Haa! Siz de millete “bidon kafalı” filan diyenlerdenseniz o başka tabii!
Ekmeleddin Bey’in Kişilik Analizinden Kopya: Diğer aday R.T.Erdoğan (2)
Ekmeleddin Bey için yazdığım yazının altına karbon kâğıdı koymaya ve onun için yaptığım analizi (tırnak içinde ve italik olanlar) satırı satırına 12.Cumhurbaşkanlığı’nın diğer adayı R.T.Erdoğan için de yapmaya devam ediyorum. (Şimdiye kadar, birçokları gibi bu ismi EkmeleTTin olarak yazmışım; doğrusu EkmeledDDin imiş. Müstehzi bir ifadeyle de olsa beni uyaran okuyucuma teşekkürler. Biz NureDDin değil de NureTTin deriz ya Anadolu’da, belki de oradan kaynaklanmıştır benimki; daha yerli bir şey yani. Sayın çatı adayının ismindeki TT, doğum yeri Kahire-Mısır olduğu için –DD- olmuş herhalde!)
(1) Numaralı makalemize devamla…
(Ekmeleddin Bey) “İyi yürekli, vicdan sahibi, saygılı, masum, hamuru sağlam bir Anadolu insanı görüntüsü var üzerinde. Art niyetleri olacak, gizli ajanda taşıyacak bir insan gibi gözükmüyor.”
(Tayyip Bey) Ben inanıyorum ki R.T.Erdoğan da en az Ekmeleddin Bey kadar iyi yürekli ve vicdan sahibi bir insandır. Nedenine gelince… Bunu bir cümle ile ifade edebiliriz: Öyle olmasa (pek çok defa olduğu gibi) gözlerinden yaş gelmezdi. Evet, yaş gelmezdi.
Bir Kızılderili atasözü der ki “Ruhunda gök kuşağı yoktur gözlerinde yaş yoksa.”
Sayın Erdoğan’ın ruhu da gök kuşağından beri değil kanımca. Ancak bir dava dostu olarak naçizane ona, bu söz kadar güzel iki Kızılderili atasözü daha hatırlatmak isterim:
“Bir düşman çok, yüz dost azdır.” “Bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu aşıyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir.”
Erdoğan’ın hamuruna gelince... Onu tartışmak bile ayıp olur.
(Ekmeleddin Bey) “İlk bakışta “bu adamdan bir kötülük gelmez” intibaı bırakıyor insanda ama hemen ardından, iş kotarma-becerme anlamında, “bu adamdan memlekete sadre şifa bir şey peydah olur mu?” sorusu da akıllara düşmüyor değil. Zira her görüntüsü bana “aynı kasabada 40 yıl hizmet verdikten sonra emekli olmuş bir Milli Eğitim Müdürü” izlenimi veriyor.”
(Tayyip Bey) İnsanlarda Tayyip Erdoğan’dan bir kötülük geleceği intibaı uyansaydı 12 senede şunca seçimi kazanamazdı. En azından ilk intibaların daha etkin olacağı 2002 deki ilk seçimi kazanamazdı... İş kotarma-beceriklilik meselesine gelince… İşte bu noktada Ekmeleddin Bey’in görüntüsüyle (Henüz Tayyip Beyle karşılaştırılabilecek bir şey yapmadığı için ‘görüntüsü’ diyorum) onu teraziye koymak Demirel’in tabiriyle (aslında hiç sevmediğim bir siyasi karakterdir ama en çok ondan işittiğim için yine de hakkını teslim etmek gerekiyor) abesle iştigalden başka bir şey değildir. Zira seven de sevmeyen de kabul ediyor ki “memleketi alıp götürecek, dünya ligine taşıyacak adam R.T.Erdoğan”dır. Bu noktada, “Belki de bunca yıldır başta oluşunun nedeni onun çapında başka adam olmayışındandır” diye düşünmek hiç de yanlış olmaz.
Türlü yakıştırmalarla onu memleketi felakete sürükleyen dünyanın en kötü adamı olarak görenler, ondan ölesiye nefret edenler de yok değil. Onlara bir an için bu duygularınızdan sıyrılın ve şöyle düşünün demek isterim: Amerika onu istemiyorsa, İsrail onu istemiyorsa, AB onu istemiyorsa bir hikmet yok mudur bunda? Hele hele İsrail: Türkiye’yi batıracak bir adamı niye istemesin ki???
Onu Ekmeleddin Bey gibi emekli bir kasaba milli eğitim müdürüne benzetmek de doğrusu çok absürt olur. Olsa olsa, kasabalı ama bulunduğu noktaya söke söke gelmiş, daha gidecek çok da yolu olan kabadayı bir işadamına ya da daha genel bir benzetmeyle, zaman zaman hırçın da olabilen kararlı bir kavga adamına benzetebiliriz, o kadar.
(Ekmeleddin Bey) “Belli bir kültürel zenginliği var ancak siyasi olgunluğu soru işareti. Kavgacı değil ama sanki insana, hayata dair bir kavgası da yok.”
(Tayyip Bey) Kültürel zenginliği, belki sırça köşklü edebiyatçıları değil ama milleti fazlasıyla tatmin edecek ölçüde var. Halkın diliyle konuşuyor. Tasvip edip etmemek ayrı bir şey, kadın erkek, genç yaşlı, okumuş okumamış milletin tamamı onun dilini iyi anlıyor. Damardan girmesini biliyor, ikna gücü yüksek...
İnsana hayata dair kavgası ise inanılmaz; duruşundan, bakışından, deyişinden, deli projelerinden, ilginç uygulamalarından, ses tonundan, hatta öfkesinden çok belli bu.
(Ekmeleddin Bey) “Memlekete dair bilgi birikiminde sıkıntıları var. Mesela; pek çok iç siyasi konudan haberi olmadığı için “Aradan 21 sene geçtiği ve mahkemeler bittiği halde, suçlu bulunmuyor, hüküm giyen bulunmuyor ve herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor!” diyebiliyor. 33 insanın idama mahkûm edildiğini, 4 insanın 20 yıla mahkûm edildiğini ve bütün bu insanların 21 yıldır hapiste olduğunu bilmeden.”
(Tayyip Bey) Sayın Erdoğan’ın memlekete dair bilgi birikimi, olay-olay, kişi-kişi, köy-köy, tarih-tarih müthiş. Allah için İnanılmaz bir hafızası var. İsimleri, olayları, yerleri, yolları, yılları kolay unutmaz ve şaşırmaz. Ama siyaset gereği (doğrudur ya da yanlıştır ayrı mevzuu) mesela Uludere gibi bazı olayları dile getirmediği de olur! Bunun belki siyasi ahlaki yanı tartışılabilir, kimse buna bir şey diyemez, ama bilgi dağarcığı veya hafıza yönünden bakıldığında meselenin tartışılması ancak beyhude bir çaba olur diye düşünüyorum.
(Ekmeleddin Bey) “Belki bu eksikliklerindendir bilemiyorum, olaylar arasındaki ilinti kurmada, muhakemede, murakabede sorunları var. Mimiklerine yansıyan bir üstün zekâ pırıltısı, posturüne sinen “gözünü budaktan esirgemez, emirle demiri keser” bir görüntüsü de yok. Bu silüet ülkenin ve hinterlandımızın onca yükünü taşıyacak omuzlara sahip değil.”
(Tayyip Bey) Hiç şüphesiz Sayın Erdoğan olaylar arasında ilinti kurmanın ustasıdır. Siyasi başarısının altında yatan en büyük sebeplerden biri de budur bence... Bakışlarındaki azmi, gözlerindeki zekâ pırıltısını görmemek mümkün değil. Onu çekemeyenler buna “şeytanlık” dese de durum değişmiyor. Postürü ise, hakkını vermek lazım, bazılarının “Biz senin yürüyüşüne hastayız” dediği kadar delikanlı. Ayakları yere sağlam basıyor, omuzları güçlü; daha çoook yük kaldıracak cinsten... Vereceği emirler sadece demiri değil çeliği de kesecek gibi. Yarını beklemeye gerek yok, on senedir ispatlı bir şey bu çünkü. Haa bu kadar keskin olması doğru mu, o da ayrı bir mevzu!
(Ekmeleddin Bey) “İradesini ortaya koyabilecek, dediğini yaptıracak, tazyikler karşısında dik durabilecek bir kararlılıkta gözükmüyor O’nda. Bu sebeplerle, seçildiği takdirde omurgalı duruş sergilemekte büyük sorunlar yaşayacak diye düşünüyorum. Benim en çok endişe ettiğim taraf da bu... Birilerinin elinde oyuncak olmak ne kadar da kötü olacak öbür mahalle muhtarının yanında önünü iliklediği bizim mahallenin bu çocuğu için.”
