80 sene önce bugünlerde, Cumhurbaşkanımız neyle meşguldü?
Türkiye ilk defa doğrudan cumhurbaşkanı seçti. Bunun sistemi etkilemesi kaçınılmaz. Bundan 80 sene önce, Anayasa’ya göre, çok fazla yetkili olmayan, fakat uygulamada tesiri güçlü şekilde hissedilen bir cumhurbaşkanına sahiptik. Tabii o zaman “resicumhur” denilirdi. Resicumhur “Gazi” idi. Henüz “Atatürk” olmamıştı. Gazi gibi, İslâm dünyasında bir faniye verilebilecek ün yüksek unvan onun ismi haline gelmişti. İşte Gazi, 1931 yılında Meclis tarafından 3. defa reisicumhur seçilmişti.
Cumhurbaşkanını milletvekilleri seçiyordu ama, milletvekillerini de Cumhurbaşkanı seçiyordu!
1. Meclis 1923 nisanında feshedildikten sonra haziran ayında seçime gidildi. Sonradan partiye dönüşecek olan Müdafaa-yı Hukuk grubunun başkanı Mustafa Kemal Paşa, o zamanın ikinci seçmenlerinden taahhütname aldı: “Sizin göstereceğiniz isimleri seçeceğiz” diye... Millet vekilleri şimdiki gibi doğrudan seçilmiyor, ikinci seçmenler tarafından belirleniyordu. İkinci seçmenler ekseriya şehirlerin eşrafından ve yönetici katrosundan oluşuyordu. Seçim, M. Kemal Paşa’nin arzu ettiği gibi sonuçlandı, bir tanesi hariç, Paşa’nın adayları seçildi. O tek kişi, son seçimlerde Tayyip Erdoğan’a en yüksek oranda oy veren illerden biri olan Gümüşhane’den seçilen Zeki Kadirbeyoğlu idi.
Bu Meclis, Cumhuriyeti ilan ettikten sonra ilk cumhurbaşkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’yı seçti. Üç yüze yakın milltvekilinden 158’i orada idi ve hepsi de ona rey verdi. Milli Mücadele’nin önemli simaları, Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa gibi isimler Ankara dışındaydı ve gelmeleri beklenmemişti/istenmemişti. Ankara’da bulunan bazı milletvekillerine de katılmamaları yolunda telkinde bulunulmuş, hatta bazılarının kapısının önüne polis dikilmişti.
Bu ilk seçimden sonra çark aynı şekilde işledi. Parti başkanı ve başbakan İsmet Paşa ile partinin genel sekreteri listeleri hazırlıyor, Cumhurbaşkanı da son şekli veriyordu.
1930’lar Türkiyesinde, Cumhurbaşkanının her yaptığı (eğer men edilmemişse) bütün gazetelerde birinci sayfalardan haberdi. Cumhurbaşkanı, hükümet dışında Türkiye’nin geleceği ile ilgili bazı “inkılap”lar tasarlıyor ve uygulaması için gücünü ortaya koyuyordu.
İşte 18 Ağustos 1934’te toplanan 2. Dil Kurultayı bunlardan biri idi. Gazi, Cumhurbaşkanı sıfatıyla bu kurultayın hazırlık çalışmalarına katılmıştı. O zamanın Matbuat Umum Müdürlüğü’nün resmi açıklamasına göre, 13 Ağustos 1934 toplantısı “cemiyeti kuran ve koruyan Reisicümhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin yüksek reislikleri altında olmuş”tu (imlâya dokunulmamıştır)
Kurultay, 17 Ağustos günü saat 14’de, Dolmabahçe Sarayında açılmıştır. Gazete haberlerinde, Kurultay müzakerelerinin radyodan hergün dinlenebileceği belirtilmektedir. Haberde, İstiklâl Marşı’ndan sonra Cemiyetin reisi Maarif Vekili Bey’in açış nutku söyleyeceği belirtiliyordu. Kurultay salonunun radyo merkezlerine bağlandığı, cumadan başka hergün 14-18 arası müzakerelerin radyodan takip edilebileceği haber veriliyordu. (Cuma gününün diğer günlerden farkı, hafta tatili günü olması idi.)
19 Ağustos tarihli Hakimiyet-i Milliye’nin birinci sayfası tamamen Dil Kurultayı’na ayrılmıştı. Tam ortada “Gazi”nin resmi yer almakta ve altında “Kurultayın büyük kurucu ve koruyucusu Gazi Mustafa Kemal hz.” İbaresi bulunmaktaydı. Haber metninde, Meclis Reisi Kâzım (Özalp) Paşa’nın Kurultay başkanı, Maarif Vekili’nin ise 2. Başkan olduğu belirtiliyordu.
Kurultay’ın ikinci günü, “Dün Gazi hazretlerinin huzuru ile Kâzım Paşa’nın reisliği altında toplanarak tezleri dinledi” başlığı ile veriliyor ve “Gazi hazretleri refakatlerinde Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey olduğu halde saat 14 de kurultayı teşrif etmişler ve kurultayın 600’e yakın azası tarafından ayakta ve alkışlarla karşılanmışlardır” deniliyordu.
Dil Devrimi ile Türkiye bin yıllık medeniyet havzasından çıkrılmak isteniyordu. Bu amaca ulaşmak için, devrin milletvekili “dilci”lerine batılı türkologların ciddiye almadığı tezler hazırlatılıyordu. İşte Kurultay’ın 2. günü Ahmet Cevat (Emre) Bey’in tezi bu kabildendi. Tezde, Ural Altay dil ailesinin Hind Avrupa dil ailesini de içine aldığı savunuluyor ve “Ulu başganımızın sezgileri ile iki arkadaş cemiyet (diğeri Tarih Kurumu) çalışarak medeniyet ve dil menşeinin Ortaasya olduğunu şimdiden aydınlatmışlardır. Oral-Altay ve Hind-Avrupa oymağı adları altında gösterilen bütün dillere ‘Altay dilleri’ adını vermek zamanı gelmiştir” deniliyordu.
Cumhurbaşkanı Gazi Hazretleri Kurultayın bütün oturumlarında hazır bulundu. Yani toplantılar onun huzuruyla yapıldı. Peki Kurultay kaç gün sürdü dersiniz? Tam altı gün!
Anlayacağınız 80 sene önce bu hafta, Cumhurbaşkanının Dil Kurultayı haftası idi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.