Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Cumhurbaşkanıyla İlgili Yurttan Sesler

Cumhurbaşkanıyla İlgili Yurttan Sesler

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurtiçinde ve yurtdışında sevilmesinin pek çok sebeplerinden ikisini paylaşayım.

Birincisi; hangi ortamda ve kimlerle beraber olursa olsun, kendisini Allah’ın gözlediğini bilerek hal ve hareketlerinin “insan hali’nce” olmasıdır.

İkincisi; yine nasıl bir makam ve mevkide bulunursa bulunsun; “Ne desem, nasıl anlaşılır acaba” gibi zihin ve söz karışıklığına düşmeden söyleyeceğini söylemesidir.

Yani Cumhurbaşkanının hayatında; “yapmacıklık,” “riyakârlık,” “ikiyüzlülük,” birilerini ikna etmek için kırk takla atmak gibi “yönlendirilmiş” bir tavır asla yoktur.

………….

Dünkü yazım, “Erdoğan ve Davutoğlu Koşarken” başlıklıydı. Şimdi o başlığa neden olan hatırayı nakletmek istiyorum.

Geçtiğimiz iki hafta önce Çanakkale civarındaydım. Emekli bir memurla tanışıp, dost olduk. Öğrencilik yıllarının İstanbul’unu anlatırken Erdoğan ile ilgili bir hatırasını paylaştı.

Yalnız bu anıya geçmeden önce Cumhurbaşkanına ait saydığım iki özelliğine dair, kendi yaşadığım küçük vakayı nakledeyim önce.

…………

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu senelerdeydi. Bir açılışa katılmıştı, ben de açılışta sunuculuk yapmaktaydım.

İlk konuşmalardan sonra Tayyib Bey’i çağıracaktım. Ses düzeni baştan beri iyi değildi ama sıra Tayyip Bey’e gelince iyice bozuldu.

Tayyip Bey’i mikrofona çağıracağım sırada sesi düzeltmek için alete müdahale ettim fakat başarılı olamamıştım.

Tayyip Bey oturduğu yerden kalktı, yanıma geldi; “Mesele mikrofona konuşmak değil, bu aletten anlamak gerek” diyerek bir tamirci gibi uğraştı ve arızayı giderip konuşmasını yaptı.

İnsan buydu. Son derece samimiydi ve içinden geldiği gibi davranmıştı. Meğer cihazın kiralandığı firma bile o aletteki arızayı bulamamıştı. Geçelim Çanakkale’ye.

……………..

Emekli memur dostumun öğrencilik yılları İstanbul’da geçmiş. Marmara İlahiyat mezunu. İlahiyatta okurken her öğrenci gibi siyasi ve kültürel faaliyetlere katkı vermiş.

“Tayyip Bey bize bir gecede üç şehri afişletti” diye anısını şöyle anlattı:

-“Güzel bir nasipti Tayyip Bey’le çalışmak. Tayyip Bey dinlenmek bilmez, yorulmak bilmez, işin biri bitince öbürüne başlardı.

Haliyle biz de o yıllarda yorulmayı, şikâyet etmeyi, ‘yarın olsa olmaz mı’ gibi her türlü ‘tembel öğrenci mazeretlerini’ unutmuştuk.

…………

“Bir gecede üç şehir nasıl afişlenir” diye sordum. O da anlattı.

-“Refah Partisi seçime girecekti, akşamüzeri bizleri Fatih’te topladı ve ekibimize şu talimatı verdi;

-“Minibüsünüz hazır, yiyeceğiniz içeceğiniz hazır, buradan çıkacaksınız. ÖnceKocaeli’ni, sonra Bursa’yı sonra da Balıkesir’i afişle donatıp İstanbul’a döneceksiniz.”

-“Nasıl olacak diye yola çıktık ve sabah ezanları okunurken, Balıkesir’in afişlemesini bitirmiştik. Tayyip Bey duymasın biz de bitmiştik.

Bu memleketin ve milletin ona ihtiyacı var. Bu topraklar mukaddes topraklardır, bu millette mukaddesatçı millettir.

Yalınayak takımının anlamadığı gerçek işte budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi