Tarihi köklerimize saldırı var
Türkiye’ye saldırı yalnızca PKK’dan, “Paralel Yapı”dan, IŞİD’den filan gelmiyor, sanatsal yoldan da geliyor...
Pek kimse farkında değil, ama hem dini, hem de milli varlığımıza yönelik büyük saldırılar var...
Tarih bu tür saldırıların odak noktası: Köklerimizi yolup bizi köksüzleştirmeye çalışıyorlar.
Bu iş en yaygın ve etkin şekliyle “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle başladı, şu sıra çekimleri yapılan “Mahpeyker Kösem Sultan” dizisiyle devam edecek...
Bitmedi: Bir saldırı da geçtiğimiz Cuma vizyona girdi...
Adı batasıcanın adı: “Dracula-Başlangıç”...
Belli ki devamı gelecek...
Peygamber müjdelisi Fatih Sultan Mehmed, bu filmde karalanıp aşağılanırken, Edirne Sarayı’nda Sultan II. Murad’ın ekmeğini yiyerek büyüyen, büyüme sürecinde Şehzade Mehmed’den (geleceğin Fatih’i) ayırt edilmeyen, ama 1456’da Fatih tarafından tayin edildiği “Eflak Voyvodalığı” döneminde Osmanlı’ya baş kaldırarak yediği ekmeğe ihanet eden “Kazıklı Voyvoda” yahut “Prens Dracul” namıyla meşhur, III. Vlad Tepeş yüceltiliyor...
Dünya tarihinin “asil, nazik, dürüst ve insan haklarına riayetkâr” olarak tanımladığı Fatih, bu filmde tam bir gurur abidesi, güvenilmez bir muhteris ve korkunç bir zalim olarak gösteriliyor...
Buna mukabil, dünya tarihinin, savaş esirlerinin ellerini kollarını kırdıktan sonra kazıklara oturtup işkenceyle katleden ve bu yüzden “Kazıklı Voyvoda” denilen Vlad Tepeş, sevdiği kadına ulaşmak için çabalayan bir âşık...
Tarih tepetakla...
Ve “bizimkiler” sinema salonlarını doldurup bu “iftiraname”yi seyrediyor!
Nitekim “Muhteşem Yüzyıl” da, “bizimkiler” tarafından ağızlar bir karış açık seyredilmiş, bu sorumsuz ilgi, yapımcılarına çuvalla para kazandırmıştı.
Kimsenin para kazanmasına karışmam, ama bu amaç uğruna köklerime saldırı olursa, “durun!” demek insanlık borcumdur.
Kaldı ki, asıl niyet, “para kazanma” arzusundan ibaret değil: Sanırım, tarihsel süreçte bizden yedikleri “Osmanlı tokadı”nın intikamını, sanatsal yoldan almaya çalışıyorlar...
İşin aslını kavramaya yardımcı olması için bir sahne tasvir etmeye çalışacağım...
Yıl: 1462...
“Kazıklı Voyvoda”yı hizaya getirmek için harekete geçen Osmanlı ordusu, şanlı komutanı Fatih Sultan Mehmed’in önderliğinde, Eflak’ın başkenti Târgovişte’ye doğru ilerliyor...
Ormanlık bir alandan geçerken, karşılarına bir dehşet ve vahşet tablosu çıkıyor...
Hayretten dona kalmış durumda, baka kalıyorlar... Tüm ağızlardan aynı dehşet cümlesi çıkıyor:
“Aman Allahım!”
Üç kilometre boyunda, bir kilometre eninde bir alandaki tüm ağaçlar yarım boy yükseklikte kesilip uçları sivriltilmiş, erkek, kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan 20 bin insan, kazığa dönüştürülmüş bu ağaçlara oturtulmuştur!
Bu vahşet ve dehşetin mimari, dünya tarihinin “Dracul” (Şeytan) olarak lânetlediği III. Vlad’dır. Ama tarihi gerçekler kimin umurunda? Fatih ve ordusu “barbar”, “acımasız”, “vahşi” görünsün, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde varlık mücadelesi veren torunlarının morali bozulup direnci kırılsın da nasıl olursa olsun!
Zaten filmin yönetmeni Shore, “Sultan Mehmed’in güvenilmez birisi olmasını istedim” diyerek niyetini açıklıyor...
Tavsiyem açık: Protesto etmek için bile bu filme gitmeyin, paranızla düşmanlarınızı beslemeyin! En etkili protesto şekli budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.