Azizim Monşer!..
Sayın Başbakan, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kastederek “Monşer (mon cher) ifadesini kullanınca, Ekmeleddin Bey, “Monşer ‘azizim’ demektir, bana monşer diyene müteşekkir olurum” diye cevap verdi.
“Monşer”, kendilügatında, “azizim” demek olabilir.
Ama Türk Dil Kurumu Sözlüğü, “Davranışlarında Batı özentisi içinde bulunanlar”a monşer dendiği kaydediliyor.
Tabii bir de gündelik dildeki karşılıkları var…
“Çıtkırıldım” bunlardan biri meselâ…
“Kibarlık budalası” başka biri…
“Halktan kopuk”, “tepeden bakan” anlamında da kullanılıyor.
Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bunlardan tenzih ederim, ama kullandığı kelimeleri anlamlandırmada bile apaçık bir “yabancılık” gözleniyor.
Zamanla öğrenecek elbet, daha yaşı ne başı ne!
Zaten Türkiye’ye yeni geldi. Hayatı boyunca bürokrat yaşadı, hep iyi eğitim almış iyi aile çocuklarıyla birlikte oldu…
Bizim gibi “ayak takımı”yla vakit geçirmedi.
Memleketi Yozgat’a şu son gidişiyle birlikte toplam kaç kere gittiğini bilemem, gitmişse bile mahalle kahvesine oturup halkla sohbet ettiğini sanmam.
Bizde tam da böylesine “Monşer” derler işte!
•
Saksı
“Saksı” deyip geçmeyin ve de siz siz olun saksıyı asla küçümsemeyin…
Hepimizin evinde birkaç tane var: Demek ki, en yaygın nesnelerden biridir…
İçine çiçek, hatta maydanoz bile ekilir.
Hitler İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman halkının saksılara çiçek yerine patates ekmelerini emretmiş ve açlığı bu sayede yenmişti.
Demek oluyor ki saksı, stratejik açıdan da kıymetlidir!
Genelde balçıktan yapılır. İnsanın da balçıktan yaratıldığını hatırlarsak, akrabalık bağlarımızı bile gündeme getirebilir, yakınlık dahi kurabiliriz.
Bazılarının dışı sırla kaplıdır: Herkesin boşboğazlığa soyunduğu bir devirde saksının sır tutması önemlidir.
•
Göğü delmeli mi, kazımalı mı, dürtüklemeli mi?
Bir gazete, gökdelen sayısında Türkiye’nin Avrupa birincisi olduğunu “Başımız göğe erdi” başlığıyla verdi…
141 gökdelenimiz varmış.
Bizim “gökdelen” dediğimiz ucubelere, yabancılar ne diyor diye merak edip erbabına sordum…
Baktım ki, İngilizler “skyscraper” diyormuş: Anlamı, “gök kazıyan”...
Fransızlar da yine “gök kazıyan” anlamında “gratte-ciel” diyormuş…
Almanların biraz daha değişik: Onlar “bulut kazıyan” manasına gelen “Wolkenkratzer” kelimesini kullanıyorlar.
Sırplar “gök yırtan”, İzlandalılar “gök yaran”, Japonlar “gök kazıyıcı kule”, Slovenler “gök ovan”, Vietnamlılar “gök dürtükleyen”, Finlandiyalılar “bulut taslaklayan”, Çinliler “gök kazıyıcı büyük bina” diyorlar.
“Bu bilgiler ne işimize yarar?” diye soracak olursanız, inanın hiçbir işinize yaramaz…
Peki gökdelenler ne işe yarıyor?..
Muhteşem İstanbul’un siluetini bozma dışında…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.