Vira bismillah
Gemicilerin take off/kalkış komutu vardır.
‘Vira bismillah’ diyerek açık ve derin denizlerin sularına pupa yelken açılırlar. Okyanusları dolaşırlar ve yine çıktıkları limana demir atarlar.
İmam Rabbani hazretlerinin ifade ettiği gibi yolların sonu başa dönmektir. İmam Rabbani başa dönme yolculuğunu, bütün yolların anası ve atası sahabe mesleğine dönüş olarak görür. Bütün İslami deney ve tecrübeler sonuçta ayarını, ışığını nübüvvet huzmelerinden ve pınarlarından devşirirler.
Bu nedenle de sahabe mesleği bütün mesleklerin fevkindedir. Günümüzde İslami kesimler bir yol çatına geldi. Kurulu düzenler artık ihtiyaca cevap vermiyor. Bu anlamda amacımız sadece kurulu düzenleri yıkmak, muhalefet etmek değil aynı zamanda kendimizi yenilemek. Üzerimizdeki ataleti atmak.
Eskiyen yapımızı da yeniden kurmak. Ebu’l Hasan en Nedevi, ilmi ve eğitim kurumlarını elbiseye benzetir. Eskidikçe yenileme ihtiyacı doğar. Belki Mevlana bunu şöyle ifade eder: Her dem taze bir söz söylemek gerekir. Kur’an buyruğuyla bu sözün aslı, kökleri sabit dalları ise semalarda salınır.
Araçlar da yıpranan elbiseler gibidir. İbn Haldun’un ifadesiyle doğarlar, gelişirler ve ölürler. Hak sabittir araçlar dinamiktir. Bu nedenle de büyükler ve eslafımız şöyle buyurmuştur: Dur haysü dare’l hakk. Kıblen hak olsun ve yüzünle onun döndüğü yere dön. Mevlana da bunu pergel benzetmesiyle anlatır. Hak ile deveran et. Zamanı şaşma zamanda da kalma. Çağdaş anlamında yarım yüz yıl önce asrilik veya muasırlık kavramından bahsedilirdi.
Müslümanlara yönelik en önemli karalamalardan birisi de asrilik davası karşısında irticayı temsil etmeleridir. Nitekim Ziya Paşa ‘İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakki: Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı’ demiştir. İslam’ın terakkiye mani olduğunu söyleyenleri bu satırlarla paylamıştır ama meşrebindeki İttihatçılar dindarlara gerici yaftası ve kulpu takmışlar ve irtica tabirini türetmişlerdir. Halbuki, Batı mukallitleri çağı yakalamak ve geçmek bir yere taklit düzeyini aşamamışlardır.
Çağı yakalamayı ve onun ötesine geçmeyi ancak İslam vaat eder. Mümin de bu vaadi gerçekleştirmeye namzet serdengeçtidir. Bunu geçmişte İslam’la mücehhez bir ruhla başarmıştır istikbalde de başaracaktır. Medine İmamı İmam Malik’ten rivayet edilen bir kibar sözde reçete şöyle tespit edilir: La yasluhu ahiru hazihi’l ümme illa bima saluhe bihi evveluha. Bu ümmetin sonu ve ahire de ancak öncekilerin yolunu tutarak, reçetesini izleyerek düzelir. Bunun için de Allah’ın boyasıyla boyanmalı ve peygamberin cilasıyla cilalanmalıdır. Ancak bu yolla körelmiş himmetleri ayağa kaldırmak mümkündür. Bu cilayı ve tiryakı yiyen bünyeler yeniden ayağa kalkacak ve dinamizmini kazanacaktır. Bugün itibarıyla pik değil dip noktalarda sürünüyoruz. Himmetlerin feveranıyla birlikte roket gibi yeniden yüzeye fırlayacağız. İmanın dirilmesi ruhu diriltecek ve dirilen ruh da üzerindeki ölü toprağı silkeleyecektir. Dirilen ruhlar ve uyanan sineler yeni bir hamleye eşlik ve öncülük edecektir.
Bunun için de yeni seslere ve yeni soluklara ihtiyaç var. Bugün yeni bir söz söylemenin vakti gelmiştir. Ahir zaman tayyı zaman vaktidir. Vaktin dürüldüğü, kısaldığı, hızlandığı bir dönem. Bütün dönemlerden daha ziyade Asr-ı saadete uzak ve bütün dönemlerden daha fazla ona yakındır. Janus bir dönemdir. Bu dönemde zamanın kopan iki ucunu İslam lehimiyle birbirine bağlamak mümkün ve onun ötesinde vazifedir.
Mehmet Akif merhum ‘asrın idrakine söyletmeli İslamı’ diyerekten meseleye çağ üzerinden bakarken İskilipli Atıf Hoca çağlar üzerinden bakmış ve şöyle seslenmiştir: İslam asri değil a’saridir. Bütün zamanların dini ve çizgisidir. İslam pencereleri, kapıları bütün asırlara açıktır. Bütün yüzeyleri taramaktadır. Zamanın ve mekanın bütün ufuklarını kapsamaktadır. Osmanlı sınırların efendisi ise İslam sınırsızlığın mesajıdır. Durdurulmuş İslam medeniyetini harekete geçirmek bizim elimizde. Sırt döndüklerimizi, kıymet vermediklerimizi hatırlamak kafidir. Zannederim, bu yeni gazete fikrine hayat veren ve Vahdeti ete kemiğe büründüren endişe ve kaygı, diriliş ve atılım ihtiyacı olmuştur. İnşallah bir ruh, ortak bir ruh olarak müminlerin manevi atar damarı olur. Diriliş muştusu ve tomurcukları ve goncası olur. "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunu temsil eden günlük bir mesaj olur.
İnşaallah Vahdet’le birlikte hayata geçen, doğan fecri sadığın huzmeleridir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.