönelik çifte abluka gibi ortak politikalar izledikleri gün gibi ortaya çıktı. Hatta İsrail, buna merhamet denilebilirse, Sisi’den daha merhametli. Zira, İsrail Eretz Kapısından Gazze’ye geçişlere Mısır’dan daha fazla izin veriyor. Sisi yaralıların geçişi için uluslararası camiaya söz verdiği ve bunu basın üzerinden duyurduğu halde sözlerini işleme koymakta ağırdan alıyor. Gazze’yi gizlice ve münafıkça cezalandırıyor. Biz İhvan’ı, İsrail ise Hamas’ı cezalandırsın havasında. Bunu rol dağılımı olarak görüyor. Hatta onun ötesinde Dışişleri Sözcüsü Bedir Abdulati, Hamas’ın kaşındığını, macera peşinde koştuğunu ve bu yönüyle Arapların milli güvenliğini tehlikeye attığını iddia etmektedir. Mısır hariciyesi Gazze’ye saldırıyı karşılıklı şiddet sarmalı olarak tasvir ediyor. Ariel Ben Solomon adlı İsrailli bakan da esasında Sisi’nin saldırıları kınamakla birlikte el ve masa altından İsrail’e göz kırptığını söylemektedir.
Mısır’ın Gazze saldırılarına yaklaşımını değerlendiren onlarca yazı var. Bunlardan birisini de Al Mısriyyun gazetesinden Cemal Sultan’a ait. Bu noktada Mısır askeri cuntası ve yandaş basının yaklaşımını değerlendiren Cemal Sultan, yazılanların ve yapılanların açık ve aleni casusluk boyutuna geldiğini ifade etmektedir. Geçmişte İsrail namına casusluktan dolayı suçlanan ve idam edilen Hibet Selim gibi isimlerin bu durumda boşuna öldüklerini ve Mısır’da aleni casusluğun veya İsrail taraftarlığının afet haline geldiğini ve prim yaptığını ifade etmektedir. Arap dünyasında Araplar arasında gönüllü bir Siyonist lobinin teşekkül ettiğini de ifade etmektedir. Mısır rejiminin tutumuyla ABD ve İsrail’in Hamas karşısındaki tutum ve söylemi arasında hiç fark yoktur.
*
Mısır rejimi ve basında kümelenen yandaşları ise bu açıklarını kapatmak için ‘en iyi savunma, saldırıdır’ mantığıyla hareket ediyorlar ve Türkiye’nin üzerine çullanıyorlar. Yerel ulusalcılar gibi komplo tezleri üzerinden suçu Türkiye’ye boca ediyor ve yıkıyorlar. Evlere şenlik suçlamalar yapıyorlar. Çamur at izi kalsın makamındalar. Mürsi’ye ‘Amerikancı ve İsrailci’ çamuru attıkları gibi şimdi aynısını Türkiye’ye karşı yapıyorlar. Türkiye’nin samimi ve halisane yaklaşımlarını gölgelemeye ve dolayısıyla bu yolla artıya geçmeye çalışıyorlar. Bunu Mübarek de Erbakan günlerinde yapmıştı. 28 Şubat sürecinde askeri çevreler dönemin Başbakanı Erbakan’ı zor durumda bırakmak için İsrail’le yakınlaşma politikasını tırmandırmışlardı. Mübarek de bunu diline dolamıştı. Lakin Türkiye-İsrail ilişkilerine Camp David platformundan ateş ettiğini unutuyordu. Mübarek’in çömezleri şimdi de benzerini Erdoğan’a karşı yapıyorlar. Bugün ise ortada fol yok yumurta yok yereller de dahil bilumum ulusalcılar, Türkiye’yi hâlâ İsrail yandaşlığıyla suçluyorlar. Akıl alır gibi değil. Akıl almaz zira insafları kurumuş. Ulaşamadığın ete murdar demek diye bir itiyat ve yaklaşım var. Bu minvalde Türkiye’ye ulaşamayanlar onu çekiştiriyorlar. Erdoğan ile Sisi’yi karıştırıyorlar. Hakan Şükür’ün gönlünü soğutmak veya eski ifadesiyle teşeffi için söylediklerini hakikat mertebesine çıkararak yayınlarına konu ediyorlar. Diyarın Yankısı (Sada’l Beled) isimli blogda (13/7/2014) ‘Türkiye, Gazze’ye saldıran İsrail’e uçak yakıtı temin ediyor’ başlıklı bir haber ve analiz var. Bütün zorlamaları alt alta geçirerek bir haber ortaya çıkarmışlar. Buradaki evlere şenlik yorumlardan birisi Said Ellavendi isimli yazara ait. Arap Baharının geri tepmesi ve Erdoğan’ın Arap Baharı üzerinden Osmanlı valisi olarak Arap diyarına geri dönüş rüyalarının solması üzerine İslam ümmetinden intikam almak için bu yolu seçtiğini ve bu nedenle de İsrail’e uçak yakıtı temin etmesinin uzak bir ihtimal olmadığını ileri sürmüştür. Bunu diyen adamların hiç Allah’tan utanması kuldan da sıkılması yok. Yıllar yılı İsrail’e doğalgaz sevk eden Türkiye mi? Muhammed Sadani isimli sahibinin sesi Mısır Teknolojik ve Fen Üniversitesi Rektör Yardımcısı da Türkiye’nin İsrail uçaklarına yakıt temin etmesinin yeni bir durum olmadığını; bu işi sürekli yaptığını ve ABD’den sonra İsrail’le ilişkilerde Türkiye’nin ikinci sıraya oturduğunu ileri sürmüştür. Başbakan Erdoğan’ın bu nedenle Gazze halkına yönelik yaklaşımını da şüpheli buluyorlar! Türkiye ile İsrail üzerinden vuruşmaya veya hesaplaşmaya çalışıyorlar. Arap basını da istisnalar hariç bizim ulusalcı basınımıza benziyor. Holiganların basında kümelenmiş halini temsil ediyorlar.
Türkiye’ye yönelik iftira sağanağı yeni değil. Türkiye’nin Katar ile birlikte Libya’yı karıştırdığı da yine bu tarz yakası açılmadık komplo teorilerinden birisiydi. Middle East Online haber sitesi benzeri bir haberinde Türkiye ve Katar’ın Halife Hafter’e karşı Abdulhakim Belhac’ı hazırladıkları ve Gannuşi’nin de bu tezgaha ortak olduğunu yazmıştır. Terör zemininden PKK ve yandaşlarının IŞİD ve Nusre konusunda Türkiye’yi suçlamaları gibi Arap ulusalcıları da Hafter’e karşı Türkiye ve Katar’ın Ensaru’ş Şeria grubunu desteklediğini ileri sürüyorlardı. Buna mukabil Hafter bile kendi adına konuşanlardan ve taraftarlarından insaflı çıkmış askeri sözcüsü Sakar Ceruşi vasıtasıyla Türkiye ve Katar’ı söz konusu suçlamalardan aklamış ve bu yöndeki iddialara dair somut bir delinin olmadığını açıklamıştır. Türkiye’yi aklasa bile Hafter ve taraftarları ak-pak değildir kendileri de laik terörizmi temsil etmektedirler.
Sonuç itibarıyla, ulusalcı ve Kemalist Türklerle birlikte aynı yolun yolcusu bazı Araplar da böyle düşünüyor. Kendi yaptıklarını, komplo senaryoları üzerinden başkalarının üzerine yıkıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.