Erdoğan’ın liderliği
Milletlerin hayatında “lider” kolay yetişmez. Liderden kastımız da, Allah’ın (c.c) koruması altında bulunan masum ve vahiy alan bir peygamber değil, günahı ve sevabıyla yaşayan bizim gibi bizden birisidir.
Kuşkusuz liderlerin seçkin özellikleri mevcuttur. Bunların başında da karizma, cesaret, vizyon ve misyon sahibi olmaları gelir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu manada güçlü bir liderdir.
Onu sevebilirsiniz de sevmeyebilirsiniz de. Onun tarzını paylaşabilirsiniz de reddedebilirsiniz de. Farklı dünya görüşüne de sahip olabilirsiniz, kıyasıya eleştirebilirsiniz de. Ama bütün bunlar onun karizmatik güçlü bir lider olduğu hakikatini değiştirmez.
Tayyip Erdoğan hem de küresel sistemin patronlarına yüksek sesle çıplaksınız diyebilen cesur bir liderdir…
Erdoğan’a neoconların, İsrail’in ve Türkiye’nin bağımsız olmasından ürken Almanya, İngiltere gibi ülkelerin gözüyle bakmayı bir an kenara bıraktığınızda bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Müslüman dünyada milli iradeye musallat olmuş vesayet sisteminin onun aleyhindeki karalama kampanyalarına ve bunların işbirlikçilerine kulak asmasanız da bunu görebilirsiniz.
Meseleye azıcık Müslüman coğrafyanın mazlum halklarının vicdanıyla bakabilmek, bir asırdır dayak yiyen, hırpalanan, iradesi gasbedilen, küçük düşürülen ve artık yeter diyen Ümmet’in kolektif şuuruna müracaat etmek yeterli.
Sadece son haftada cereyan eden iki olay da bir fikir vermeye kâfi gelir. Evvelemirde Rusya Devlet Başkanı Putin’e Suriye konusunda verdiği ayarı zikredelim.
Hani bütün dünyanın gözü önünde Putin’le ortak bir basın açıklaması yaparken misafir başkanın; “Suriye’de seçimlerde Esed’in büyük bir desteğe sahip olduğunu” söylemesi üzerine Erdoğan’ın Suriye’de seçimlerin antidemokratik şartlarda nasıl yapıldığına dikkat çekip; “Dünyada darbeciler hep yüksek oyla gelir. Esed’in meşrulaştırılması gibi bir çaba var” düzeltmesiyle verdiği ayarı kastediyorum.
Ondan önce de Katolik dünyanın ruhani lideri Papa’ya verdiği ayarı hatırlayalım.
Malum, Türkiye’ye gelmeden önce Mısır’ın darbeci generali Sisi’yi Kabul etmişti Papa hazretleri. Yine dünyanın canlı izlediği basın toplantısında Papa’ya darbecilerle iş tutmanın vebalini hatırlatarak ince ayar verdi.
Erdoğan, dünya 5’ten büyüktür diye haykırarak sadece mazlum Müslüman dünyanın değil, küçümsedikleri o üçüncü dünya halklarının da, BM’de daimi üye olmayan ülkelerin de vicdanının sesi olmayı üstlenmiş bir liderdir.
Bir siyasetçi olarak onun vizyonu ve cesareti küresel güç dengelerine göre kendilerine sansür uygulayan akademisyenlerin, gazetecilerin ve muhalif siyasi liderlerin çok önünde. Halka özgüven aşılıyor. Müslüman dünyanın haklarını en yüksek sesle bütün dünyaya haykırıyor. “Siyasi geleceğime mal olsa da” kararlılığıyla Kürt sorununu çözmeye böylece düşük yoğunluklu bir savaşı bitirmeye kendisini adayabilen bir lider o.
Her beşer gibi onun da hataları vardır ve olacaktır da. Yukarıdaki kanaatim bu hakikati görmezden geldiğim manasına gelmiyor. Lâkin Erdoğan bağımsız, güçlü ve oyun kurucu bir ülke hayali kuruyor; Filistin’in Arakan’ın, mazlum Suriye halkının ve daha nice halkların umudu, sessiz yığınların sesi oluyor.
Bir Filistinli, Suriyeli, Mısırlı, Pakistanlı ve Arakanlıya, bir Patanili, Açeli ve Morolu’ya sorduğunuzda onlar sizin söylemekten çekindiğiniz ve bu kadarı da abartma dediğiniz bir misyonu yüklüyorlar ona.Bu meyanda ona Selahaddin Eyyübi misyonu biçenler hiç de az değil. Ne kadarı gerçek ne kadarı algı tartışılabilir elbette. Ama bu Ümmetin çocukları da bu algıya durduk yerde sahip olmadılar.
Kanaatim odur ki bahsettiğim bu liderlik meselesi Erdoğan sonrası çok daha iyi anlaşılacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.