Türkiye Düzelir mi?
Soru: Türkiye Düzelir mi?
CEVAP: Elbette düzelir ama çok zor düzelir.
S.Niçin çok zor düzelir?
C. Çünkü A’dan Z’ye kadar çok bozulmuştur. Çok bozuk olan bir ülke ve toplum kolay düzelmez, çok zor düzelir...
S. Bu ülkenin Müslümanları düzgün ve temiz değil midir?
C. En fazla onlar bozulmuştur. Onlar bu ülkenin tuzuydu, tuz koktu!..
S. Müslümanlar niçin bozukmuş?.. Bu konuda ölçüleriniz nedir?
C. Ölçülerim mi? Sayayım: İslâm dini, fıkıh, şeriat, tasavvuf, İslâm ahlâkı... Kur’ân, Sünnet, icmâ-i ümmet kıstasları... Bu ölçülerle, bizim Müslümanlığımız 10 üzerinden 2 bile alamaz.
S. Türkiye’de İslâm ilerliyor mu, geriliyor mu?
C. Hem ilerliyor, hem geriliyor...
S. Hangisi daha fazla?
C. Maalesef gerileme...
S. Müslümanlar hangi konuda birleşmiştir?
C. Birleşmemek konusunda...
S. Halkımız Kur’ân’ı, Kur’ân kurslarını sevip desteklemiyor mu?
C. Elbette seviyor ve destekliyor ama iş bununla bitmez ki... Kur’ân’a göre yaşamak, Kur’ân hüküm ve ölçülerini hayata uygulamak, Kur’ân Müslümanları olmak gerekmez mi? Kur’ân’ı seviyor ama Kur’ân’a göre yaşamıyor, bu korkunç bir tenakuz (çelişki) değil midir?
S. Müslümanların en fazla neye ihtiyacı var?
C. Nasihate/öğüde...
S. Nasıl nasihatler?
C. Tesirli/etkili ve faydalı nasihatler.
S. Kim yapacak bunları?
C. Gerçek ve icazetli ulemâ (din bilginleri), gerçek ve icazetli şeyhler, kâmil mürşidler, gerçek mücahidler, gerçek İslâm aydınları...
S.Müslümanların en çürük tarafı nedir?
C. İçlerine sürüyle ajan, casus, provokatör (kışkırtıcı), manipülatör (yönlendirici), insî şeytan girmiş. Haberleri yok. O yılanları bağırlarına basmışlar...
S. Ümidimizi keselim mi?
C. Ne münasebet!.. Allah’tan ümit kesilmez. Allah’tan ancak kâfirler ümidini keser. Ancak ümitli olmanın birtakım şartları vardır. Allah’a ve Resulü’ne itaat edersin, Kur’ân’a ve Sünnete yapışırsın, fıkhın ve şeriatın hükümlerini hayata uygularsın, İslâm ahlâkına mutabık bir hayat sürersin ve bol bol ümid edersin. Hıyanetle, fısk ve fücurla, isyan ve tuğyan ile, fuhşiyyat ve israf ile ümit bir arada olmaz.
S. Sizce İslâm toplumunda azgınlık var mı?
C. Fazlasıyla var. İmkânı ve serveti olanlar lükse, israfa, sefahate, aşırı tüketime, gösterişe, gurur ve kibre, Nemrud ve Firavun gibi yaşamaya yönelmişler. Bundan korkunç azgınlık olur mu?
S. Nasıl yaşamaları lazım?
C. Sünnete uygun şekilde kanaat, iktisat, tevazu ile orta halli bir şekilde yaşamaları gerekir. İslâm toplumu bir israf ve sefahat toplumu değildir.
S. Müslümanlar, Şeriatın zekât emrini doğru bir şekilde uygulayarak ülkede sosyal adaleti sağlıyorlar mı?
C. Maalesef hayır... Zekâtın öncelikle fakir ve miskin Müslümanlara verilmesi gerekirken birtakım dernekler, vakıflar, tarikatlar, cemaatler (hiç hakları olmadığı halde) zekât topluyor ve fakirlerin haklarını gasb etmiş oluyor. Bu büyük bir zulümdür. Şeriat kesin şekilde zekâtın hakikî şahıslara (fakirlere, miskinlere...) temlik suretiyle (yani paranın veya malın mülkiyetinin zekât verilen şahsa aktarılması şeklinde) verilmesini emr ediyor. Bir örnek vereyim: Bir Müslüman, bir koyunu zekât olarak verecek. Bunu koyun olarak vermesi gerekir. Hayvanı kesip pişirip yemek yapsa, fakirlere yedirse zekât olmaz. Tüzel kişilere (derneklere, vakıflara, cemaatlere, tarikatlara, Müslüman medyaya, din okullarına), birtakım “mücahidlere” verilen zekâtlar zekât sayılmaz.Zekâtını böyle veren veya dağıtan mükellefin tekrar vermesi gerekir. Zekât parasıyla cami, okul, köprü, hastahane ve diğer hayır işleri yaptırılamaz.
S. Müslümanlar hayır yapmasın mı?
C. Ben öyle bir şey demedim.Lütfen çarpıtmayın...Zekâtı, fıkhın ve Şeriatın hükümlerine göre (Kur’ân ve Sünnet’e uygun olarak) versinler, ayrıca diğer bütün hayır işlerini de yapsınlar.