İnsan ve eğitim
Sınıflara “akıllı tahta” koyduk… Öğrencilere akıllı tabletler dağıttık… Bunun çok ötesine geçip, diyelim ki, okullarımızın duvarlarını, döşemelerini, tavanlarını, kapılarını da “akıllı” yapsak, öğrenciye “öğrenme” arzusu, öğretmene “öğretme” azmi veremedikten sonra, hiçbir işe yaramaz!
Binaenaleyh önce milli eğitim camiasının akıllanması gerekiyor…
Hükümetin “insan yetiştirmek” gibi ulvi bir amacı olmalı…
Milli Eğitim Bakanı’nın aynı istikamette idealleri olmalı…
Okul idarecilerinin gayesi, öğretmenlerin hedefi olmalı.
İnkâr etmiyorum: Hükümetimizin niyeti halis, milli eğitime de önemli yatırımlar yaptı. İlk defa bu iktidar döneminde eğitim bütçesi, savunma bütçesini geçti…
Babacan bakanımızın hedefleri var, çabalarına da şahidiz.
Belli ki yetmiyor: Belki camia hantal, belki derece hesabı yapan memurlar çoğunlukta, belki emeklilik için gün sayan yöneticiler sisteme hâkim…
Bilmiyorum, ama çocukluğumun “muallim” figürünü mumla arıyorum.
“Akıllı” tahtamız yoktu, “akıllı” tabletimiz yoktu, lakin “akıllı” öğretmenlerimiz vardı. Sadece ders saatlerinde değil, ders dışı zamanlarda da “muallim” olduklarını unutmazlar, daima ölçülü davranırlardı.
Bize de öncelikle “doğru ve ölçülü insan” olmayı öğretirlerdi.
Sanırım ölçü kaçtı… Yeniden derlenip toparlanmak için eski “ilke”leri tekrar gözden geçirmek lâzım… İşte o ilkeler:
• İyi huylu, güzel ahlâklı ve herkes için sevgi dolu olmak;
• Kini, hasedi, düşmanlığı ve dedikoduyu hayatından çıkarmak;
• Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, gözü, gönlü ve kalbi tok olmak;
• Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli, dürüst ve kerem sahibi olmak;
• Büyüklere sevgi ve saygı göstermek;
• Başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek; hataları yüze vurmamak;
• Tatlı dilli, güler yüzlü, samimi ve güvenilir olmak;
• Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek;
• Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek ve yapılan iyiliği asla başa kakmamak;
• İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak;
• Daima iyi komşu olmak, cahil komşuların verdiği sıkıntıya katlanmak;
• İnsanlar arasında din, dil, mezhep, ırk, renk farkı gözetmemek;
• Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak;
• Fakirlerle dost olmaktan, onlarla oturup kalkmaktan çekinmemek;
• Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak, insanları Allah için sevmek;
• Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak;
• Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek;
• Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak;
• Kötü söz ve hareketlerden sakınmak, hakka riayetle haksızlığı önlemek;
• Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek;
• Belâ ve musibetlere karşı sabretmek;
• İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak ve fani dünyada kalacak şeylerle övünmemek;
• Yapılan iyilik ve hayırda Allah’ın rızasından başka amaç gözetmemek;
• Âlimlerle dost olup onlara danışmak ve sır saklamak;
• Her zaman ve her yerde yalnız Allah’a güvenmek, doğru örf, âdet ve törelere uymak;
• Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak;
• Feragat ve fedakârlığı daima kendi nefsinden yapmak;
Adına “Osmanlı Devleti” dediğimiz “ebedi âbide”yi inşa eden “Yürek Adam”lar, bu ilkelerle yetiştirilmiştir. Dualaşalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.