“Çok aldandık hâlâ da aldanıyoruz”
Bir yerler üzerinize doğru geldiğinde veya etrafınızdakilerin hepten oyuncu olduğunu fark ettiğinizde geç de olsa içten içe diyorsunuz ki:
“Aldandık, hâlâ da aldanıyoruz.”
“Zararın neresinden dönersen kârlısın” anlayışı mı, yoksa sermayeyi tüketen her esnafın başını kolları arasına koyarak düştüğü psikolojik çöküntünün sonucu mu?
Nihayet diyor ki Hocaefendi:
“Biz aldandık, Cenab-ı Hakk’ın şu anda belli bir ölçüde yumuşak yumuşak kulaklarımızı çekmesi de sanki bunun neticesi. Hadiselerin diliyle adeta şöyle deniyor:
Ne diye yaramaz insanlara o kadar hüsnüzan ettiniz!
Ne diye yaramaz insanlar için sokak sokak dolaştınız; kadını erkeği seferber ettiniz.”
Öyle ya ne diye...
Papanın ayağına kadar ne diye gittin?
Ne diye kendini demokrasi havarisi tanıttın?
Ne diye cemaatin arasına dikenlerin de girmesine izin verdin?
Ne diye “olimpiyatlar” adı altında İslam’ın tasvip etmediği sahnelere onay verdin?
Ne diye CHP’nin vagonuna takıldın?
Ne diye İslami kesimde yara açmaya, cephe oluşturmaya zemin hazırladın?
Ne diye Pensilvanya’da durursun?..
Ne diye ne diye...
Tetiğe basınca kurşun hazinesinden çıkar ve saplanır. Önemli olan tetik konusunda tedbirli olmak, dikkat kesilmek. Yine de bu itiraf bir köşede dursun...
Bilmem ki yıkanlar, dökenler aynı itirafta bulunma cesaretini gösterebilecek mi?
Diyecek mi “bizde yanlış telde oynadık, bizi de gizli eller ustalıkla kullandılar.”
Yoksa post ayrı, sermaye ayrı mı konuşur?
Bir dönem Balyoz ile Ergenekon konuşulurken şimdi de Paralel Yapılanma konuşuluyor. Bir gün ona bir gün buna, kim çiziyor bu gündemi?
Aslında odak hep aynı.
Bir Mart Teskeresi ile generallere verilen dersten, paralel yapılanmayı erken deşifre eden cemaatçilere de veriliyor. Sonuçta sen değil o kazanıyor.
Irak’ta Müslümanlar cemaat, mezhep bazında nasıl çarpıştırılıyor ise bizde de aynı kurguyu kuranların planları 17 Aralık günü karaya vurdu.
Sorsanız, yolsuzlukları açığa çıkarıyorlar.
Sorsanız, Selam Tevhid örgütünü yaka paça edecekler.
Hepsi hikaye, aslında ipler puştun elinde...
O yüzden Hocaefendi itiraf diyorsa çıksın desin:
“Bundan sonra benim şu gazetelerle, bu televizyonlarla alakam yok. Beni ancak ben temsil ederim. Kime tazminat açmışsam geri alıyorum, hakkımı da helal ediyorum...”
İşte eylem, işte yürek...
Eyleme girmeden satır başlarını sıralamak bir işe yaramaz.
Allah(cc) indinde de makbul değil.
Aldığım haberlere göre cemaatin başı ile dibinde hareketlilikler var.
Çokları bu yabani otlardan rahatsızlık duyduğundan evlerden itibaren sorgulama başladı. Kız öğrenci evleri kapatılıyor. Gelecekte sayılar aza indirilecek.
Şirketler üzerinde kayıtlı hizmet malları için de yakında soruşturmalar başlar.
Hadi vakıfları bir kenara bırakalım, hizmet diyerekten şirketler üzerine kaydedilen malların akıbeti malum, şirket ortakları öldüğünde mallar mirasçılara...
Topla ümmetten, ver zimmete.
Hiç kimse helal parasını, “camiye alternatif cemevi yapılsın” diye vermez.
Hiç kimse sanatçı adı altında oyun dizenlerin içki paralarını ödeyecek kadar saf ve vurdumduymaz değil. Hiç kimse cebinde sahne parası biriktirmedi...
Ama ah şu aldatma ile aldatılmışlık.
Yolsuzluk diyorsanız bakanlardan önce bi yolda buralara bakın.
Bakın ki hizmet adına verilenler nerelere uçtu gitti.
Şimdi hep aynı şarkıyı söylüyoruz:
“Biz de sizin gibi aldatıldık, atlatıldık...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.