D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Aksaray’da....

Aksaray’da....

“Aksaray” artık sadece İstanbul’da bir semt veya Orta Anadolu’da bir şehir değil; Ankara’da yeni cumhurbaşkanlığı sarayı da böyle adlandırılıyor. Resmen değil, ama bu ismin yerleşeceğini tahmin etmek güç değil. Çünkü “Cumhurbaşkanlığı Sarayı”na göre daha kısa ve akılda kalıcı. 

Aksaray’la ilgili çok yazıldı çizildi, çok dedikodusu yapıldı. Muhalefet böyle bir yapının israf olduğu iddiasında, bazıları saraya harcanan parayla şu kadar şu yapılırdı gibisinden saçma ölçümlerle meşgul. Ben de şöyle bir ölçümde bulunayım: Aksaray’a harcanan para ile kaç Sözcü alınırdı? 

Matematiğim zayıf olmasa bu sorunun cevabını verirdim!

Aksaray’ı yakından görmeden bir hayli yazdık. İlk yapılış haberlerinden itibaren çok sayıda değerlendirme yaptık. Neticede bina tamamlandı. Fakat açıIışı için planlanan Cumhuriyetin 91. Yıldönümü resmikabülü iptal edilince yakından görmek, içinden müşahede etmek imkânına sahip olamadık. 

Bu sefer Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülleri için davetliyiz. Fırsat bu fırsat diye davete icabet ettik. 

Aksaray gerçekten saray etkisi uyandırıyor. Çankaya’daki cumhurbaşkanlığı binaları için de saray ifadesi kullanılabilirdi. Fakat iyi ki kullanılmamış! Çünkü fizikî mekân olarak buna pek müsait bir yer olmadığını şimdi daha iyi görebiliyoruz. Aksaray düz bir arazide inşaa edilmiş. Kapalı mekânlardan bahçeye dümdüz çıkmak mümkün. Resmikabuller içeride olduğu gibi, dışarıda da rahatlıkla yapılabilir. Yapının/yapıların Selçuklu veya Osmanlı tarzı olduğu iddia ediliyor. Elbette geleneksel mimarimizin şekil unsurları dışarıdan görülebiliyor. Binanın içini Selçuklu-Osmanlı mekân anlayışı ile tanzim etmek, tabii bugünün şartlarını da gözeterek bunu yapmak, çok da kolay değil. Belki rahmetli Turgut Cansever gibi sıradışı bir mimardan bu beklenebilirdi. 

Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülleri Töreni, mûsıkimizin efsane şahsiyeti, zamanımızın neyzenlerinin kutbu Niyazi Sayın’ı dünya gözü ile görmek fırsatı verdi. 1927 doğumlu Niyazi Sayın ney icrasında bir meşk geleneğinin son temsilcisi ve icra tarzının yaşayan efsanesi. Çok yönlü bir sanat adamı. Ebru sanatında da tarz sahibi. Kısa konuşmasında artık ney üfleyemediğini söyledi. Fiziken yapamasa bile, kalben ney üflemekten geri kalmayacağını belirtti. 

Ödül sahiplerinden tarihçi Engin Akarlı, orada olmasına rağmen sağlık sebebiyle konuşamadı, onun metnini sunucular okudu. Alev Alatlı ise, sözü bir hayli uzattı...

Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı, her türlü toplantı için uygun mekânlara sahip. İçinde kullanılan malzemenin saraylara layık kalitede olduğu kolayca görülebiliyor. Aksaray’ın hep hissedilen ve fakat Çankaya’daki yeni yapılarla bir türlü giderilemeyen ihtiyaca tekabül ettiği kolaylıkla görülebiliyor. 

Gelelim “israf” meselesine...

Cumhuriyet’in ilan edildiği TBMM binası birkaç sene sonra terk edildi. Yüz metre aşağısındaki yeni Meclis binasının inşasının üzerinden on yıl geçmeden üçüncü bir Meclis binasının yapılmasına girişildi. İşte o bina, hâlâ kullanılıyor!  Cumhuriyetin ilk yıllarında kaynakların kıt olduğu bir dönemde, küçük bir Meclis binasını bırakıp yenisini yapmak belki anlaşılabilir, fakat bir üçüncüsünü yapmak neyin nesidir?

Peki, Devlet’in en yüksek temsil makamı olan cumhurbaşkanlığına lâyık bir binanın inşası ihtiyacı hissedildiği halde neden buna teşebbüs edilmedi? Çankaya efsanesi bunun önüne geçti. Her efsanenin bir sonu vardır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi