Tarih gaspçıları
Dünya üzerinde bizden başka tarihi gasp edilen kaç millet vardır acaba? Bizim ki kadar gadre uğrayan bir toplum olduğunu sanmıyorum.
Oysa devletlerin ve milletlerin tarihleri, o devletlerin yeryüzündeki varlıklarının belgesidir?
Öyleyse hakikaten bizim tarihimiz kadar gaspedilen başka bir toplum olmadığı kesin. Yaşadığım birkaç örneği paylaşmak isterim.
Önce bir televizyondaki yarışmadan sonra da Kosova’nın Priştine ve Prizren şehrinde gördüklerimi anlatacağım.
Bir televizyon kanalındaki yarışmada yarışmacının sorusu şuydu;
- “Şeyh Edebali, Osman Gazi’nin kuzeni midir, amcası mıdır, kayınpederi midir, hocası mıdır?”
Yarışmacı epeyce okumuş yazmış birisiydi ve şöyle cevap vermeye başladı
- “Şeyh ve Edebali, Şeyhten edebiyatçı olmayacağına göre, hocası olamaz. Kayınpederi hiç olmaz. Amcası olmayacağına göre olsa olsa kuzenidir.”
Ve Şeyh Edebali’yi, Osman Gazi’nin kuzeni ilan etti. Cevap “Kayınpederi” olarak gelince de rahatça “sağlık olsun” deyiverdi.
Bu topraklarda doğan bir insan, hiç mi Osmanlı tarihinden nasiplenmez. Geçelim.
•
Kosova’nın başkenti Priştine’de Kosova Fatihi I. Sultan Murad Hüdavendigar’ın iç organlarının bulunduğu kabrini ziyaret ettikten sonra Kosova savaşını anlatan müzeye geçtik.
Müzede hem rehber anlatıyor, hem de isteyenler için küçük bir salonda sinevizyonla gösteri yapılıyor. Ayrıca broşür de dağıtılıyor.
Yani buraya sıfır bilgiyle giren birisi, Kosova savaşı ve Osmanlı hakkında ortalama bir bilgiye sahip olabilir.
İçeride Türkiye’den ziyaretçiler vardı gezdiler ve sonra kendi aralarında konuşurlarken şikâyetleri şuydu:
- “Neden burada hiç Atatürk’ten söz edilmiyormuş.”
Düşünebiliyor musunuz, Atatürk doğmadan neredeyse 500 sene önce yapılmış bir savaşta (1389) neden Atatürk yokmuş.
Merak edip ülkemizin hangi şehrinden geldiklerini sordum. İzmir’den dediler.
•
Prizren’e yolunuz düşerse Sinan Paşa Camii’nin karşısında Saraçlar Camii vardır. Bu caminin bitişiğinde de Halfeti Tekkesi bulunmaktadır.
Tekke gelen giden herkese açıktır. “Niye geldin, niye gittin” diyen olmaz. Sabah aydınlığından gece yarılarına kadar bedava çay ikram edilir.
Yani “sualsiz bir misafir ağırlama istasyonu” gibidir. Tekke’nin yanında bir de güzel zikirhanesi bulunmaktadır.
Tekke’nin bahçesinde ise insanın doğum ile ölüm arasındaki serüvenini anlatan çeşmesiyle ayrıca sundurmasında asma ile kivi ağaçları yer alır.
Bayramda orada dinlenirken yine Türkiye’den bir grup Tekke’nin bahçesine geldi ve sadece kivilerle asmayı görüp;
- “Aaaa kivinin bolluğuna bakın ayol, Türkiye’de kilosu altı lira, burada bedava galiba” diye fotoğraf çektiler.
Ve rehberlerine “Burası nedir” diye tek soru bile sormadılar. Rehber arkalarından baka kaldı. Bu nasıl bir zihin gaspıdır.
Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini yazacak namuslu tarihçilere ihtiyaç var ve resmi tarihten bir an önce kurtulmalıyız. Hiç olmazsa genç nesiller tarih gaspı yaşamasınlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.