Harfi harfine inkılâp!
Harf inkılabının 90. Yılı yaklaşıyor; 86 yılını geride bıraktık. Aşağı yukarı üç nesil Latin harfleriyle okudu yazdı. Üç nesil, Latin alfabesini “Türk Alfabesi” alarak öğrendi. “Arap elifbesi” bin yıl “Türkleşmedi” ne hikmetse, Latin alfabesi bir günde Türk oldu!
Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet!
Bir sürü gerekçe üretildi: “Osmanlı yazısıyla okumak yazmak zor... O yüzden câhil kalıyoruz.” Halbuki Gaspıralı İsmail bir buçuk ayda okur yazarlık öğrenilebileceğini 1880’lerde ısbat etmişti. Onun “Usul-i Cedid”i bütün Türk dünyasına yayılmıştı.
En yüksek yerden şu iddia edilmişti: “Üç beş yıl içinde Latin harfleri sayesinde herkes okur yazar olacak!” Halbuki, işte seksen küsuruncu yıldayız ve nihayet yüzde 95’lik okur yazarlığı yakalamışız. (Eski harflerde ısrar eden Maldivler’de yüzde 97.) İnkılaptan 10 yıl sonra, 1938’de ise okur yazarlık yüzde 22 idi...
Eğer kılavuz “müsbet ilim”se, o bize şunu söylüyor: Okuma yazma öğretmek için önce kadro, sonra mekân lazım. Yeterince öğreticiniz yoksa, mektep açamamışsanız, istediğiniz sonuca ulaşmazsınız.
Harf inkılabı bir sıfırlama devrimidir...
Dilimiz, edebiyatımız, kültürümüz sıfırlandı. Her şeye yeniden başladık. Kütüphanelerimizi kabristana çevirdik, hem de ziyaretçisiz kabristan!
İlk yıllarda okur yazarlık öğretiminde ciddi ilerleme kaydedilemediği gibi, kitap yayınında da başarılı olunamadı. 1933’de Üniversite reformu için Türkiye’ye davet edilen uzmanlar, üniversite talebelerinin okuyacak kitap bulamadığını raporlarına yazdılar!
Rejim nezdinde herşey güllük gülistanlıktı, fakat yazılı kültür sıfırdı, tekrar sözlü döneme, tarih öncesine dönülmüştü.
Gazeteler okuyucusuz kaldı. Bu hükümete fırsat verdi: Merkezde ve taşrada gazetelerin üçte ikisi kapandı. Ancak devletin bütçeden destekledikleri, yani yalaka ve yağcı basın ayakta kalabildi. O zaman kurulan basın yayın sistemi son yıllara kadar ağırlığını hissettirdi.
Tek Parti’nin borusu böylece daha güçlü öttü!
Bu inkılâp, harfi harfine batıyı taklid inkılâbıdır!
Bugün dünyaya şöyle bir bakalım: Hangi köklü milletler 20. Yüzyılda yazısını değiştirdi?
Hiçbiri!
Sadece Türklerin alfabesi değiştirildi, yalnız Türkiye’dekilerin değil, Sovyet sınırları içindeki Türk topluluklarının da. Onlar bizden daha bahtsız. Çünkü bir süre Latin alfabesi kullandıktan sonra herbiri için farklı Kiril alfabeleri icad edildi. Sovyet sistemi yıkılınca bir kısmı Latin alfabesine geçti, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi. Kazakistan ve Kırgızistan ise pek geçeceğe benzemiyor.
Eğer mesele Türk birliği ise, eski yazımız bu müşterekliği sağlıyordu. Arap alfabesi fonetik değildi, şekil imlası idi, ingilizce fransızca gibi. Kelime bir şekilde yazılır, farklı şekillerde okunabilirdi. Mesela “ciharşenbih” yazılır, bu bizde “Çarşamba”dır, Azerbaycan’da çerşembe, Başkırdistan’da şarşambı, Kazakistan’da şerşembi, Özbekistan’da çarşamba, Türkmenistan’da çarşembi, Uygur ülkesinde çarşamba...
Maksat modernleşmekse, Japonya, Çin, Kore alfabesini değiştirmedi. Onlar mı modern, Türkiye mi? İlimde teknikte Türkiye mi önde, o öğrenmesi ömür isteyen alfabeleri terk etmeyen ülkeler mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.