Konuşan siyasetten dinleyen siyasete
Türkiye’de siyaset konuşur, dinlemez!
Geçen perşembe İstanbul’da “Yerel Yönetimlerde Kültür ve Sanat Politikaları Çalıştayı” vardı. Ak Parti Yerel Yönetimler Başkan Yardımcılığı ile İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği toplantıya yazarlar, gazeteciler, ilim ve fikir adamları, bazı belediyelerin başkanları veya sosyal ve kültür işleri daire başkanları katıldı.
Bu eski tabirle “müfid” toplantıya geçmeden önce bir iki kelime üzerinde duralım; çünkü mevzu bunu gerektiriyor. “Yerel yönetimler”...Öyle sanıyorum ki, kanun hâlâ “Mahallî İdareler” diyor. Neden “yerel” demeyelim? Bu sorunun ilk cevabı, “neden bir dilimiz yok?” Dilsiz medeniyet olmaz. Osmanlının dili medeniyet dili idi; bugünün dili kavim dili bile değil ve bu söyleyiş düpedüz CHP ağzı… İkincisi: Yerel, “mevziî” mi, “mahallî” mi?
Şimdi “mevziî ne mahallî” ne diyen çıkabilir! Geçenlerde hava raporu bültenini dinlerken “yerel sağanak yağışlı” sözü kulağıma çalındı! Bunun türkçesi “mevziî”dir ve mahallîden daha dar bir alanı ifade eder!
Mevziî, Türkçe/Osmanlıca-İngilizce Redhouse’de “local, regional, positional” olarak karşılanıyor. Regional “mıntıkaya ait” demek. Pozisyonal “bir yere ait”...Aynı Redhouse’da mahallî yerine sadece “lokal” karşılığı yer alıyor. 2000’in Redhouse’unda ise, mevzi karşılığı olarak artık “local” yok. “Localized” var, fakat ikisi aynı değil.
Gelelim “çalıştay”a... Bütün “tay”lara karşıyım! Sayıştay, Divan-ı Muhasebat/Muhasebat Divanı idi, Yargıtay Temyiz Mahkemesi, Danıştay Devlet Şûrası... “Tay”sız isimlerin daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. (Bereket adamlar TBMM’yi “Kamutay” yapamadılar!)
“Workshop”u çalıştay yapmışlar... İngilizce-Türkçe eski sözlüklerde, bu kelimenin karşısında “dükkân, fabrika” yazıyor... Yenilerinde ise, “atelye, işlik, çalışma odası; seminer.”
Galiba burada kastedilen “seminer”, “Bir konu hakkında düzenlenen açıklayıcı mahiyette tartışmalı toplantı” olmalı.
Velhasıl, neye ne diyeceğimizi bilmeliyiz. Dilimizi düzeltmeliyiz. Başbakan akşam Millî Güvenlik Kurulu toplantısına katılıyor, sabah “ulusal güvenlik” toplantısına başkanlık ediyor! İkisinin arasındaki fark nedir?
Her neyse, asıl mevzuya gelirsek; Türkiye’yi 12 yıldır yöneten parti ilk defa kültür konuları ile ilgili böyle bir toplantı yapıyor. Partinin Genel Başkan Yardımcısı Adülhamid Gül orada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Dr. Kadir Topbaş, baştan sonra toplantının dikkatli bir takipçisi. Bu işin İstanbul’da yapılması, hem İstanbul’un kültürel öneminden geliyor, hem de İstanbul İl Başkanlığı’nın ağırlığından. Nitekim Aziz Babuşçu toplantıda güzel bir açış yapıyor. Kültür Bakanlığı müsteşarı Prof. Halûk Dursun da başından sonuna kadar toplantıyı takip etti… Gazeteci Nihal Bengisu Karaca hanımefendi “moderatör”. Demek ki artık “yönetici” veya “toplantı başkanı” bize yetmiyor, moderatör daha büyülü geliyor! Fakat kelimenin türkçesi bunlar… Otuz kişinin söz aldığı, konuşmaların 7 dakika ile sınırlandığı bu toplantının önemi, faydası elbette tartışılmaz.
Biz de kısa süre içinde bazı görüşlerimizi dile getirme fırsatı bulduk. Bugün söyleyebildiklerimizin bir kısmını, yarın da bazı söyleyemediklerimizi yazı konusu yapacağız.
İlk söylediğimiz bu toplantının bir dönüm noktası olduğu. Bizde siyaset konuşur, herkes dinler; ilk defa siyaset dinliyor; güzel bir başlangıç. Bu iktidarın bir “medeniyet meselesi” var. Medeniyet tasavvuru ile şehir tasavvuru içiçedir. Medine yani “şehir”le medeniyet aynı köktendir.
Türkiye’de merkezî iktidar 1950’de seçimle el değiştirdi. Fakat bu mahallî idarelere tam olarak yansımadı. Mahallî idarelerin 1950’si ancak 1990’lardır.
1990’larda seçimi kazananlar Hacı Bayram-ı Veli’nin deyişiyle, ansızın şehre vardı, şehri yapılır gördü… Onlar da yaptılar ve yapıldılar. O zamana kadar Türkiye’de yürütülen altyapı belediyeciliği idi. Zamanla sosyal belediyecilik devreye girdi, daha sonra da kültürel belediyecilik. Bu sıralamada hâlâ birinci safhada kalanlar var, büyük kısım ikinci safhaya geçti. Üçüncü merhaleye ulaşanlar da çoğalıyor!
Medeniyet iddiası ve medeniyet ihyası, teoriden pratiğe şehirlerde geçecek. Bizler yazılarımızda büyük çoğunlukla günlük siyasetin esiri oluyoruz. Günlük siyaset yerine derin siyaset olan kültüre yönelmeliyiz.
Bütün sağ iktidarlar, Menderes’ten bu yana fizikî büyümeye, maddî kalkınmaya ağırlık verdiler; böylece kendilerini ısbat etmek istediler. Bu iktidarın da esas olarak yaptığı bu. Artık farklı bir safhaya geçmek ihtiyacı hissediliyor olmalı, işte bu toplantının önemi asıl buradan kaynaklanıyor
(Yarın devam edeceğiz)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.