Cemaatleri Korkulu Gösterme Çabası
Birileri, bu tezgah tutmadıysa bir başka tezgah hazırlıyor.
İktidarı cemaatler üzerinden yıpratmak...
O yüzden öteden beri devlet yapılanmasında iş tutan “gizli elin” adını doğru koymamız lazım.
Sağlam tedavi sağlam teşhisi gerektirir.
Numan Kurtulmuş’un “KCK da dahil devlet içindeki her türlü yapılanma ile mücadele edilecek” açıklaması geç bile kalınmıştır. Ancak, mücadele edeceğin unsurların gerçek kimliğini bilebilmek mücadele kadar önem arz etmektedir.
Paralel Yapılanma ile Derin Yapılanmayı biliyor muyuz?
Hangisi hangisinin içinde veya dışında?
“Derin Yapılanma” ortama, şartlara, zamana göre şekil alan bir olgu.
Bu olgunun “Halaskar Zabıtan” provokasyonuna kadar uzanan tarihi bir geçmişi var.
O gün ittihatçıydı, bir başka gün Ergenekon’dur, bu gün de cemaatçi olabilir.
Cemaat başkadır, cemaatçilik başkadır...
Duru su; kirletilmiş sularla harmanlaşınca cemaatçi, saflaşınca cemaat...
MGK toplantısında tüm cemaatlerin ele alındığı şeklinde yaygın bir söylenti var. İktidar diğer cemaatleri de işin içine katacakmış.
Aslı astarı olmayan kuyruklusundan bir yalan... Özellikle Zaman gurubunun paniklettirme provokasyonu.
Gerçek mi nedir?
MGK toplantısında tüm cemaatlerin ele alındığına dair en küçük bir emare yok, ancak Paralel Yapılanma görüşülürken askeri kanadın bu tip görüşleri olabilir.
Bu da ancak o oturumla kaimdir, orda söylendiyse orada kaldı.
Bu ülkede sadece Kadiri, Nakşi, Süleymancı gibi cemaatler mi var?
Rotaryen, Lions, Mason gibi cemaat ve cemiyetleri nereye koyacağız?
Ateistlerden tutun da cinsi sapıklar bile teşkilatlandılar...
Onlar da derecelerine göre devlet yapılanmasında görev alıyor...
Olaya bu açıdan bakıldığında peşine düşülmeyecek kimseler kalmaz.
Herkes herkesin hafiyesi haline gelir.
Asıl önemli olan, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “süreçte hakimiyeti kaybettik” gibi bir söz sarf edip etmemesi meselesidir. Tabi ki hakimiyet deyince sadece Şırnak akla gelmez.
Bunun birkaç adım Habur sınır kapısı da var.
Peşmerge’nin bu kapıdan geçişi eski günleri hatırlatması bakımından oldukça ciddi bir konu.
Eskiden aynı kapıdan PKK’lılar da geçmişti, ama o geçiş ülke için yapım değil yıkım oldu.
Sonuçta PYD bir terör örgütü ise Peşmerge’nin de bu örgüte bizim elimizle yardım etmesi takındığımız devlet politikası açısından çelişki olmuyor mu?
Çarpışma sonuçta Müslüman gruplar arasında cereyan ettiği için tamamen tarafsız duruş sergilemek de seviyeli politika sayılır. Karşında sabun gibi kaygan ABD var.
IŞİD biraz daha gaz, petrol ele geçirsin hemen onun safına geçer...
Hem o, hem de PYD Kobani’de kazanırsa ikinci adımı Güneydoğu olmayacak mı?
Meydanlar neler olacağını söylemiyor mu?
HDP milletvekilleri altlarında TC kırmızı plakalı araba, ceplerinde milletvekili maaşı ile Özerklik havası estiriyorlar. O yüzden, elektriği tüketen parasını bu devlete ödemek istemiyor.
Siz Ankara’dan gönderin biz burada özerklik adı altında yiyelim.
Değilse, halkı sokağa dökeriz... Senin anan güzel mi?..
Şunu anlamak lazım, PKK’nın ülke bütünlüğünde gerçekten birlikte yaşamak arzusu varsa barış süreci ortamında söylenenleri yerine getirmesi gerekirdi. Getirmedi getirmeye de niyeti yok.
Barış silahsızlanma ile olur, çarpışma ile olmaz.
Öcalan bu işte direk yetkili ise yetkisini göstersin de görelim.
Daha önceleri yazdıklarımı okuyucularım hatırlar. Barış süreci dediğiniz olay ne Öcalan dır, ne de pe ke ke’dir.
Onlar da emir kulu, kim hava desteği sağlıyorsa, kim kurda kuşa yem atıyorsa sonuçta saz ve söz onun elinde. Sana da bana da hükmeden Derin Yapılanma dediğimiz olay da odur.
Sırf “Paralel Yapılanma” üzerinde odaklanırsanız bu gerçeği küllemiş olursunuz.
En azından gözleriniz yakına düşer, uzağı göremez...
Düzeltme: Geçen haftaki “ABD Kürdistan’ı” başlıklı yazımda Yunan tanrısı Janus yerine Zeus yazılmasında ki hatayı dikkatli okuyucu Hüseyin Çiftçi haber vermiştir, düzeltirim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.