“Standart hayat” üzerine
İnsanlar arasındaki duygu yoğun sosyal ilişki binlerce yıl devam etti…
Sonra modern çağ geldi ve insan adım adım “yalnızlaşma” sürecine girdi.
Bir bakıma “sosyalleşme” bitti, “yalnızlaşma” başladı…
Yalnızlaşma, “yozlaşma”yı getirdi beraberinde… “Her koyun kendi bacağından asılır” oldu. Ruhsal-duygusal ihtiyaçlarımız ise, aşırı derecede geri plânda kaldı: Sonuç olarak, yalnızlık girdabında sancılı bir hayat sürmeye başladık...
Hatırlayalım: Eskiden yolda karşılaşan insanlar, tanışsınlar tanışmasınlar, birbirlerine gülümseyerek selam verir, biraz göz aşinalığı varsa, hal hatır sorarlardı…
Şimdi aynı evin sakinleri birbirlerine gülümsemiyor, selâm vermiyor, hatta iletişim kurma gereği duymuyoruz… Galiba yeterince birbirimizi sevmiyoruz: Sevmediğimiz için de birbirimize güvenmiyoruz.
Sonuçta daha beter yalnızlaşıyoruz.
Git gide yalnızlaşan insan, televizyona, bilgisayara, cep telefonuna, internete, v.s. kaçıyor: Böylece kendi hayat alanını biraz daha daraltıyor…
Hayat ev, iş, bilgisayar, telefon arasında biraz daha sıkışıp tıkanıyor...
İnsan biraz daha yalnızlaşıyor!..
Hayat biraz daha rutinleşiyor.
•
“Yalnızlaşma”ya kısmen bağlı olarak gelişen başka bir tehdit ve tehlike daha var: Standardizasyon…
Hepimiz az-çok o yılın “moda”sına göre giyiniyoruz…
O yılın “moda” şarkılarını (müzikleri) dinliyoruz…
O yılın “moda” renklerini seçiyoruz…
O yılın “moda” yayınlarını okuyoruz…
“Moda” mekânlara takılıyoruz!..
“Moda” filmlere gidiyoruz!..
“Moda” mobilyalar alıyoruz…
Aynı uyku setlerinde uyuyoruz…
Ve aynı şeyleri yiyip içiyoruz (lahmacunu, etli ekmeği ıskalayıp reklamların dayattığı belli marka yiyecekler yiyor, ayranımızı, şıramızı es geçip kolalı içecekler içiyoruz)…
Ticari standardizasyon, çeşitliliğimizi yok etti: Aynı şeylerden “zevk” alır gibi yaparak yaşıyoruz. Kısacası, “tornadan çıkma” tiplere dönüştük.
Standartlaşma rutinleşmeyi getirdi: Her gün aynı şeyleri yapıyoruz. Sıkıldıkça, bize hayat standardı dayatanlar seyahat etmemizi öneriyor. “Hayatımızı biraz değiştirmek” düşüncesiyle seyahate çıkıyoruz, ama sadece reklamcıların önerdiği yerlere gidiyoruz.
Bunu değiştirmek için zaman zaman seyahate çıksak bile, bindiğimiz otobüs, yahut uçaktan tutunuz, kaldığımız otele, oteldeki garsonların kıyafetine, soframıza gelen meyveye, yüzdüğümüz havuza, stres atmak için yürüyüşe çıktığımız ormana kadar her şey sıkıcı bir standardizasyonun ürünü…
Her şey birbirinin tıpatıp aynısı olmaya başladı ya, tatilde bile insanı hafakanlar basıyor!
Hepimiz bu çılgın standardizasyonun kıskacındayız!
Çeşitliliğimizi, renkliliğimizi yitirdik…
Kim bilir, belki biraz da bu yüzden mutsuz, umutsuz ve depresyon içindeyiz!
Kişi kendi karakteristik özellikleriyle beraber insandır. Şu “standardizasyon”, insanlığımızı da bitirdi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.