Dünya sisteminin dini rehberi
Beşşar Esad’ın İsrail, İran’ın da ABD’nin dolayısıyla büyük şeytanın gizli ortağı olduğunuz hiç düşündünüz mü? Onun ötesinde ayrıca İran’ın ve bilhassa Hamaney’in bizzat Esad’ı yerinde tutarak Westfalya’dan beri kurulu ve meriyette olan dünya sistemini ayakta tuttuğunu biliyor musunuz?
Kısaca İran’ın Batı ve dünya için işlevsel rolü çok büyük. Yeri doldurulamaz. Şah kalsaydı onlara bu kadar hizmet edemezdi. Bundan dolayı Şah’ın gidişini bir kez daha düşünmeli. İran’ın Batı’ya hizmeti Türkiye’nin NATO üyeliğiyle mukayese bile edilemez. Kat be kat fazla. İran sözde İslam devrimiyle birlikte Fransız Devrimiyle gelişen laikliğe dayalı dünya sosyolojik sistemini ayakta tuttuğu gibi Westfalya’dan beridir de değişmeyen siyasi sistemine de payanda olmaktadır. ABD’de Demokratların en büyük stratejik kafası olan Brzezinski, ‘Esad’dan daha iyisini mi bulacağız? Bir dönem daha kalmasında ne mahzur var?’ diyerekten Şam’ın Neron’una icazet vermişti. Onun ötesine geçen Kissinger, Esad’ın sadece İsrail’i değil onu var eden dünya sistemini de koruduğunu ve sigortası mesabesinde olduğunu belirtiyor. Peki! Esat kendi kendine mi ayakta kalıyor? Bir iki yıldır İran desteği olmasaydı çökmüştü. Kabir yıkıcılarına karşı kabir tapıcılarını seferber etti.
Taha Özhan ‘ Kissinger, Laricani ve Esad’ başlıklı yazısında bu kesişen karmaşık ilişkilere neşter vurmuştu. Yazısından bir bölüm şöyle :” Kissinger'ın Suriye meselesine bakışı oldukça ilginç. Washington Post'ta çıkan ama İran basınında ilgiyle iktibas edilen 'Suriye'ye müdahale küresel düzeni bozabilir' yazısında 1648 Westfalya düzenini tartışarak başladığı analizini 2010 'Arap Baharı' değerlendirmeleriyle bitirmektedir. 20. yüzyılda ismi en fazla 'müdahale', 'darbe' ve 'suçlamalarla' anılmış olan Kissinger'ın 'Suriye'ye müdahaleden küresel düzenin tehdit edileceği sonucunu' çıkarmasını mı not etmeliyiz; yoksa yaşlı ABD'li bürokratın hala satır aralarında gizlediği ve asıl meramı olan hususlardaki motivasyonuna hayran mı olmalıyız? Kissinger, 'Arap Baharı'nın 'Westfalya sistemini anlamsız kıldığı' şeklinde doğru bir tespit yaparak ağzındaki baklayı çıkarmaktadır: 'Amerika, her anti-demokratik devlete -uluslararası sistemin işlemesi için önemli görülenler dâhil- karşı başlayan her isyanı desteklemeye mecbur olduğunu mu düşünmektedir?”
Bugünlerde İran Meclis Başkanı Ali Laricani İran’ın bölgedeki peyklerini ve uydularını ziyarete daha doğrusu teftişe çıktı. Elbette ilk uğrak yerlerinden birisi Suriye. İkincisi de Lübnan. Laricani’nin Lübnan ziyaretinden bir müddet önce yardımcısı Muhammed Ebu Turabi mühim bir laf etti. Bugün Lübnan’ı yönetenlerin İmam Humeyni ekolünden ve mektebinden yetişme zevat olduğuna temas etti.
Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söyler misali olan biteni bu şekilde eğip bükmeden özetlemiştir. Laricani Suriye’den sonra bu müstemleke ülkeye de uğramıştır. Suriye’nin İran müstemlekesi olduğunu söyleyenlerden birisi de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud el Faysal olmuştu. Irak ile Yemen saymaya bile lüzum yok. Bununla birlikte, Suriye Irak’tan daha mühimdir.
Zira İsrail ile huduttur ve onun güvenliğiyle birinci derecede alakalıdır. Dolayısıyla Esat iki Mesiyanik rejimin aynı anda emniyet sibobudur. Açık etmeden laik dünya sistemine dini hizmette bulunuyor.
Aynen İran gibi. Taha Özhan, 9 Haziran 2012 tarihli söz konusu yazısında Kissinger’in paraleli olarak Ali Laricani’den de aktarmalarda bulunuyor. Laricani kardeşler İran rejiminin Daltonları sayılır. Laricani Suriye rejiminin dünya için işlevsel yönünü hazara veren bir makale yazıyor. Makalesinde ezcümle şu satırlara yer veriyor :” "ABD'li askeri otoritelerin bölgeye dair idrakleri zayıf ... Suriye'de yaşananlar Filistin'e sıçrayabilir ve dumanlardan yükselen küller muhakkak İsrail'i kaplayacaktır."
Kissinger’in satırları Laricani’nin hatırlatmasına gerek kalmadan aslında Batı ve İsrail’in Esad’ın hizmetlerinden haberdar ve ötesinde memnun olduklarını gösterir. Esad, İsrail’in taçsız kralıdır. İranlı yetkililer Batılılar unutmasınlar diye arada bir hatırlatmada bulunuyorlar. Ne de olsa hafıza-i beşer nisyan ile maluldur. Ola ki gaflete düşebilirler. En son bu hatırlatmayı yapanlardan birisi İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Abdullahiyan olmuştur. Şunları söylemişti: "Eğer IŞİD karşıtı koalisyon güçleri, Suriye'deki yönetimi ve rejimi, IŞİD eliyle değiştirmek isterlerse, bunun sonucunda İsrail'in dahi güvenliği kalmayacaktır." Aynı konuşmasında bir de Türkiye’nin Osmanlıcılık yaptığına değinmişti. Adamlar bu icraatlarıyla hem kendi emperyalist dürtülerini tatmin ediyorlar hem de İsrail de dahil küresel emperyalistlere hizmet sunuyorlar. İran diplomasisi Esad yükünden kurtulmak istiyor ama Hamaney buna izin vermiyor. Esad’a kol kanat germeye devam ediyor. Nuh diyor Peygamber demiyor. Sünni dünyayı kilitlediği için Batı da Rusya da memnun. Obama’nın mektubunda olduğu gibi aferinlerini eksik etmiyorlar. Hizmet madalyası ve nişanı verseler yeridir.
Dünya sisteminin kurtarıcıları.
Bu arada, Suriye’de meselenin neden tıkandığını da öğrenmiş oluyoruz. Demek ki, Suriye rejiminin gitmesi mevcut dünya sisteminin de ortadan kalkması anlamına geliyor. Demek ki bu sistemin sigortası İsrail değil Şiiler. Dünyanın kilit adamının kim olduğunu anladınız mı? Esat mı yoksa Hamaney mi yoksa Siyam ikizleri gibi her ikisi de mi? Esad’ı İsrail’in kralı ve Hamaney’i de kainat imamı ilan etseler az gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.