Samimiyetinden dolayı CHP'yi kutluyorum
“İmtiyazlı sınıfın” partisi olan, ama isminde de “Halk” olan CHP’nin, ilk defa bir konuda samimi olduğuna şahit oldum. Bu yüzden kutluyorum.
Diğer vilayetleri bilmem ama İstanbul’un hemen her yanı, CHP’nin yeni yıl kutlama afişleriyle doluydu. Şimdiye kadar dini ve milli günlerde CHP’nin bu kadar iştahlı olmasına hiç rastlamadım. CHP’nin bu anlayışı, kendilerine biçtikleri kimlik ve kişilik rolü bakımından önemli bir göstergedir.
ülkemizde halkın yüzde doksan dokuzu, dini ve milli bayramlarımıza iştirak eder ve kutlarken, Hıristiyan dünyanın bayram olarak kutladığı, Hıristiyan olmayan ülkelerin de eğlence merkezli olarak alışkanlık haline getirdiği yılbaşına, CHP’nin böylesine sahip çıkması kendilerini tarif etme bakımından önemlidir.
Hafta sonu o kadar çok “altı ok” gördüm ki, viraj dönüyorum “altı ok”, kavşak geçiyorum “altı ok”, kırmızı ışıkta duruyorum “altı ok.” Ağaçlara ve direklere bakıyorum “altı ok.” Yani seçim zamanında bile böylesine propaganda yapamamışlardı.
Meğer CHP’ye göre yılbaşı kutlamaları ne kadar önemliymiş. Ama haksızlık etmemek lazım, belki de ellerindeki tek kutsalları yılbaşıdır. Dini ve milli bayramlarda soğuk, yılbaşında da bu kadar ateşli olduklarını görüyorsak, bunun başka bir anlamı olabilir mi?
Hatırımda kaldığı kadarıyla İnönü döneminde yaşanmış şöyle bir anıdan söz ederler. İnönü’ye derler ki; “Efendim bizim halkımız Cuma namazı kılan cumhurbaşkanından çok hoşlanır, halkın inançları arasında; ‘Müslüman bir devletin başkanı Cuma’ya gitmelidir’ diye bir inanç vardır. Cuma namazına gitmeyi hiç düşündünüz mü?”
İnönü’nün kendisinden emin bir şekilde ve kısaca şöyle dediği rivayet edilir. “Ben Cuma namazını evde kılıyorum.” Bu cevabı alanlar, Cuma namazının tek başına kılınmayacağını, Cuma için mutlaka camiye gidilmesi gerektiğini bilmedikleri için İnönü’ye inanırlar ve seslerini çıkarmazlar.
Geçmişe gidince bir başka hatıra daha geldi aklıma. Ezanın Türkçe okunduğu yıllardır. Kurban bayramıdır, O yıllarda insanlar zor şartlara rağmen, sılayı rahim yaparlar, analarının babalarının elini öpmek için köylerine kasabalarına giderler.
Ankara’nın Hasanoğlan köyü, bölgenin sol tandanslı köyüdür ve neredeyse köyde “Allah” lafzı hiç kullanılmaz, kullanılacak olsa da “Tanrı” tercih edilir, ya da “Ulu Tanrı” diye kullanılır. Hasanoğlan köyü sadece kendisini değil, diğer civar köylüleri de etkilemiştir. Hemen her yakın köye yine o yıllardaki ifadeyle birer komünist gider ve köylüyü etkilemeye çalışır. İşte bu etkileme çalışmalarının birisi de Kurban bayramına denk gelir.
Köylü bayram coşkusuyla neşe içerisinde kurban kesmeye başlar, her kesilen kurbanın başında da kurban sahipleri ve diğer bayrama gelen insanlar vardır. Müslümanlık inancında kurban kesilirken Müslümanlar kurbanın başında “Allahü Ekber” diye tekbir getirirler ve kurban sahiplerinin şahitliğinde Allah rızası için kurban kesilir.
Böyle bir kurban kesimine şahit olan birisi, bencil bir ifadeyle, “kurbanın helal olmayacağını, yanlış kestiklerini, hayvana eziyet ettiklerini, gidip jandarmaya şikâyet edeceğini, yeniden başka bir hayvan bulup kesmelerini” söyler.
Bunun üzerine kurban sahipleri çok şaşırır ve bunu nereden çıkardığını sorarlar. O bencil ve çok bilmiş kişi şöyle der: “Kurbanı keserken, ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dediniz, oysa ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur’ demeniz gerekiyordu, Arapça söylemek yasak, dolayısıyla yasak olan bir iş yaptınız sizi şikâyet edeceğim.”
Yeni yıla nasıl girerseniz öyle devam eder diye Hıristiyani bir inanış vardır. Siyasi bir yazıyla 2008’e girmiş oldum. Sırf Hıristiyanların bu inanışına muhalefet etmiş olmak için 2008’de çok az siyasi mevzulara gireceğim. Daha çok insan merkezli yazılar yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.