Cumhuriyet Neyi Kurtardı?
Bir önceki yazımızı şöyle bitirmiştik: “ “Atatürk olmasaydı vatan kurtulmazdı” diye söze başlar Kemalistler. Ve sayar giderler. Fakat bizler “Atatürk olmasa ne olurdu?” diye ciddi ciddi düşündük mü? Mesela şöyle bir düşünceye ne dersiniz?
“Atatürk olmasaydı İşgalciler zaten bir gün çekip gideceklerdi. Nitekim bugün İslam Dünyasında (maddî/filli) işgalci kalmamıştır. Buradan da bellidir. Öyleyse o zaman Osmanlı Devleti yıkılmazdı. Hilafet ve şeriat kalkmazdı. İslam harfleri değişmezdi. Kılık kıyafet Avrupaîleşmezdi. Kur'an okunması yasaklanmazdı. Medreseler ve tekkeler kapanmazdı. Camiler ahır yapılmazdı vs. vs.”
Siz ne dersiniz? Bakınız bir Fransız ne diyor? Yazalım ama gelecek yazıda.”
İşte şimdi size bahse mevzu yaptığımız o Fransız gazetesinin Lozan Antlaşmasıyla ilgili çarpıcı değerlendirmesini veriyoruz:
“Türk beylerin zafer kazandıkları belirtiliyor. Eğer bu doğruysa, onların, evlerinin kalıntıları üzerinde şarkı söyleyerek dans eden körler olduklarını söyleyebilirim.
Türkler daha düne kadar Osmanlı Imparatorluğu’na sahiptiler. Egemenlikleri Balkanlar’dan Hint Okyanusu’na, Kafkasya’dan Mısır’a kadar uzanıyordu ve Lozan’ı imzaladıktan sonra işte sancakları Arabistan’da, Filistin’de ve Mezopotamya’da ve Suriye’de yere düştü. Tabii, Muhammed’in (sallallahu aleyhi vesellem) büyük ailesinin (Islam alemi) başına böyle bir felaket hiç gelmemişti.
Türkiye Lozan’da fedakarlıklarının en büyüğünün altına imza koydu. Bundan böyle Osmanlıların bakışları, eski imparatorluğun en güzel, en güçlü ve en zengin bölümü olan doğudaki bölüme çevrilemez. Mekke kervanlarının yolu artık onların topraklarından geçmeyecek. Kutsal kentlerin kendileri de yabancıların egemenliğine konacak.
Ankara Meclisi kendini canlı törenlerin neşesine teslim edebilir. Türklerin sapkınlıkları ve ateşleri artık beni şaşırtmaz. Hiçbir şey anlamak istemiyorlar; tükenen halklar böyle olur.” (L’Eclair (Paris) Gazetesi, 23 Ağustos 1923. Bkz. http://belgelerlegercektarih.com/category/hilafet-halifelik-seriat/)
Atatürk inkılaplarının, özellikle de laikliğin milleti nasıl İslam’dan uzaklaştırmak gayesiyle yapıldığını “Osmanlıdan Cumhuriyete Büyük Kırılma” kitabımızda yazmıştık. Şimdi burada uzun uzun tekrar etmeyeceğiz. Ancak bir de içimizde yaşayan ve Müslüman olmayan, bunu da açıkça ifade eden, üstelik M. Kemal Atatürk’ün bazı Islam aleyhindeki inkılaplarını onaylayan Sevan Nişanyan’ın Atatürk inkılapları hakkındaki görüşüne yer vereceğiz.
Işte Nişanyan’ın bu konuda yazdıkları:
“Alfabe devriminde asıl gaye, Batı kültürünü benimsemekten çok, Islam kültürünün entellektüel köklerini kurutmaktır. Amaç Türklerin Shakespeare’i ya da Paris gazetelerini daha kolay okuması değildir: Kur’an’ı ve Osmanlı kaynaklarını okumalarını önlemektir. Bu aşamada tümüyle Türkçeye özgü bir alfabe geliştirmek üzerinde bir müddet durulmuşsa da, daha kolay – ya da daha inandırıcı– bulunduğu için Batı’dan alfabe ithali tercih edilmiştir.
Cumayı ve Hicret esasına dayalı tarih perspektifini toplum zihninden silmek için, Pazar tatili ve Miladi takvim getirilmiştir. Batı müziğinin radyoda zorunlu kılınması ise, bu müziğe yönelik gerçek bir sevgi veya inançtan çok, Islami kültürle yakın ilişkileri olan alaturka müzik geleneğini yıkmak kaygısını akla getirmektedir. (…)
O halde maksat, Batı kültürünü ilginç, güçlü ve güzel kılan şeyleri benimsemek değildir: siyasi nedenlerle düşman sayılan bir kesimin toplumsal dayanaklarını ortadan kaldırmaktır.” ( Sevan Nişanyan, Yanlış Cumhuriyet, Kırmızı Yayıncılık, Istanbul 2008, sayfa 253 ve devamı.)
Bugün “O olmasaydı biz olmazdık” diyenler şu dipnotta belirttiğimiz hatırayı videodan bir zahmet dinleyiversinler: http://www.youtube.com/watch?v=lsdHpMwf1yc
İşgaller ve onlara karşı verilen istiklal mücadelesi askerî, ekonomik ve kültürel olduğu gibi aynı zamanda şahsiyet, kişilik iledir de. Belki de en zararlısı şahsiyet/kişilikte yaşanan işgal ve ona karşı verilen bağımsızlık mücadelesidir.
Türkiye’nin gündemine ve yazıların altındaki kimi yorunlara baktığımızda bu görüşün ne kadar isabetli olduğunu daha iyi görebiliyoruz.