Kalleş ortak!
ABD’nin gerçek ortağı var mı? NATO, 20 ile 30 ülkenin ortaklığından veya ittifakından oluşuyor. Bu ülkelerden hangisi ABD’ye İsrail’den daha yakın? Ya da başka çapraz bir soru: 1991 yılından itibaren Türkiye ABD’ye Şiiler veya Kürtlerden daha mı yakın oldu? Halbuki, hem Şiiler hem de Kürtler ABD’nin resmiyette ortağı değil. ABD’nin dost kategorisinde bulunan ülkelere yakından veya derinden bir bakalım! İngiltere dışında hangi Avrupa ülkesi ABD’nin gerçek dostu? Almanya’nın olmadığını dinleme skandalından anladık. Almanya hâlâ ABD’nin gözünde İkinci Dünya Savaşında yenilen Almanya’dır. Türkiye ise hâlâ Osmanlı’nın bakiyesidir. Bundan dolayı bölgede ABD’nin gerçek dostu İsrail fiili dostu da İran’dır. Ama resmiyette biz görünüyoruz. Şöyle söylemek mümkün: ABD’nin ön bagajı İsrail arka bagajı da İran’dır. Türkiye sözde dosttur özde ise onlara göre emre amade uşaktan başka bir şey değildir. 7 yıl boyunca Irakta PKK ile kucak kucağa yattıktan sonra bize terör ve teröristi tarif ediyor. İkili ve çok yönlü ilişkilerde terörist tanımı ona aittir. Ona göre terörist işlevsel ve konjonktüreldir. Ilımlı İslamı da onlar tanımlayabilirler. Napolyon’dan beri bazı Ezher şeyhleri buna teşne olmuştur. Şimdi İran ‘terörist ve nasibi İslam’ olarak tanımladığı Sünni karşıtlığını Batılılara da onaylatmak istiyor. Sünnilik karşıtı ılımlı İslam’ın kendisi olduğunu ileri sürüyor. Emperyalistler nezdinde İslam pazarlamacılığına soyunmuş durumda. Riyad’daki Amerikan elçisine Nimr Nimr adlı kılıksız Şii imamı da böyle demişti. ABD kimi terörist olarak tanımlıyorsa hilafsız terörist odur. Dolayısıyla şimdi IŞİD ve Nusre Cephesi üzerinden bizi terör hamisi olarak takdim etmeye yelteniyorlar. Büyükelçi Francis J. Ricciardone Türkiye’den kovulmadan mütevellit kinini böyle çıkarmaya çalışıyor. Bu gidişle daha çok sayıda Amerikan elçisi kıçlarında ‘kovulmuştur’ şeklinde Türk damgasıyla dolaşacaklar.
•
Türkiye Amerikan silahlarının yanlış ellere geçebileceğini söylüyor. Nitekim, IŞİD petrolü kimin elinde diye soruşturuyorlar da IŞİD silahları kimin silahları diye sormuyor ve niye dövünmüyorlar! Akılları kalmamış ki akletsinler! Türkiye Amerikan silahlarının yanlış ellere geçeceğini söyleyince rahatsız oluyorlar. Bunun cevabı İncirlik Üssünün kullanıma kapanması olamayacağını ileri sürüyorlar. Peki! ABD bugüne kadar silahlar yanlış ellere geçecek diye Esat’a zaman kazandırmadı mı? Esat zaman kazanmaya oynadı ve Amerikalılar da muhalefeti oyalayarak bu tarihin en kanlı rejimine zaman tanıdı ve kazandırdılar. Böylece Amerikalılar halkın veya devrimin değil rejimin ortağı, dostu olduğunu ispatladılar. Şimdi Suriyeli muhalifler bir çıkmazda! ‘IŞİD’e karşı ortak olalım da Şam rejimi ne olacak?’ diye soruyorlar. ABD için gam değil. Yıllarca daha bekleyebilirler. Konforları bozulmaz. Amerikalılar yanlışlarla bizi hesaba çekerken; doğrulardan rahatsız oluyorlar. Suriyeli muhalefete bön bön bakıyorlar! Dertleri Suriye halkı değil ki? El Cezire programcısı Faysal Kasım Suriye halkına ve devrimine karşı uluslar arası camia denilen uluslar arası nifak topluluğunun ters dönmesinin bir veya iki yol sonra mı gerçekleştiğini soruyor? Verdiği cevap ilginç. Esat halkını ilk günden itibaren tehdit etti. İlk konuşmalarından itibaren işlevsel rolü gereği kendi halkına karşı bütün dünyanın desteğini arkasına aldı. Bundan dolayı tarihin tanımadığı vahşeti irtikap edebildi. Suriye rejiminin ayakta kalması kendi gücünden değil nifakın gücünden ve Suriye rejiminin bu nifaktan beslenmesinden kaynaklanıyor. Halkını bastırmak ve sindirmek için Suriye rejimi uluslar arası camiadan peşin destek almıştır. Bunun sonucunda işkenceye maruz kalarak ölen 11 bin Suriyeli mahpusun fotoğraflarına bön bön bakmıştır.
•
Suriye’de düzenin değişmesi bölgesel ve küresel düzenin değişmesi anlamına geliyor. Bu, Batı’nın da çıkarlarına ters düşer. Amerikan Genelkurmay Başkanı Demsey, Suriyeli muhaliflerin hiçbir kanadının kendi çıkarlarına tekabül etmediğini söylemiştir. IŞİD ve karşıtı koalisyon noktasında da hiçbir topluluk Türkiye’nin çıkarlarına ve bölgenin yararına hitap etmemektedir. Faysal Kasım’ın deyimiyle kiralık katil olan Beşşar Esat kendisinden bekleneni icra ediyor. İsrail’in sınırlarını koruyor, Rusya’ya üs temin ediyor ve İran’ın Akdeniz kıyılarına inmesini veya ucu Akdeniz’de biten bir Pers imparatorluk hayalleri kurmasına imkan veriyor. Esat kendi halkı ve Türkiye gibi istisna bazı ülkeler dışında herkes için işlevsel bir role haizdir. Uluslar arası sisteme hizmetinde sınır yok. Bundan dolayı dört yıl boyunca tarihin tanık olduğu en pahalı diktatörlerden birisi haline gelmiştir. Uluslar arası şemsiye sayesinde. Ama peşinden dünya sistemini de beraber götürecektir. Uluslar arası nifak topluluğu da Şam-Kudüs hattında çökecektir.
Sonuç olarak şunu söylemek zorundayız: Bosna’dan Suriye’ye uluslar arası topluluğun nifakı bir kez daha zahir olmuştur. Lakin millet olarak okumuyor, takip etmiyor ve düşmanımızı tanımıyoruz. Bu yüzden de hep bu yönümüzden vuruluyoruz. ABD ise dostluk yaftasıyla 1991 yılından beri altımızı oyuyor. Onun milli benliğinden ve egoizminden başka bir dostu yoktur. Arap Baharı sonrasında bir kez daha Mısır ve Suriye’de Amerikan çıkarlarının değerlerini ve ilkelerini aştığını gördük. Son çeyrek yüzyıldan beri hep gördüğümüz Amerikan kalleşliğidir. IŞİD de Nuseyri-Şii ekseniyle birlikte ABD’nin ürünü, eseridir. Bunun faturasını da bize kesme gayretindeler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.