Osmanlı çingeneleri
Bu haftaki eserimizin adı “Osmanlı Çingeneleri.” Yayına hazırlayan ise “Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneği.
Araştırmacı yazar Sinan Şanlıer’in kaleme aldığı ve Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Dr.Mahir Aydın, Esra Yıldız, Said Nohut ve Şefik Kantar’ın emek sunduğu eser, TİKA’nın katkılarıyla basılmış.
Her zaman söylüyoruz, “Osmanlı bir insan medeniyetidir” diye. “Osmanlı insan medeniyetinde önce insan, sonra inanç gelmektedir” diye.
Cuma günkü yazımı okuyanlar hatırlarlar, başörtülü bir kızımızın mezuniyet törenini anlatmıştım. Şimdi bu kitapla ilgili bilgileri o yazımın çerçevesinde okumak lazım.
Osmanlı’nın insana bakışındaki felsefesi, “dünyanın bir misafirhane olduğu” inancıdır. Esasında Osmanlı her canlıya bu inançla bakmıştır.
Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneği (UKİD) Genel Müdürü Şefik Kantar, bu çalışma hakkında şunları söylüyor:
•
“Romanların altıncıyüz yılda başlayıp, onbirinci yüzyıla kadar devam eden ve Hindistan’dan Batı Avrupa’ya kadar uzanan altı asrı bulan göç serüvenleri, çoğunlukla bizimle veya bizim olduğumuz topraklar üzerinde gerçekleşmiştir.
Anadolu’da Romanların insanca bir hayata kavuşmaları bu topraklara Türklerin yerleşmeleriyle mümkün olduğu gibi Balkanlar ve Orta Avrupa’daki Roman varlığının hayatiyetini devam ettirebilmesi de büyük ölçüde Osmanlı’nın varlığı ile mümkün hale gelmiştir.
İçinde bulunduğu hemen her topluluk tarafından aşağılanan, dışlanan, sürgünlere, katliamlara maruz bırakılan Romanlar, tarih boyunca en rahat dönemlerini bizimle birlikte oldukları zaman dilimlerinde geçirmişlerdir.
Yüzyıllarca halk arasında ve hatta devlet belgelerinde, ‘çingene’ olarak nitelendirilmelerine rağmen, onlara kelimenin aslının mucidi Bizanslıların verdiği aşağılayıcı anlamlar yüklenmemiş, devlet sınırları içinde yaşayan başka topluluklara olduğu gibi onlara da ‘insan’muamelesi yapılmıştır.
Birçok ülkede hala ‘yok’ sayılan, kimlik ve pasaport verilmeyen, yerleşim, eğitim, sağlık ve normal vatandaşlık haklarından mahrum Romanların hak, eşitlik ve ayrımcılığa karşı mücadelelerinde kitapta yer alan belgeler önemli birer tarihi dayanak olacaktır.”
•
Bir de bugün dünyaya medeniyet öğretmeye kalkan Avrupa’nın çingenelere nasıl baktığına bakalım.
İspanya’da 1745 yılında çingenelerden iki hafta içinde onlara gösterilen yerlerde ikamet etmeleri istenir. Bu emre karşı gelenler vurularak öldürüleceklerdir.
Devam eden yıllarda İspanyol çingeneleri iyi ve kötü olarak sınıflandırılacak, dul kalan kadınlar, evlenmemiş kızlar ve altı yaşını geçen tüm çocuklar, Hıristiyan doktrinini öğrenmek üzere kiliselerde eğitilecektir ve daha sonra tarım alanlarında işçi olarak çalıştırılacaklardır.
Fransa’da ise durum daha vahimdir. 1719 yılında Fransız hükümeti, çingeneleri kürek mahkumu olarak Fransız kolonilerine sürer.
İngiltere 17. Yüzyılda Amerika’ya sürgün eder ve tütün tarlalarında köle olarak çalıştırılırlar. Almanya ve civarı ülkelerde ise durum yine aynıdır, çingeneler köle muamelesi görürler.
Kitap hakkında bilgi için (0216) 449 58 02
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.