Sakal Konusunu Bitirirken 9
Sakal konusunda “yeteri kadar işledik” kanaatiyle son yazımı yazmıştım. Ama bu arada iki şey oldu. İlki çok sevindirici. “Biz okula sakallı giriyoruz” diyen ve fotoğrafını gönderen çok sevgili okuyucularım oldu. Hatta birisi bir sayfaya katılmamı istemiş, hemen baktım ve katıldım. Siz de bir tıklar mısınız?: https://www.facebook.com/groups/704711516263272/
İkincisi ise, yoğun bir istek almam oldu maille. “Sakala Özgürlük” kampanyamız adına yazdıklarımızı zevkle okuduklarını söylüyor, ama 8 yazıyla uzayan konuyu bir özetlememizi istiyorlardı.
Biz de kıramadık onları ve bu 9. Konuyu yazdık. 10. Köye gitmek zorunda kalmayız inşallah. Kısaca “sakalım dindeki hükmü ve bu konudaki tavsiyelerimiz” isteniyordu. Biz de sonuçta varılan hükmü ve istenilen davranışları maddeler halinde özetledik. İnşallah faydalı olur.
Sonuçları şöylece özetleyebiliriz:
1- Sakalı “serbest bırakmak” ve “uzatmak” hadislerde emredilmiştir. Sakalı kökten kesmek fıtrata aykırıdır ve haramdır. Bunda mezhep imamlarının icma ettiği ifade edilmiştir. Sakal bırakmanın sünnet, kesilmesinin mekruh oluşu zayıf bir görüştür. Hele adet sayılıp bırakmanın veya terkinin serbest oluşunu söylemek, açıkça sünnete ve selef-i salihinin uygulamasına aykırıdır.
2- Sakalı sünnet üzere bırakmak demek, bir tutamdan fazlasını kesmek veya hiç kesmemektir. Bu iki uygulama da sahabede vardır. “Kirli sakal” veya “keçi sakalı” denilen örneklerde olduğu gibi sakalı bir tutamdan çok az olarak çok kısa bırakmak, Peygamberimizin hadislerine ve sünnetine aykırıdır. Öyleyse bid’attır.
3- Haramlar da kendi aralarında derece derecedir. Sakalı tamamen kesmek, iyice kısaltmaktan daha çok haramdır, daha büyük günahtır.
4- Sakalı bırakmak kadar başkalarına öğretmek ve dinin bu emrini uygulamayanları usul ve adabına uygun bir şekilde uyarmak, yani “emr-i maruf nehy-i münker” yapmak da bir vazifedir.
Görüldüğü gibi biz cumhurun delillerini güçlü ve sözlerini haklı buluyoruz. Onunla amel eder, onu tavsiye ederiz. Bununla beraber bir şeye dikkat çekeriz; bu emrin farz, sünnet veya nedb gibi fıkhî hükmü açısından ihtilaflı olması, bizim bu emri aşk ve şevkle yerine getirmemize mani olmamalıdır. Bize göre sevgili Peygamberimiz Efendimizin bu emri ister farz, ister sünnet, isterse müstahap olarak anlaşılsın, önemli olan her halükarda Allah Tealaya ihlas ve içtenlikle itaat, Resulullah’ın sünnetine severek ittibadır, uymadır. Allah’a ve Resulüne olan iman, itaat, sevgi, saygı, yardım ve destek vazifemizin gereği budur.
Şunu da belirtelim ki, elbette farz sünnetten daha önemli, öncelikli ve sevaplıdır. Buna göre “sakal farzdır” diyen, sakal bıraktığında farz işleme sevabı alır. “Sakal sünnettir veya müstehaptır” diyerek sakal bırakanlar ise, sünnet veya müstehap sevabı alırlar. Farz ile sünnet sevabı arasında dağlar kadar fark vardır. Bu kazanç da ihmal edilmemelidir. Malum, “ameller niyetlere göre değerlendirilirler.” Aynı işe farklı sevap, bu keyfiyetten kaynaklanmaktadır.
Bu konudaki tavsiyelerimizi de şöylece özetleyebiliriz:
1- Eğer hâlâ sakalsız isek, hemen şimdi yapacağımız ilk iş, derhal sakal bırakmaktır.
2- Bundan sonra yapacağımız ikinci iş ise, başta serbest çalışanlar olmak üzere bütün Müslüman kardeşlerimize, sonra da bütün memur ve işçi kardeşlerimize sakalın hükmünü öğretmek ve bırakmaya davet etmektir. Böylece “emr-i maruf nehy-i münker” vazifemizi yapmış ve sevabımızı kazanmış olacağız.
3- Bu niyet ve kararlılık içinde sakal bırakmak ve başkalarına tavsiye etmekle beraber, bunu yapmayanları veya yapamayanları da küçük görmemek, alaya almamak, aşağılamamak, dedikodularını yapmamak gerekir. Bunlar zaten başlı başına haram ve çirkin olan işlerdendir.
“İyiliği emretme ve kötülükten nehyetmenin” kendine göre bir usul ve adabı vardır. Bunu bilmeyen, bilse de yapmasını beceremeyenler, yersiz kavga ve fitnelere sebep olmamak için, susmalıdırlar.
Çok önemli bir hususa daha dikkat çekmek isterim.
Malum, sakal insanda sürekli devam eden bir durum olduğundan, “Allah Tealaya kulluk yaparak O’nun rızasını kazanma ve sevap işleme” niyeti ile sakal bırakanlar, bu durumları devam ettiği sürece Allah’ın izniyleher an sevap kazanmaya da devam edeceklerdir. Bu da bitmez tükenmez bir sevap kapısı ve engin bir rahmet vesilesi olur inşallah böylesi güzel insanlar için.
Neden “sakala özgürlük” diye bir kampanya açmak istedik?
Sakalı bırakmak kadar başkalarına öğretme ve teşvik etmenin de faydaları çoktur. Bilindiği gibi Peygamberimiz, “Kim insanları doğru yola çağırırsa, kendisine uyanların sevabı kadar ona da sevap yazılır. Bu kendisine uyanların sevabından bir şey eksiltmez. Kim de bir sapıklığa çağırırsa kendisine uyanların günahı kadar ona da günah yazılır. Bu kendisine uyanların günahından bir şey eksiltmez” buyurmuştur.”
Kim bizim bu yazdıklarımızı okuyup da sakal bırakırsa, sebep olduğumuz için onun sakal bırakma sevabına, ondan bir şey eksilmemek kaydıyla, biz de ortak oluruz inşallah. Bu sadece bize ait bir sevap da değildir. Okuyucularıma da bu sevap kapısı sonuna kadar açıktır.
Nasıl mı?
Kim bu bilgileri okur, uygular ve başkalarına da anlatır, uygulamalarına sebep olursa, hiç şüphesiz o, hem kendi sevabını kat kat alır, hem de sebep oldukları o insanların sevabına ortak olur. Bu yüzden kardeşlerimize hem bu mevzuda, hem de her iyi konuda bir kampanya yürütür gibi hareket etmelerini tavsiye ederiz.
Evet, Allah Teâlâ’nın rahmet ve nusret eli, kan değil iman bağı ile birbirine bağlı, salih ameli işlediği kadar kardeşlerine tavsiyede de duyarlı, sevgi ve saygı içinde birlik ve beraberlik halindeki cemaat üzerinedir. Hiç şüphesiz “cemaat rahmet, ayrılık azaptır.”
“Allah Teâlâ’nın kopmak bilmez ipine” “tek tek katılmak” yerine, “toptan katılmak” emredilmiştir ve bu emre imtisal ne güzeldir.