Hepimiz sorumluyuz
Demokratikleşmenin esasları arasında sayılan şeffaflık ve hesapverilirlik çoğu zaman göz ardı edilebilen maddelerdendir. Göz ardı edilir edilmesine ama kafasını kuma gömen tavuskuşu misali gibi problemler de bir yere gitmez. Öldüğü yerde kalır, çözüm geciktiği için de daha da çetrefillenen problemler içinden çıkılmaz bir hal de alabilir. Şeffaflık ve hesapverilirlik hem yerine getirilmesi kolay hem de zor olan iki maddedir. Gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması ve burada bırakılmayıp uygulamaya koyulması ikisinin de teminatı olacaktır, bu anlamda kolaydır. Ancak kurulu düzene getireceği tehditler göz önüne alındığı takdirde de zor olacaktır. Zira yeni düzene geçmek istemeyecek, kurulu düzenden nemalanan kişi ve gruplar kazançlarına gelecek tehdit sebebiyle de rahatsız olacak, engellemeye başvuracaklardır.
Şimdi Ermenek’te olanları şeffaflık ve hesapverilirlik ilkelerinden bağımsız düşünmemiz nasıl mümkün olur… Hele hele ele geçen son verilerle. Edinilen bilgiye göre, bölgedeki maden şirketlerinin muhasebeciliğini yapan bir kişi, içki sofralarında ağırlanan müfettişleri resimlemiş. Habere göre maden sahipleri temiz raporu alabilmek için denetime gelen 2 müfettişi, lüks villalarındaki içkili yemekte ağırladıkları söyleniyor. Bunları ortaya çıkartan muhasebeci Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) ve Maliye’ye şikâyette bulunmuş ve şöyle demiş: “Şirkette hiçbir şey olması gereken gibi değildi. İşini doğru yapmayan denetçiler gelmeden önce patronların haberi oluyordu. Her türlü ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra akşam içki masaları kuruluyordu. Denetçiler daha sonra da göstermelik olarak ocağa geliyorlardı. Bu sırada tehlikeli olduğu için kapalı olması gereken ancak kömür çıkartılmaya devam edilen galeriler kapatılıyordu. Denetçiler, çalışma koşullarının kötülüğünü, yaşam odalarının ve gaz maskelerinin bulunmadığını gördükleri halde olumlu rapor veriyorlardı. Peşlerinden evlerine de hediyeler gönderiliyordu. Tehlikeli galeriler de onlar gittikten sonra yeniden açılıyordu… Su basan ocağın arkasında bulunan başka bir ocağı da daha önce su bastı ve bir işçi öldü. Ayrıca müfettişlere yemek veren şirket ortaklarından Mehmet Karadağ’ın taşeron olarak işlettiği bir ocakta da 6-7 yıl önce yine su baskını yaşandı ve yine bir işçi öldü. Ben de defalarca bölgenin sulu alan olduğunu ve tedbirli olunması gerektiğini söyledim.”
İnsan canının bu ülkedeki kadar kıymetsiz ve vazgeçilebilir olduğu bir başka mekan var mı acaba… Çok büyük yollar katediyoruz, önemli ve anlamlı gelişmeler gösteriyoruz ülkece, ama bir türlü şeffaflık konusunda ortadan kaldırılması gereken engelleri kaldıramıyoruz. Muhasebecinin işaret ettiği acı gerçek, hükümet bakanının elli kişi araya giriyor babındaki isyanı, şeffaflık ve hesapverilirliğin ne denli acil ve kaçınılmaz olduğu gerçeğini bir kez daha yüzümüze vuruyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.