Cumhurbaşkanı “Yemen Türküsü’nü tahsil etmiş”ki bu ülke kurtulur
“Ne zaman bir cumhurbaşkanı Çankaya’da türkü söylerse bu ülke kurtulur’ demiştiniz. Cumhurun seçtiği cumhurbaşkanı Çankaya’da Yemen Türküsü’nü söylüyor şu anda…”
Türkiye Yazarlar Birliği Şehr-i Maraş Şubesi Başkanı öğretim görevlisi dostum İsmail Göktürk verdi bu müjdeyi. Sevindim, yüreğim kabardı. Doksan yıldır Yemen Türküsü’nü söyleyen bir devletlüye hasret kalışımdan olacak ki gönlüme sürur geldi.
Yüreğimden kopup gelen âcizane o ifadem türkülerin cumhurbaşkanlığı makamınca millî mûsiki iktidarını alması üstüneydi. Çünkü türküler millet demekti ki, yıllar önce sayha ateşiyle yazmıştım o cümleleleri:
KÖYDEKİ ÇOBANLA ANKARAÐAKİ CUMHURBAŞKANININ GÖNLÜNÜ TÜRKÜLER BİRLEŞTİRİR
Bu ülkede kalp ve fikir birliğini oluşturma yollarından biri de türkülerin gücüdür. Çünkü “türküler millet demektir.” Gümrük kapılarını türkülerle donatalım ki, serhat burçlarından girecek her yabancı kültür, önce türkülere toslasın. Köydeki çobandan Ankara’daki cumhurbaşkanına uzanan mânevî bir köprü tesis edilmeli ve köprünün iki tarafından türküler söylenerek yürünmeli diyorum.
Türkiye’yi İslâmlaşmış Türk vatanı kılan ilk büyük devletlü Alparslan Gâzi’den Sultan Abdülhamid Han’a kadar muhteşem âl-i Osman Türklüğümüzün temsilcilerinin, yâni Müslümanca ahlâk ve zihniyete sahip devletlü sulbündeki kesinti bir asırdan fazla sürdü.
Meşrûtiyet dahil Cumhuriyet döneminin içinde bulunduğumuz birkaç yıl öncesine kadar bütün cumhurbaşkanları Atatürkçü vesayet cumhuriyetinin cumhurbaşkanlarıydı. Müslüman Türk milletini siyasî, medenî ve kültürel cihetten temsil kabiliyetinden hem mahrum hem de zihniyet bakımından yerli değil, Batılı laikçi zihniyete sahipti.
VESAYETÇİ CUMHURBAŞKANLARI TÜRKÜ SÖYLEMEDİLER
11. Cumhurbaşkanının başlattığı ve 12. Cumhurbaşkanının bizzat teganni ettiği aziz türkülerimizi Atatürkçü vesayet cumhuriyetinin cumhurbaşkanlarının hiçbiri Çankaya’da söylemediler ve söyletmediler.
Oysa türküler ana sütü gibi helâl olan dilimizin kendisiydi. Bin yıllık gönlümüzün sırrı türkülerdeydi. Tasavvuf şiirimizden beslenen türküler İrfan ve âşık tarafımızı dile getiriyordu. Asırlardır bu ülkede türkülerle vuslatlı ve türkülerin milletiydik.
Derûnumuz türkülerle anlaşılırdı Anadolu’nun mâşerî hüznünün diliydi. Hudey hudey türküler diyerek bir mânada zikir çekmiş olurduk. Türk milleti, hayatı türkülerden öğrenmişti. Milletimizin ferdî ve sosyal ruhu türkülerden anlaşılırdı ancak. Türkü söyleye söyleye büyümüştü ceddimiz.
12. Cumhurbaşkanı Çankaya’da yabancı devlet erkânının ve misyon şeflerinin de bulunduğu asker ve sivil bürokrasinin ortasında “Ben Müslüman Türkiye’nin, Türk ülkesinin ve milletinin cumhurbaşkanıyım” dercesine Yemen Türküsü’nü vecd ile söyledi.
