Annenin Dramı
Gece geç vakit telefonum çaldı. Aile yakınlarımdan biri arıyor olabilir diye düşündüm ve baktım. Bir hanım ağlayarak şunları anlattı: “On sekiz yaşındaki kızımı yatılı bir okula verdim. Ben ailemin maddi yetersizliğinden dolayı, eğitim hayatıma devam edememiştim. O yüzden çocuklarımın okumalarını çok arzu ettim. Kızım eğitimci olmak istiyordu, baba da ben de bu konuda onu destekliyorduk. Geçen yılı sorunsuz şekilde atlattık. Ama bu yıl kızımda gördüğüm bazı şeyler bende kuşku uyandırmaya başladı. Hafta sonları eve geldiğinde sürekli bir kız arkadaşından bahsediyor ve onu telefonla arıyor, geç vakte kadar konuşuyordu. Baba bir şey olmaz arkadaşıdır görüşsün diyordu ama kızımı tanıyordum, bunun sıradan bir arkadaşlık olmadığını fark etmiştim. Geçtiğimiz hafta sıkıştırdım, sorunun ne olursa olsun sana yardımcı olacağım ama bir şeylerin üzerini örttüğünün farkındayım dedim. Bunun üzerine kızım kendini açtı ve iki yıldır kendi cinsinden birine yani kız arkadaşına ilgi duyduğunu onun da buna kayıtsız kalmadığını ve arkadaşlıklarının devam ettiğini, gerekirse yurtdışına gidip evlenebileceklerini” söyledi. Duyduklarıma inanamadım, başım karıncalanmaya başladı kendimi zor tutuyordum fakat ona söz vermiştim. O yüzden öfkemi yuttum ve belli etmeden banyoya gidip sessizce ağladım. Bu tür insanları televizyonlarda gördüğümde, merak eder ve çok uzağımda görürdüm. Ama insanın başına her şey gelebiliyor. Bu sorunu geç kalmadan çözüme götürmek istiyorum, fakat bu konuda ne kadar yol kat edebilirim hiç bilmiyorum…”Sağlıklı bir cinsel kimlik oluşturamayan gençler, eşcinselliğe eğilim göstererek bir başka sorunun odak noktası haline geliyorlar. Eşcinselliğin özgürlükle ilişkilendirilmesi, çocukların ve gençlerin müstehcen görüntülere maruz kalmaları, eşcinsel kimliğine vurgu yaparak ekranlarda boy gösteren kişilerin özendirici söylemleri gençleri ve çocukları fazlasıyla etkiliyor. Geleneksel kültürden parçalar taşıyan toplumumuzda özel meseleler sır olarak kaldığından bizler her şeyin güllük gülistanlık olduğunu zannediyoruz. Olayın arka planına baktığımızda ise bu tür rahatsızlıkların fazlasıyla arttığına ve bu çocukların iki kimlik arasında bocalayarak dışlanmış bir hayat yaşamak durumunda kaldıklarına şahit oluyoruz. Zira geleneksel dokusunu kısmen de olsa koruyan toplumumuz, bu sorunu gerek fıtrata aykırı olması bakımından gerek el âlem ne der düşüncesi eli kabul etmiyor ve tepkisini her şekilde ortaya koyuyor. Eşcinsellerin ekserisi bunun fıtri olduğunu belirtseler de, yapılan araştırmalar pek azının fıtri (hünsa) olduğunu eşcinselliğin ise bir rahatsızlık olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Ailelerin çocuklarını dışlamak yerine erken davranıp bu rahatsızlığın tedavisi için ellerinden geleni yapmaları gerekir. Geç kaldıkları takdirde, çocuklarını geri kazanmak mümkün olmayabilir: 1- Anne baba küçük yaştan itibaren çocuğun cinsiyetine uygun giyinmesi ve davranması noktasında yönlendirici olmalıdır. 2- Çocuğun cinsellikle ilgili sorduğu sorulara, yaşı ve gelişim süreci göz önünde bulundurularak merak duygusunu giderecek şekilde kısa cevaplar verilmelidir. 3- Ergenlik dönemi çocuğun cinsel kimliğinin tam olarak şekillendiği bir süreçtir, bu dönem anne babanın gençle paylaşım içinde olması ve seçtiği arkadaşlara dikkat edilmesi gerekir. 4- Çocuk 3-4 yaşlarına geldiğinde cinsiyeti ile uyumlu olmayan giysilere eğilim gösteriyor ve bu doğrultuda davranıyorsa anne baba soruna geç kalmadan müdahale etmelidirler. 5- Anne kızına baba oğluna rol model olmalıdır. 6- Anne baba çocuklarında, ergenlik döneminde ortaya çıkan cinsel karmaşayı çözüme götürmek için genci ikna etmeli psikolojik yardım almasını sağlamalıdırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.