Teammüllerin yıkılması
Çankaya Köşkü’nün Çiftlik arazisi üzerinde yapılan yeni binaya taşınacağının söylenmesi üzerine ulusalcı cephede yine hatlar karışsa da aslında değişen bir şey yok.
Ne yana dönsek her tarafımız ya Mustafa Kemal’dir, ya Gazi’dir, ya Atatürk’tür.
Veya Gazi Mustafa Kemal’dir...
İstanbul köprüsüne Yavuz ismi verildi diye tepindiler.
Nerede kahve içti, nerede sigarasının izmaritini bıraktı, hepsi müze.
Kemalizm, hâlâ kutsanmışlığını koruyor...
Biliyorsunuz, Rusya’da komünizm ilan edilince, insanlar dini inançlarından bahsedebilmeleri için ya Lenin’I veya Stalin’i öne çıkararak övmeleri lazımdı.
Değilse, fikir hürriyeti bazında geçit yoktu.
Bugün ise Rusya demokratikleşme yolunda.
Türkiye ise hâlâ eski aşamalarda.
Dikkat ediyor musunuz?
Yakın zamana kadar Mustafa Kemal’in ismi anılmadan hutbe bile okunamıyordu, şimdi de mezarına gidip devletin resmi biatı yapılmadan hiçbir yoğurda kaşık çalınamıyor.
Gidip o deftere yazacaksın, ondan sonra milletin koltuğuna oturacaksın.
Çağ atlamakta olan bir Türkiye’ye artık bu görüntüler hiç yakışmıyor.
Çin komünizmi bile Mao tapınağını yıkarak zamana uygun yapılanmaya giderken, biz hâlâ tarihi bir kişinin şahsında mahkûm ederek, diğer devlet adamlarını mezara gömüyoruz.
Onlar mezar adam, Mustafa Kemal devlet adamı!
Mustafa Kemal, devlet kurdu da Osman Gazi kurmadı mı?
Veya Fatih gibi bir dehaya ne oldu?
Cumhuriyetçiliğin simgesi sayılan smokin nasıl ki kırıldıysa birçok gereksiz teamüller de kırılmalı, yıkılmalı. Geçmişe bakıyoruz, hanımlarını yanında taşıyan devlet adamları geleneği cumhuriyetçiliğin icadı. Batıdan esinlenme...
Kısa bir süre de olsa, hanımını sürekli yanında taşıyan Mustafa Kemal sonrası devlet törenleri hep hanımsız yürütüldü. Mesela İsmet Paşa hanımsız.
Celal Bayar, Menderes, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, hatta Baykal gibilerin hanımlarını törenlerde gören var mı? Bir taraftan gelenekleri yıkarken, diğer tarafta özellikle AK Parti iktidarında daha da pekleştirilmesi uygun düşer mi bilemiyorum.
İşin bir de fetva boyutu vardır...
İslami usullere göre tesettürlü olan bir hanımın saatlerce ayakta dikilerek mahrem olan kişilerin elini sıkması bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor.
Üstelik bu tip uygulamlar gelecek nesil için yanlış örnek oluyor.
Vebali de var...
Bu tip çelişkileri inancımıza izah edemeyiz.
Kaldı ki bu hanımlar memur da değil.
İşlerine baksalar olmaz mı?
Halkımız, yarısından fazlasının oy verdiği bir iktidardan giderek teamülleşen birtakım batıl ve de gereksiz işlerin ortadan kaldırmasını istiyor. Halk “öze dönün, Batıya gitmeyin” diyor.
Artık resmi törenler şahıslar adına değil de millet adına yapılmalı.
Devlet adamı deniyorsa hepsi de olmalı.
Bu devleti 96 yıl gibi dar bir alana sıkıştırmak yerine bin yılı baz almalıyız.
Biz Batı’dan değil, Altay’lardan gelen erleriz...
Görev yeni hükümete düşüyor.
Hem liyakatsizleri temizleme, hem de Batı geleneklerini yıkma işi ona ait.
Hanımlar işlerine baksınlar, devlet adamları da devleti yönetsin.
Olur mu olmaz mı göreceğiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.