CHP Kasımlarda Yıllanır
10 Kasım... Kemalist felsefesi gereği o gün sirenler çalar, herkes olduğu yere çakılır...
Zoraki bir çakılma.
Korna ve siren kirliliğini mahkûmsun çekmeye.
Biz Müslümanlar olarak ölüler için araçları durdurmayız.
İnsanları işlerinden güçlerinden etmeyiz.
Kimseleri de olduğu yere çakmayız...
Rol icabı ağlama sahneleri oluşturmayız...
Hatta ölüye “bak geldik, iktidarı sana şikayet ediyoruz” da demeyiz.
Ölünün arkasından bir Fatiha, bir hayır...
10 Kasım yeterli olmamış ki şimdi de 5 Kasım çıktı...
Bu da Ecevit’in ölüm yıldönümü.
O gün sirenler çalmıyor ama mezarı başında neler olmuyor.
DSP Genel Başkanı Masum Türker ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ecevit’in kabri başında buluşunca dua edip sessiz sedasız ayrılacaklarını beklerdik...
Ama olmadı... Politikacı şov yapmadan olur mu?
Önce Masum Türker aldı mikrofonu eline:
“Bugün Türkiye’de özellikle özgürlükten ve refahtan söz edebilmek için bir başkaldırıya ihtiyaç var. Bunu zamanında sen yaptın. Emin ol öğrencilerin olarak biz DSP’liler bu başkaldırıyı yerine getireceğiz.”
Sizi bilmem ama benim gözlerim doldu...
“Bu hanıma haddini bildirin” diyenin DSP’si ne hallere düştü yahu.
Halk kendisine oy vermiyor diye başkaldıracakmış.
Hem de bunu kemikleri dahi kalmayan ölüye söylüyor.
Hey arkadaş, ölüler duymaz, sen o hikâyeyi bize anlat...
Müteakiben partisindeki zelzeleden oldukça üzgün ve bitkin olanKılıçdaroğlu söze söz katınca hem laik tarafından dua edenler, hem de duasını katıklaştıran CHP’li imam duygulandı:
“O kadar mutluyum ki kimse anlayamaz. Bir ve beraber olmalıyız.”
Peşinden “el Fatiha...”
Ne ilginç değil mi?
Nazar duası gibi mezar duası...
Yine Bekaroğlu’na nazar değmesin.
Kalktı gitti beş dakikada sosyal demokrat oldu.
Oldu da CHP’de sular kaynamaya başladı bile...
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz çekti restini:
“CHP din istismarcılarından ve CHP’yi dönüştürmek isteyenlerden arınmalı, gerçek çizgisine kavuşmalıdır halkın beklentisi budur.”
Ben size demedim mi CHP’de Kemalizm felsefesi bir başkadır.
Seksek oynarız ya, işte onun gibi çizgileri vardır, çizgiyi geçen kaybeder...
Bir zamanların Yaşar Nuri’si de denemişti ama olmadı.
Önce Baykal’a bir numara gres yağı, sonra da demediği kalmadı.
Anlaşılan bu CHP ne İsa’ya, ne Musa’ya...
Peçe dese olmuyor, keçe dese yine olmuyor...
1946’larda doğurduğu gibi şimdi de “Anadolu” adıyla doğurdu.
Nur topu gibi bir kız çocuğu.
Tutar mı? Ya tutarsa...
İlk saldırı Kamer Genç’ten geldi...
“Bacadan indi kapıdan gitti” diyor...
Asıl sancılı cümleyi AK Parti’den seçilip de paralel koşan İdris Bal kurdu.
Anadolu Partisi’ni AK Parti kurdurmuş...
Değer verdiklerin, adam yerine koydukların işte bu kadar...
5 Kasım’dı... Rahmetli Erbakan, refakatine Lütfü Doğan hocamızı alarak Ecevit’in evine başsağlığına gittiğinde adet gereği hafız Bekir’e Kur’an okutmuştu.
“Sana kim dedi Kur’an okut” diyerekten Rahşan hanım yanlarına çıkmamış.
Onlar da gereksiz bir iş yaptıklarını anlayarak döndüler...
Ah Hocam ah... Demirel’e hakkını helal ederken bari bizleri istisna tutsaydın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.