Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kosova’da bayram

Kosova’da bayram

Kurban Bayramı “şükredenlerin, hamdedenlerin, secde edenlerin” ve bunların toplamı olan “iyilerin, iyiliklerin” bayramıdır.

Zenginiyle, fakiriyle, çeşitli renkleriyle, değişik dilleriyle yer kürenin neresinde bu özellikleri taşıyan Müslüman topluluklar varsa, Kurban Bayramı’nda birleşir ve buluşur.

İşte bu çerçevede yaşanan bayramı, Kosova Prizren’de geçirdik.

İyilerle beraber olduk, iyilerle yardımlaştık, iyilerle paylaştık ve iyiliklerin yayılması için söz birliği, gönül birliği ettik.

Kosova’nın altı vilayeti ve büyük ilçelerinde kurbanlar kesilerek muhtaçlara dağıtıldı.

Türkiye’nin güvenilir ve inanılır önemli hayır kuruluşları, dünyanın her yerine gittikleri gibi Kosova’ya da gelmişlerdi.

Ben de Deniz Feneri’nin kurban kesim ve dağıtımlarını gözlemek ve dağıtıma yardımcı olmak amacıyla derneğin yönetim kurulu üyesi Coşkun Yıldız ile birlikte Kosova Prizren’deydim.

Prizren’de bize ev sahipliği yapan ve kurban organizasyonunda rehberlik eden vakfımız ise İstanbul’un manevi mimarı ve bekçilerinden, Aziz Mahmud Hüdai Hz.lerinin adını taşıyanHüdai Vakfı’nın yönetici ve gönüllüleriydi.

Hüdai Vakfı da tüm Kosova’yı kapsayan kurban organizasyonu yaptı. Hüdai Vakfı’nın dışındaTürkiye Diyanet Vakfı, Kızılay ve Dosteli Derneği de kurbanlar kesip dağıttı.

Birkaç modern tesiste yapılan kurban kesimleri, sıhhatli kesim başta olmak üzere, ibadet anlamı ve kurban kesim edebi bakımından son derece dikkatli yapıldı.

Hayvanlar kesilir kesilmez parçalanıp, karga tulumba torbalara doldurulmadı. Kesilen hayvanlar belli bir süre askıda bekletilerek, bünyelerindeki kanın boşalması için beklenildi ve daha sonra parçalanarak dağıtılacak hale getirildi.

Yani kurbanlarını bağışlayarak muhtaçlara ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını isteyenlerle bu emaneti yüklenenler, bi hakkın görevlerini yerine getirdiler.

Kurban parasını bağışlayarak vicdanlara emanet edenler, emanet ettikleri vicdanların görevlerini ifa ettiklerinden emin olabilirler.

Bilenler bilir; bilmeyenler için söyleyelim, Balkanlar’ın fethi İstanbul’dan 64 yıl öncedir. Yani Balkanlar’da ezanlar İstanbul’dan 64 yıl önce okunmaya başlamıştı.

“Ezan dinmez, Kur’an susmaz, Kelime-i Tevhid dilden düşmez” inanç ve sahiplenmesiyle yaşayan Balkanlar’la Türkiye’nin kucaklaşması ve buluşması, öyle yazıyla, sözle izah edilecek gibi değildir.

Osmanlı ahfadının karakterinde dilenmek yoktur. Dilenmeye meyyal olabilecek bir hal ve hareket de yoktur.

Pay dağıtımında bir kapıyı çaldığınızda eğer o eve pay gelmişse, “Bu da benim olsun, yine benim olsun, hep benim olsun” diye açgözlük yapmaz ve “Biz aldık komşularımıza bakın” diyerek edep içerisinde teşekkür ederler.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın başbakan iken söylediği;

“Türkiye Kosova’dır, Kosova Türkiye’dir” sözünün içindeki ayrıntılardan birisi de sanırım bu “kardeşlik” vurgusudur.

Peki, fitnenin, fesadın, yalanın, iftiranın ve aldatmanın taşıyıcılığını ve tatbikatını yapanlar yok muydu? Olmaz mı “iyilerin” olduğu yerde “kötüler” eksik olur mu?

Devam edecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi