Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

DİNİ DOĞRU BİLMEMENİN DOĞURDUĞU KÖTÜ SONUÇLAR

DİNİ DOĞRU BİLMEMENİN DOĞURDUĞU KÖTÜ SONUÇLAR

Hayatta her şeyi doğru anlamak gerekir. Değilse büyük yanlışlar doğar, sıkıntılar ortaya çıkar; hem yanılma hem de yanıltmalar olur. Özellikle Dininin gerçeğini anlama ve tanımada da durum böyledir. Askerlik bilgilerini doğru almayanlar bu konuda yanlış düşüncelere sebebiyet verirler. Hatta toplumun felakete, ordunun hezimete uğramasına sebep olurlar. Özellikle İslam dininin gerçeğini anlamak ve bu konuda tutarsız düşüncelerden şiddetle kaçınmak gerekir. Çünkü dini alan uzmanlık alanıdır. Diğer dünya işlerinde olduğu gibi, deneme-yanılma alanı asla değildir. Bu konuda yazıp çizeceklerin, düşünce ve öneride bulunanların, hayat dini olan İslam dinini çok iyi bilmeleri gerekir.

02.09 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde köşe yazarı Sayın Yalçın Bayer tarafından kaleme alınan bir köşe yazsısını okudum. Bu yazıyı okuduktan sonra, İslam’ı doğru bilmeyenlerin bu alanda ne kadar büyük yanlışlar yapabileceklerini daha iyi anladım. Sayın Yalçın Bayer bu yazısında Müslümanları ibadetleri hakkında bazı önerilerde bulunuyor. İbadetlerde zamanın şartlarına uygun değişmelerin yapılmasını, Ramazan’ın mutedil günlere sabitlenmesini, namaz ibadetinin değiştirilmesini, hac zamanının sıcak günlere tesadüf ettirilmememsini, yaşlıların sıcak mevsimlerde hacca giderek ölmelerinin önüne geçilmesini Ak Parti hükümetinden istiyor.

Önce şunu ifade edelim ki, bu iş din iş olup hükümetlerin yetki alanı içinde değildir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Laiktir. Laik bir devlet yapısı içinde devletin dine müdahalesi söz konusu olamaz. Bu alan Diyanet İşleri başkanlığının yetki alanına girer. Gerçekten Diyanette bu konu hakkında insanları aydınlatacak uzmanlar vardır. Dinde neyin yapılıp neyin yapılamayacağını bilirler. Toplumda böyle bir ihtiyaç ve zaruret varsa müracaat edilecek makam Diyanet İşleri Başkanlığıdır.

İslam gerçekten akıl dinidir. Kur’an akla büyük değer vermiştir. Ancak, İslam dininde her alanda aklı kullanmak, her alanda yorum yapmak mümkün değildir. Aklın alanı inanç, ibadet ve ahlâk kuralları dışında kalmaktadır. Bütün İslam âlimlerinin ittifakıyla ibadet konularına akıl müdahale edemez. Bu gibi konuları anlamak akıl için kullanılır, fakat bu konularda yorum yapılamaz. İslam Hukukunda şöyle bir kural vardıur: “İbadetler tevkıfîdir.” Yani ibadet konuları dondurulmuştur. Allah ve Peygamberi ibadetleri nasıl belirlemişse o şekilde yapıldığı takdirde ancak ibadet olurlar. Bunlara müdahale edilip ilave yahut çıkarmalar yapıldığı zaman, bu işler ibadet olmaktan çıkarak birer dünya işi olurlar. Kulların müdahale edecekleri alan sadece dünya işleridir. Deneme-yanılma yoluyla bu işler değiştirilebilir, zamanla işin doğrusu bulunur. Nitekim böyle yapıla gelmektedir. Fakat ibadetlerde bunu yapmak sala caiz değildir. Çünkü insanların akılları, anlyışları, duyguları, yorumları ve algılama biçimleri farklı farklıdır. O zaman yüzlerce ibadet şekli ortaya çıkar. Din bozulur ve giderek daha da zorlaşır. Bu konuda şu kuralı esas almak gerekir. “Akıl İnançlara sokulursa inançlar yozlaşır, ibadetlere sokulursa ibadetler zorlaşır, dünya işlerine sokulursa dünya işleri Kolaylaşır.”
Sayın Hürriyet yazarının zannettiği gibi, akıl ibadetlere girince insanlar rahatlamaz, belki ibadetler, karmakarışık bir hal alarak içinden çıkılmaz bir duruma düşer. Bundan toplum çok büyük bir zarar görür; en son, bozulmamış, Hak din olan İslam dininin aslı bozulur.Günlük rızık peşinde koşanların beş vakit namaz kılması yahut zor şartlar altında oruç tutması yahut hacca gitmesi, belki yazarın kendi nefsine zor gelebilir. Fakat, inanan kimseler için bunları yapmak zor değil, belki büyük bir haz almaya sebeptir. Yer altı madenlerinde çalıştığı halde orucunu tutan ve namazını kılanlar bundan şikayetçi değillerdir. Belki daha da güç kazanmaktadırlar. Nitekim bugüne kadar, ibadet alışkanlığı olan kimselerden asla böyle bir talep gelmemiş, Diyanete böyle bir istek iletilmemiştir. Biz de ilahiyat alanında yarım sra yakın bir zamandan beri görev yaptığımız için daima halkın içindeyiz ve onların soru, istek ve şikâyetlerine muhatap olmaktayız. Bu güne kadar, şahsen bana böyle bir istek gelmemiş, böyle bir zorluktan şikâyet gelmemiştir.