(Tayyip Bey) Bu cümle için sadece iki kelime söylüyorum “One Minute”. İlle de davul-zurna diye tutturmayanlar için sanırım bu kadarı yeter. Omurgalı duruşa örnek ise istemediğin kadar: İktidarın ilk yıllarındaki 30 Ağustoslar, 27 Nisanlar, Ergenekon-Balyoz-Ay ışığı-Yakamozlar, 17 Aralık…
“Oyuncak olmak” meselesine gelirsek: Ben cumhurbaşkanı olunca Sayın Erdoğan’ın birilerinin elinde oyuncak olacağına ihtimal vermek bir yana tam tersine birilerinin hatta birçoklarının onun elinde oyuncak olacağından korkuyorum! Kanımca bu durum en az, Ekmeleddin Bey’in birilerinin elinde oyuncak olması kadar kötü bir şey. Bu, Tayyip Bey için de iyi değil.
(Ekmeleddin Bey) “Halk televizyonunda sıkça ekranlara gelen eşinin saçı açık döpiyesli fotoğrafları tamam, lakin bıyıkları hiç de öyle Atatürkçü, çağdaş ve oylarını (ç)almak istedikleri Alevilerin hoşuna gidecek cinsten değil.”
(Tayyip Bey) Erdoğan’ın böyle birilerine şirin görünmek gibi bir kaygısı yok: Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir insan o. Eğer kendini kamufle edebilseydi ya da ikiyüzlü davransaydı-davranabilseydi bu kadar düşmanı olmazdı!
(Ekmeleddin Bey) “İsmine gelince o zaten öbür mahalle için tam bir foreing language yani! Aslında çok güzel bir anlamı olsa da (dini ikmal eden, olgun yaşayan) beri mahallede de durum, aşına olma anlamında öbür mahalledekinden çok farklı değil. Ancak öteki mahalle için taşıdığı mana çok başka; kabul edilebilir gibi değil yani! Doku uyuşmazlığı(!) var çünkü; yakışmıyor Atatürk’ün Türkiye’si olan o camiaya! O ne öyle Arap ismi midir nedir bu Ekmeleddin kelimesi! Bir de akılda tutma, doğru telaffuz edebilme konusu var ki bizzat Kılıçdaroğlunun bile birkaç haftasını aldı.”
(Tayyip Bey) İsminde bir sorun yok: tamamen yerli ve aşına olunan kelimeler. Yalnız bazılarınca “Tayyip” kelimesinin kötüye kullanılması durumu var!: Şark siyasetini iyi bilen bu insanlar, kendilerine “Nasılsınız” diye sorulduğunda, (iyi, güzel, hoş manasına) “Tayyip, Tayyip” diyor da başka bir şey demiyor!? İşin kötüsü bu tipler (yalaka desek ziyanı yok) galiba Tayyip Bey’in de hoşuna gidiyor! Nereden mi biliyorum? Er ya da geç yanında oluyor veya önemli bir makama geliyorlar da ondan!
(Ekmeleddin Bey) “Yani sonuç itibarıyla işi sanatsal bir anlatımla ele alır ve bu bağlamda bir film afişi ile meramımızı anlatmaya çalışırsak, O’nun ismini en üste yazıp bu filme gişe yaptırmak mümkün değil. Kendileri alınmasınlar ama Allah vergisi “doğuştan biçare” görüntüsü buna müsait değil. Hadi bu cümle ağır oldu diyelim; sadece “büyük artist özellikleri yok” diye bitirelim cümleyi!”
(Tayyip Bey) Eee işte burada durmak lazım. Birileri “yiğidi öldür hakkını yeme” dese de biz “yiğidi öldürmeden hakkını verelim”: Tayyip Bey Allah için tam bir karizma. Altına başka hiçbir isim yazmaya gerek yok, onun adını afişe yaz gerisine karışma; “gişe yapmak” ne kelime, kesin “kapalı gişe”…
Evet, bu yazdıklarım türlü manalara çekilse ve benim için (haksız yere) birtakım yakıştırmalara layık görülse de doğrudur; on küsur yıldır alınan seçim sonuçları bunu gösteriyor çünkü. Haa siz de millete “bidon kafalı” filan diyenlerdenseniz o başka tabii!
Devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.