Aloo! Sandalyenin yerini değiştirebilir miyim?
Yıllardır baskı altında tutulan Kürt aklının kendini idrak sancıları hissediliyor. Bir şeyin başına ortasına veya sonuna “Kürt” konulunca “iyi” hatta “mükemmel”, hatta “muazzam” olduğu algısının yanıltıcılığının anlaşılması yönünde gelişmeler yaşanıyor.
Devlet öldürür! Zulmeder! Haksızlık eder! Düne kadar “TC” ile başlayan böyle cümleler kurulup durdu. Hâlâ kuranlar ve bundan medet umanlar var.
Devlet Kürtleri öldürdü, zulmetti, haksızlık etti. İkinci sınıf vatandaş muamelesi yaptı, sömürdü... Bu söylemin doğru tarafları olabilir, fakat doğru olan bu mudur? Devlet Türkleri öldürmedi mi, zulmetmedi mi haksızlık etmedi mi?
Devlet’in en kötü zamanında bile arkaplanda bir hukuk ve adalet mekanizması vardır. O gün işletilemese bile, bir gün işler ve kendini gerçekleştirir.
Terörün hukuku, adaleti yoktur. Korku üzerine, dehşet saçmak üzerine kurulmuş bir sistem. İsterse öldürür! Öldürerek dehşet saçmak silahlı propagandadır. İsterse çocuğunu alıp dağa kaçırır! Zulmeder, el koyar, haksızlığın daniskasını yapar.
Bütün bunlara rağmen o iyidir, mükemmeldir. Erkeksen iyi olmadığını, kusurlu olduğunu söyle!
Şimdi öyle bir yerde duruyoruz.
Kürt âkili geçinen bir yazar konuşmuş...
“O’dan habersiz PKK’da bir sandalyenin yeri değişmez” buyurmuş. Kim “o”? “Kürtlerin ebedî şef”inden söz etmiş. İşte tam da aklı devreye sokmanın, insanlığı yürürlüğe koymanın zamanı. Karanlık çağlardaki insan-tanrı dönemine dönüş bu. Firavunlara, nemrutlara dönüş. Onlar da öyle idi. Şirkin en iptidaisi: “Ben tanrıyım!” demek. Ondan da iptidaisi, birilerinin o kibri beslemesi.
Birileri “ben ilahım, tapın bana!” diyebilir. İnsan kendini “Rab” diye dayatanlara “hayır, sen de bir insansın” diyebilendir.
Müslüman idrakinde peygamber dahi insandır! İnsan olduğu için resuldür, elçidir. Mutlak olan kendisi değildir, mutlak olanın habercisidir. Allah’ın emirleri karşısında herkes gibidir.
Yapılması gereken: Halkın sağduyusunu öne almak, örgütün stratejisini yok saymak. Bu nasıl olur? İtiraz kültürü ile olur. Kürtlerin çok güçlü bir itiraz kültürü ile bugüne geldiğini biliyoruz.
Bu itiraz kültürünün sağlıklı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. “Önder Sırrı” parti adına konuşmuş. Her zamanki gibi “en iyi savunma saldırmaktır” düsturunu işletiyor. Kendileri sütten çıkmış ak kaşık, hükümet, yönetenler tümden hatalı.
Bu siyasi kürtçülüğün daha olgunluk çağının kenarına bile gelmediğini gösteriyor. 6-7 Ekim rezaleti âlemin gözü önüne yaşanmış. Kürt Kürt’ü öldürmüş. Öldürmüş hafif kalıyor: Hunharca katletmiş. Masum çocukların başı ibret için taşla ezilmiş....
Bu tablo yok sayılabilir mi? Pişkin Demirtaş’a göre yok böyle bir şey!
Onun eş başkanı hatuna göre de mesele yok.
Yahu bu kadar insan hallüsinasyon mu gördü?
Eğer ertesi gün şunu yapabilselerdi, siyasi akıl sınavından geçerlerdi: “Biz şiddet beklemiyorduk, olanlardan ötürü çok üzgünüz. İşe tahrikçiler, istihbarat teşkilatları karıştı. Bütün öldürülen vatandaşlarımızın üzüntüsü bizim üzüntümüzdür. Tekrarlanmaması için her türlü tedbiri alacağız. ”
Sandalyenin yerini değiştiremeyenin siyaseti olamaz! İradesi olamaz, insanlığı olamaz. Particiler bunu sergileyip duruyorlar.
Halk ne diyor peki? Son ankette HDP’nin oyları yarı yarıya düşmüş!
Yaşasın demokrasi, yaşasın kamu düzeni! Eğer kamu düzeni yıkılırsa, demokrasi yok edilirse olacaklar Diyarbakır’da sergilendi. Halk gerçeği gözüyle gördü.
Kürtler PKK’yı, yönetimini yargılayamazsa, ilahlık isnadını boşa çıkaramazsa, sandalyeleri kırıp kürsülerde oturamazsa şikayete hakları olamaz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.