İslam dini gerçekten kolaylık dinidir. Bu doğrudur. Yüce Rabbimiz Kur’an’da “Allah size kolaylık vermek ister, zorluk göstermek istemez.” (Bara,2/185) buyuruyor. Hz. Peygamber (SAV) de “Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” buyurmuştur. Ancak, Allah ve Peygamberi ibadetlerde ki kolaylıkları bizzat kullara göstermişlerdir. Zor durumda kalanlar için oruç tutmama ruhsatı verilmiştir.

Yolculuklarda namazları iki rekât olarak kılmak yahut birleştirerek kılmak da getirilen kolaylıklar arasındadır. Müslümanlar zaten bu kolaylıklardan yeterince yararlanmaktadırlar. İnanan ve inancının gereğini yerine getirmek isteyenler, ibadetlerde değişme talebinde olmadığı halde, bu talebin başkaları tarafından dile getirilmesi aslında makul değildir. İbadetlerde reform yapılamaz. Sadece restore yapılabilir. Hz. Peygamber döneminde ki ibadetlere yapılmış olan ilaveler kaldırılabilir. Bu da reform olmaz, değiştirme olmaz, belki asla dönüş olur.

Atatürk İslam dinin doğru anlaşılmasını ve hurafelerden soyutlanması istemiştir. Bunun için Elmalılı Tefsirini yazdırmış, en sağlam hadis kaynağı olan Buhari’yi Türkçemize kazandırmıştır. Fakat kendisi bu alanda bir değişiklik yapmaya kalkmamış, böyle bir tavsiyede de bulunmamıştır. “Eğer Atatürk sağ olsaydı, şöyle yapardı, böyle yapardı.” diyerek yorum yapmak da asla akılcı bir yol değildir. Belki siyasi bir hurafeciliğe sebep olur. Başkaları adına düşünce farzetmekten kaçınmak da bir kulluk görevidir.

İslam dini, diğer bütün dinler arasında orta yolu izleyen ve hayat ile uyum içinde yaşamayı öngören en son dindir. İslam’ın ibadetlerine müdahale etmek, onun iskeletini bozar ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi, Allah’ın yolundan sapmalara, ayrılıklara ve birçok kavgalara sebep olur. Bu güne kadar ibadetlerini titizlikle yerine getirmeye çalışan bir Müslüman olarak bendenizin şahsen bu konuda hiçbir sıkıntısı olmamıştır. İbadet inanç işidir. İnancın meyvesidir. Allah’a samimi bir şekilde inanan ve bağlanan insan, severek kulluk görevlerini yerine getirir. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Bu sebeple şunu ifade etmemiz gerekir: Kul ile Allah arasına kimse karışmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi