Muhtar Bile Olamazken…
“Artık muhtar bile olamaz” dedikleri adam işte Cumhurbaşkanı oldu. Sübhanellah. Evet, “Allah dilediğini yapar.” “Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur.” “Hüküm onundur.”
Allah hayırlara vesile etsin. Biz bu seçime sevindik. Allah encamını hayır getirsin. Ülkemize ve ümmetimize bereketler ihsan etsin. Bütün insanlığa İslam dinini anlatma ve benimsetme yolunda yeni fetihlere vesile eylesin.
Biz üç adaydan en iyisinin seçildiğine inanıyoruz. İnşallah yanılmayız. Zira biliyoruz ki işin en iyisini, en hayırlısını Allah bilir. Biz bazen bir şeyi çok sever ve isteriz, ama aslında o bizim için şerdir. Bazen de bir şeyi beğenmeyiz, ama o bizim için hayırdır. O yüzden “Allah bilir, biz bilmeyiz” diyoruz.
Üç aday da kendi aralarında yarıştılar. Ama diğer ikisinin kazanma şansı yoktu. Bunu herkes yazdı çizdi. Biz de konuyla ilgili bir yazımızda “Geliniz, ikinci sandık zahmetine gerek kalmadan işi ilk oylamada bitirelim inşallah, ne dersiniz?” demiştik. Öyle de oldu hamdolsun.
Demirtaş zaten kazanamazdı. Çünkü çağdışı bir dünya görüşüne sahipti. Sosyalist ve materyalistti. Batıcıydı, laikti. Terörle içli dışlı idi. Irkçı idi. Nitekim yüzde dokuzda kaldı.
Ekmeleddin İhsanoğlu hakkındaki görüşümü biliyorsunuz. Adını duyduğum anda onun namına üzüldüğümü yazmıştım: “Benim ilk tepkim, “yazık oldu Ekmeleddin Beye. Ben kendisini severim. Keşke bu teklifi kabul etmeseydi” oldu.
Neden mi?
“Benim gerekçelerim şunlardı: Bir kere seçilmesi mümkün değildir. Onu kim meydana sürdüyse istismar ediyor demektir. Bugüne kadar temiz bir adı vardı. Bundan sonra olmadık laflar, hatta iftiralarla “ipliği pazara çıkarılacaktır.” Daha iki gün geçmeden “nasıl bir proje aday” olduğu, içte baronlar, dışta ABD ve Pensilvanya bağlantıları deşilmeye başlandı. Öyle veya değil, kim bilir ne kadar incelenecektir ve neticede o incinecektir boş yere. Oradan gelen şöhret-i kazibe daha önce edindiği şöhret-i hakikiyi mahvedecek, tarihe ilim adamı yerine aldatılan ve yıpratılan bir siyasetçi olarak geçecektir. Sonra bu makama hazır mıdır? Üstesinden gelebilecek midir? Malum, orası kurtlar sofrasıdır. İlim ve nezaket sökmez orada. Daha önce idareci olarak devlet tecrübesi olmayan bir adam, olsa olsa Ahmet Necdet Sezer gibi olur. Biz bu tecrübeyi yaşadık işte. O yükten kurtulunca nasıl da bir “oh” çekmiştik, hatırlar mısınız?”
İşte bugün aynen dediklerimizi yaşadık gördük. Eh, ne diyelim, kendi düşen ağlamazmış. Artık köşesine çekilsin de yeni kitaplar yazsın, eserler versin inşallah. Aman siyasetten uzak dursun, ona gelmez bu işler.
Şimdi CHP ve MHP neden kendileri bir aday çıkaramadı ve arkasında durmadı, bunun hesabını vereceklerdir. Aman, verecek de ne olacaktır ki? Bunlar eski Türkiye’nin partileri değil midir?
Şimdi yeni bir saldırıya geçecektir bunlar. Neymiş? Diktatörlük geliyormuş. Anayasa ve yasalar ortada iken hangi diktatörlük olacak? Siz neden bunu durduramayacaksınız? Yapamıyorsanız orayı neden meşgul ediyorsunuz?
Yok, “hilafet geliyormuş, Osmanlı geliyormuş.”
Hiç kem küm etmeden yazıyorum, boşa çene çalmayın, bize uyar.
Neden Recep Tayyip Erdoğan’a oy verdik?
Bana sorarsanız, okullara Kur’an-ı Kerîm’i ve siyer-i nebiyi ders olarak koyması yeter. Başörtüsünü kamuda serbest kılması yeter. Meslek okullarına ve İmam Hatip Lisesine yapılan zulmü ortadan kaldırması yeter.
Başka haklar ve özgürlükleri saymama gerek var mıdır? Dindarların da bu ülkede birinci sınıf vatandaş olduklarını CHP ye bile kabullendirmesi yetmez mi?
Son sözümüz şudur. Barış istiyoruz. Her alanda bozulan ilişkiler düzelsin istiyoruz. Bence tam zamanıdır, Fethullah Gülen başbakanı tebrik etmeli, olan olumsuzluklardan üzüntülerini bildirmeli ve barış için elini uzatmalıdır.
Yargı her iki taraf için de çalışsın, gereğini yapsın, o başka. Ama din için, iman için çalışan, fedakarlık yapan insanlar arasında değil kin ve nefret, bir soğukluk ve sevgisizlik bile olması, benim kalbimi kanatıyor, içimi parçalıyor. Allah Teâlâ’dan haya ediyorum.
Ümmet-i Muhammed’e kırgınlık, küslük, ayrılık, düşmanlık yakışmaz. Aramızı hukuk veya faziletle bir şekilde düzeltmezsek, ecnebileri aramızdan dışlamazsak, işimizi kendimiz şeriatla halletmezsek, bilelim ki Allah Teâlâ’nın merhametine müstahak olamayız.
Yeni bir döneme “bismillah” diyerek giriyoruz inşallah. Allah yâr ve yardımcımız olsun…