Kötü(lük)lerin Kökü Kesilir; Kalıcı Olan Salih Amellerdir
Hayat bir imtihandan ibarettir. Yeryüzünü, üzerindekilerle tezyin eden Rabbimiz, dünya hayatını insan türü için çok cazip kıldı ve hangisi daha güzel amel yapacak diye insanları imtihan ediyor (Kehf 7).
Ancak insanların çoğu bu imtihanı kaybediyor. İbn Kayyim el-Cevziyye’nin tespiti ile; İblis’in kibrini, Kabil’in hasedini, Âd’ın büyüklenmesini, Semud’un tuğyanını, Nemrud’un cüretini, Firavun’un makam hırsını, Kârûn’un azgınlığını, Hâmân’ın haddi aşmasını, Belâm’ın hevâsına uymasını nefislerinde taşıyanlar kaybediyor. Allah’ın kadrini bilemeyen, O’nun hakkında yalan-yanlış zan ve iftiralar üreten zalim insan tiplerine Hz. Musa’nın (a.s) şu sözleriyle hitap etmek ve onlara şöyle haykırmak gerekiyor:
“Yazıklar olsun size! Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra Allah, bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden muhakkak perişan olur!” (Taha 61) Evet, çok güçlü Âd ve Semûd kavimlerinin kökleri kesildi; zalim Nemrut, Firavun, Kârûn, Hâmân, Belâm perişan oldular. “Ve onlardan önce nice kuşakları helâk ettik; öyle ki, onlar dünyevi güç ve dış görünüş olarak berikilerden daha üstün idiler!” (Meryem 74)
Onları helâke sürükleyen; hasetleri, kibirleri, hırsları, tuğyanları, haddi aşmaları ve azgınlıkları oldu.
“Hasetten sakının!” buyurdu Efendimiz (s): “Zira Âdem’in oğlu (Kâbil) kardeşini (Hâbil’i) hasetyüzünden öldürmüştür” (İbn Asâkir) “Çünkü haset, ateşin odunu yakıp tükettiği gibi bütün hayırları yer tüketir.” (Ebu Dâvud, Edeb 52) Yine Rasûlüllah (s) buyurdular ki: “Hz. Nuh (a.s) oğluna; ‘İki şeyden seni men ederim; biri şirk, diğeri kibir’ diye vasiyet etti.” (Ahmed b. Hanbel, I, 170) Kibrin yedi sebebini sayar İmam Birgivî: “İlim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, mal, mevki. Bunlar cahillerde bulunursa kibre sebep olur.” Hz.Ali (r.a): “Kendi nefsinden razı olan aldanmıştır; ona güvenen, mağrûr olup yolunu şaşırmıştır” der.
Yüce Rabbimiz, kendi Zâtını zikirden kalplerini gafil kıldığı, hevâ ve arzularına uymuş ve işi taşkınlık (ifrat-tefrit) olan kimselere itibar etmediği gibi, müminlerin de itibar ve itaat etmemesini ister (Kehf 28).
“Allah’a yaklaştırmayan her bir nimet belâdır ve musibettir” der İbn Kayyim el-Cevziyye ve ekler: Bu sebepledir ki; “Bir kimseye dünyalık verilirse, mutlaka ahiretteki derecesi eksilir.” Efendimizin (s); “Ümmetim dünyaya fazlasıyla değer verirse, İslâm’ın heybeti ondan çekilip alınır.” (Camiü’s-Sağîr, No: 760) buyurması da bundandır. Yazık ki, Müslüman zihinler dünya malına meylettikçe, İslâm onlar için bir güç kaynağı olmaktan çıktı. Zira: “Gerçek zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.” (Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130. Tirmizî, Zühd 40; İbni Mâce, Zühd 9) Mal-mülk, makam-mevki insanın gözünü doyurmaz ama kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur dadoyar (Ra’d 28). “Mal ve evlat dünya hayatının ziynetidir. bâki kalacak sâlih ameller ise Rabbinin katında sevapça da ümit açısından da daha hayırlıdır.” (Kehf 46) “Allah, (verdiği) nimetin izinin, kulu üzerinde görülmesinden hoşnut olur.” (Tirmizî, Edeb 54) hadisini de kendimize uydurduk. Zira elbise, araba nimet değil; en büyük nimet iman ve Kur’ân! Bu yüzden “Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza değil, sadece kalplerinize ve amellerinizebakar.”(Müslim, Birr 34)
İnsanın içine düştüğü en büyük yanılsamayı ise Kur’ân açıklar: “Amelce en çok ziyana uğrayanı size bildireyim mi? Onlar; iyi iş yaptıklarını sanırlarkendünyadaki çabalarıboşa çıkanlardır.”(Kehf 103-104)
İşte burada, Müslüman insan da irkilmelidir! İyi işler yaptım sanırken, amelleri boşa çıkmak da var!
“İki aç kurdun bir sürüye saldırıp verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.”(Tirmizî, Zühd 43) Görülmüş ki; tek aç kurt sürüden bir tane alıp yermiş; iki aç kurt ise sürünün tamamını boğup atarmış. Mal-mülk, şan-şöhret veya mezhep-meşrep hırsı ile, kendilerinden olmayan herkese iki aç kurt gibi saldıranların bugün İslâm Dinine verdiği zarar ne korkunç boyutlarda!
Rabbimiz, “Kim bir canı -bir cana karşılık veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaktan dolayı olmayarak- öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide 32) buyurduğu halde, kendilerinden olmayanları “din adına”(!) kıtır kıtır kesenlerin ve “Kişinin haksız yere bir Müslüman’ın onuruna dil uzatması, en büyük günahlardandır” (Ebû Dâvûd, Edeb 35) hadisini ve benzer uyarıları hiçe sayarak, kendilerinden başka herkesin onuruna dil uzatan, özel hayatını “din adına”(!) dinleyip gözleyenlerin Din’e verdikleri zarar, İslâm düşmanlarının İslâm’a ve Müslümanlara verdikleri zarardan kat kat fazla ve giran değil midir?
“Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir”(Hakim, IV, 352, Haysemi, I, 87) hadisi varken; Gazze’yi, Suriye’yi, Doğu Türkistan’ı.. görmeyip yalnız kendilerini ve çıkarlarını gözetenlerkimdendir?
“Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmişkardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman etmiş olanlara karşı bir kin/düşmanlık bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin.” (Haşr 10)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.