Ayasofya’nın Açılmasından Önemlidir
Türkçe konuşan Müslümanlar, bin yılı aşan bir müddet boyunca ana lisanlarını İslam ve Kur’an harfleriyle okuyup yazdılar. Yirminci asırda Türkiye’de CHP faşist rejimi, Sovyetler Birliğinde Komünist Partisi Müslümanların yazısını zorla değiştirdi, Latine Kirile çevirdi. İtiraz edenlerin de canına okudu.
Alfabe niçin değiştirildi? Eğitim kolaylaşsın, herkes çabucak okuma yazma öğrensin, ilim ilerlesin diye mi? Heyhaaat!.. Bu değişikliğin arka planında İslam düşmanlığı, kimlik değiştirme amacı ve niyeti vardır.
Bugün Japonlar ve Çinliler, dünyanın en zor iki yazı sistemiyle ilimlerde, fenlerde, sanayide, eğitimde, üniversitelerde harika ilerlemelere imza atıyor. Yazının çetrefil, kargacık burgacık, öğrenilmesi ve öğretilmesi, zor olması Japonya’yı ve Çin’i geri mi bıraktı?
1928’de bin yıldan fazla emek verdiğimiz, alıştığımız, benimsediğimiz Millî-İslami yazımızın yasaklanması, onun yerine yabancı Latin yazısının Türk yazısı olarak empoze edilmesi kültürümüzün, kimliğimizin belini kırmış, son derece vahim bir kopukluğa ve toplumsal hafıza kaybına yol açmıştır.
Latin yazısı artık bir realitedir. Lakin kopukluğun da mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Bunun için hükümet, liselere mecburî Osmanlıca dersi koymuştur. Sağcı olsun, solcu olsun, Müslüman olsun gayr-i müslim olsun her Türkiyelinin bu kararı alkışlaması ve desteklemesi gerekirken, birtakım Kriptoların aşırı tepki göstermesini anlamak mümkün değildir.
Bin yıl kullanılmış olan bir yazının ve lisanın öğretilmesi niçin kötü ve yanlış olsun? Aksine bu çok doğru bir karar değil midir? Arşivlerimizi, kütüphanelerimizdeki eski millî harflerle yazılmış ve basılmış milyonlarca kitabı ve belgeyi okuyabilmek bir üstünlük ve zenginlik değil midir? Niçin gocunuyorlar, niçin telaşa düşüyorlar?
Geçtiğimiz yüz yıllarda Anadolu’da yaşayan Karaman Rumları ve Ermeniler Türkçeyi Grek ve Ermeni alfabesiyle yazıp okumuşlardı. Kırımdaki Musevî Türkler ise İbranî alfabesiyle…
Müslümanlar da İslam-Kur’an yazısıyla… Başta İslam yazısı olmak üzere bunları öğrenmek gericilik değil; güçtür, kültür zenginliğidir, kopukluğu giderip devamlılığa dönüştür.
İslam harflerinin, zengin Osmanlıca lisanının serbest bırakılması, bence Ayasofya’nın açılmasından daha önemli ve faydalı bir iştir.
Pandora’nın kutusundan çıkan ecinniler ve şeytanlar bu güzel gelişmeyi protesto edecekler, engellemeye çalışacaklardır. Onlara pabuç bırakmamak gerekir. Bağırıp dursunlar. İsterlerse saçlarını başlarını yolabilirler.
Çoğunluğu oluşturan Müslüman halkımıza ve bilhassa gençliğimize İslam-Kur’an alfabesiyle Türkçe okuma yazma öğrenmelerini hararetle tavsiye ediyorum. Bu öğreniş onları daha güçlü, daha bilgili, daha aydınlık, daha üstün kılacaktır.
İslam-Kur’an yazısını Arap yazısı diye dışlayan, Latin yazısına Türk yazısı diyenler mantıksız insanlardır. Japon yazısının kökeni Çin yazısıdır ama binlerce yıl kullanıldığı için o yazı Japon yazısı olmuştur.
Evet, temelsiz yaygaralara kulak asmayalım ve bin yıllık millî dinî yazımızı, zengin Türkçemizi öğrenelim, cahillikten kurtulalım; millî kimlik ve kültürümüzden kopuk kalmayalım.