Artık Sakal Serbesttir 1
Bilindiği gibi sakal, yetişkin erkeklerin yüzlerinde çıkan kıllardır. Kadınlarda sakal olmaz. Bu yüzden bir doktora bir bayan meslektaşı yemekhanede “niçin sakal bırakıyorsunuz?” diye sorar. O da “erkek olduğum için” der. Bayan doktor etrafındaki sakalsız erkekleri göstererek, “bunlar erkek değil mi?” diye sorar. Aldığı cevap ilginçtir: “Onlara sor.”
Aynı olay bizim öğretmen Ali Seyyithanoğlu kardeşimizin başından da geçmiş. Yıllar önce anlatmıştı. Bir yaz tatilinde sakal bırakarak Almanya’ya irşat ve tebliğ hizmetine gitmişti. Bir bayan ona niçin sakal bıraktığını söylemiş. Bana baktı ve tebessüm ederek, “çok iddialı oldu ama hocam, aynen şöyle söyledim” dedi gülerek: “Müslüman olduğumdan.” Kadın hayretler içinde etrafındaki diğer Müslümanları göstererek “ya bunlar? Bunlar Müslüman değil mi?” demiş. Ali Hocam da “bunu da onlara sorun lütfen” demiş içi acıyarak. Bize anlatırken mahcubiyetini örtmeye çalışan tebessümü hala gözlerimin önündedir…
Sanırım otuz sene kadar oldu. Abdulkadir es-Sûfî ile yapılan bir röportajı okumuştum. Ona bir adamı “Müslümanlara önder” gibi beğendirmeye çalışıyorlardı. O bundan rahatsız oldu ki birden sordu: “Hani sakalı?”
“Hani sakalı?”
Bu benim beynimde bir şimşek çakmasına sebep oldu. O zaman gözümün önünde Müslümanlara önder diye sunulan adamlar resmi geçit yapmaya başladı. Hiç birisinde sakal yoktu ve bizler “neden?” diye hiç sormamıştık!..
Hala “çok büyük hoca”, “üstat”, “lider”, “rehber”, “mürşit”, “mücahit”, “müceddit”, “kainat imamı” diye takdim edilenlerin sakalsızlığını gördükçe içim “cızzz” ediyor. Hatta bu sünnet karşıtlığını kendilerine bir usul, bir hizmet metodu, bir strateji olarak benimsemiş olmaları, din ve dava şuurlarındaki yeri göstermesi bakımından ilginç değil midir? Bir zamanlar, şerlerinden korunmak için kılık ve kıyafette, sakalsızlıkta kendilerine benzediğimiz insanların gün geldi ta kendisi olduk. Hani bir söz vardı ya, “inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın” gibi bir söz, işte öyle mi olduk acaba?
Kendim gibi vazife dolayısıyla bir zamanlar mecburen kesenlere bir sözüm yok. Fakat ya mecbur olmayanlar? Hatta müftülerimiz, vaizlerimiz, imamlarımız, onlar niye sakalsız? Onlar da mı benim gibi züğürt tesellisindeler acaba?
Bir zamanlar ben de okula girebilmek ve gençlere dinimi, davamı anlatabilmek için sakalsızdım. Yani haftada iki kere tıraş olur, şimdi “kirli sakal” denilen gibi bir çirkinliği yaşardım. Ancak bunun “imanıma, insanlığıma ve erkekliğime bir saldırı” olduğunu düşünür, acı çekerdim. Bir gün bir derviş beni teselli etti. “Sen maneviyatta sakallısın. Çünkü intisap edince ben de sakal bırakamadığıma üzüldüm ve bunu mürşidime bildirdim. Bana dedi ki, “kalbindeki niyetinden dolayıdır ki sen maneviyatta sakallısın, zaten öyle gözüküyorsun.”
Yunus’un dediği gibi “bu halk içinde bize gülen var” olacaktır. “Koy gülen gülsün, Hak bizi bilsin.” Ben buna benimsemiş ve birazcık da olsa teselli bulmuştum.
Şimdi kamusal alanda başörtüsü serbest olunca soruyoruz; sakalın önündeki yasak da otomatikman kalktı değil mi? Evet, bundan sonra mesele Müslüman erkeklerin cesaretine kalmıştır.
İnşallah kadın kardeşlerimizden ders ve ibret alırlar da onların mücadelesinin gölgesinden faydalanırlar.
Yaşayıp göreceğiz…