Türkçe sözlüğümüzün büyük müdafîi ve yazıcısı D. Mehmet Doğan’ın ifadesiyle “Yemen Türküsü’nü tahsil etmiş” olmak derin bir târihî şuuruna sahip olmak demektir. 12. Cumhurbaşkanı da inanıyoruz ki bu mânada Yemen Türküsü’nü tahsil edenlerdendir ki bu ülke yeniden aslı hüviyetine döneceğinin işaretidir bu.
Millet-i necibe’nin acı yüklü duygu ve hüznünü dile getiren, yüzellik mâşerî vicdan ve acılarımızı destanlaştıran, içtimâî bir mûsiki hâline gelen târihî değere sahip Yemen Türküsü’nün cumhurbaşkanı diliyle söylenmesi Çankaya’da inkılâp mânasında değişikliklerin olacağının mesajıdır.
Bu güzel ve fikirli fiil, Kemalist Batılı ve modern kültüre bir meydan okumaydı. “Bundan böyle Çankaya semâlarında Senfoni müzikleri, Mozart’ın konçertoları ve Onuncu Yıl Marşları çalınmayacak. Millet türküleri söylenecek ve hattâ tasavvuf ilâhileri icra edilecek” demek istiyordu.
Yemen Türküsü devlet-i aliye’nin inkıraza, firaka, hasrete ve ölüme dönüşün tarihidir. Osmanlı’nın son kahramanları için ‘sûr’un çalınışıdır. Yemen Türküleri’nin hikâyesini bilmeyenler ecdâdının yüreğini ve erdemlerini bilemezler. Şol Yemen’de can veren Mehmet’le Memiş” lerin Devlet-i Âliye’nin bekâsı için sefere çıkışının adıdır
Cumhuriyetin her cumhurbaşkanının Yemen Türküsü’yle fikrî ve ruhî ünsiyeti yoktur. M. Kemal’in Yemen Türküsü’nü sevdiğini söylerler, fakat sadece romantik bir duygulanmadır bu. 28 Şubat darbecilerinin cumhurbaşkanı Altıyedi Süleyman’ın bu târihî türkümüzü sevdiğini söylediler, inanmadım. Çünkü rol yapıyordu bu oynak kişi. Cumhurbaşkanı olduğunda “İşte çağdaş Türkiye” diyerek senfoni orkestrasının Batılı konçertolarıyla ve Onuncu Yıl Marşı’nı icrasını göstermişti.
12. CUMHURBAŞKANININ YEMEN TÜRKÜSÜ’NÜ SÖYLEMESİ HAYIRLI BİR VAK’ADIR
Bu bakımdandır ki 12. Cumhurbaşkanının Yemen Türküsü’nü teganni etmesini hayra yormak gerek şimdilik. Yakın zamanda cumhurbaşkanlığı senfoni müzik âletlerini ve ekibini ilga ederek yerine memleketin ünlü türküdarlarını ve bağlama ekibini cumhurbaşkanlığı mûsiki korosu olarak müjde vereceğine inanmak istiyorum.
Çünkü Yemen Türkülerinin yaşattığı bir millet ruhu vardır. Bu türkümüz kulağa hoş gelen, yalnızca ses ve sözden ibaret bir beste değildir. Istırap ve hüzünle yoğrulmuş bir savaş tarihimizin millet derununda bıraktığı izler sebebiyle millî değere sahip bir nağmedir.
Salâlar, ilahî mersiyeler gibi manevî ve tarihî itibarı vardır. Şehitlerin, ana, baba, evlât ve dul gelinlerin, yani cümleten millet sadâkatinin nağmelenmiş bir vesikasıdır. Bundandır ki Yemen Türkü’sü ve hakiki türkülerimiz Çankaya’nın nağmesi olmalı artık…
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.