Çözüm Süreci ve Alan Hâkimiyetinde Vasıf Değişimi!
2015 seçimleri yaklaştıkça Çözüm Süreci’nde işler ve taraflar iyice kızışıyor! “Kamuoyu bize itibar etsin” yarışı tam gaz devam ediyor! Müzakere Süreci’nin taraflarından “eli silahlı dağ ve mobil şehir kadroları” ısrarla “PKK silahı bırakmayacaktır! Müzakere sürecine bu şartla devam ederseniz edin yoksa umurumuzda değil” mesajlarını vermeye devam ediyor. Üstüne üstlük da, Sırrı Süreyya’nın “Özerklik ve Öcalan’a af” konulu tüyolarını destekleyen içerikte beyanlarıyla örtüşen “Öcalan 2015’te aramızda” mesajları da, Çözüm Süreci’ni yürüten siyasi ve bürokratik kapasiteyi oldukça zor durumda bırakmaya devam ediyor!
Müzakere masasının hükümet tarafı ise “Onun bunun ne dediğinin bir önemi yok. Bizim ne dediğimizin önemi var. Vatandaşlarımız hükümeti takip etsinler, meşru siyaset kurumunun ne dediğine baksınlar” diyerek ortalığı toparlamaya çalışıyorlar. “Madem siz ‘meşru’ siyaset kurumusunuz niçin silahını bırakmayacağını sürekli dillendiren ‘gayri meşru’ odaklarla masaya oturup müzakere süreci yürütüyorsunuz..? Terör örgütü kapalı kapılar ardında dillendirilenleri ve niyetleri kamuoyu ile paylaşınca mı ‘gayri meşru’ oluyor..? Hani silahı bırakma şartıyla süreç yöneteceğinize dair sözleriniz..? Hani kırmızı çizgileriniz..?” gibi sorular mevcut çelişkilerin farkında olan “vatandaşın” zihninde ve dilinde çokça yer etmeye başladı!
İşin boyutunun sarpa sarıp “Analar Ağlaması”ndan öte bir noktaya gelmesi, Çözüm Süreci yöneticilerinde “Anksiyete Bozukluğu”na yol açmış durumda! Bunun içindir ki çelişkiye düşürecek durum tespitleri ve inandırıcı olmayan istikamet tayinlerinde bulunuyorlar!
Bırakın Çözüm Süreci fitilinin ateşlendiği Aralık 2012 yılını, önceki açılım süreçlerinden beri dillendirdiğimiz lakin açılımcılar tarafından ikinci sınıf komplo teorisi diye nitelendirilen risk ve tehdit öngörülerimiz bir bir gerçekleşmeye devam ediyor. Pazarlıksız, şartsız ve tavizsiz bir şekilde barış içerisinde bir müzakere süreci yürütülüyor sözleri yerine artık; “Yerel yönetimlere maskesi altında özerklik” tartışmaları, “Öcalan’a af” beklentileri, “sabredin, şu anda toplum bunlara hazır değil” sözleri gündemden düşmüyor! Bunlar işi politik yüzü… Terörün bitmesi için masabaşında müzakere edilen terör örgütünün Çözüm Süreci kapsamında nereden nereye geldiği ve bunların devlete ve hükümete racon kesecek cesareti nereden bulduğu sorusunun cevabı olan “saha/alan hâkimiyeti” mevzuu ise daha vahim:
1- Gelinen aşamada PKK, sınır içindeki terörist kamp ölçeklerini değiştirmiş, büyütmüş, lojistiğini merkezileştirmiş, tahliyesi sağlanan KCK unsuruyla birlikte, il-ilçe merkezlerinin genel siyasi havasını, halk kitlelerinin mobilizasyonunu denetler hale gelmiştir.
2- Bırakın artık “gece silahlı gündüz külahlı” gizliliğini, PKK silahlı saha unsuru artık “mobil” hale gelmiş, Doğu ve G.Doğu bölgelerimizin birçok il-ilçe merkezlerinde, çoğu üstü açık araç parkuruyla “devriye atmaya” başlamışlardır! Kuzey Irak ve Kuzey Suriye gelişmeleri PKK’nın daha fazla araçlı hale gelmesinde ciddi katkı sağlamıştır.
3- Geçtiğimiz günlerde bazı internet basınına da yansıdı; PKK, hâkimiyetindeki kamp yerlerinin kritik erişim (müdahale) güzergâhlarında mayınlama yürütmeye başladı! PKK bu yolla, denetimindeki yerlerin “karadan müdahale” edilebilirliğini hem azaltmaya hem de güçleştirmeye çalışmalarına hız vermekte…
4- Silahını bırakma şartına uymadığı halde PKK ile müzakerelere devam edilmesi, fiili olarak PKK’yı legalleştirmenin yanında, bölge halkını PKK’nın baskı ve insafına bütünüyle açık hale getirmiştir. Devlet, PKK terör örgütü ile sivil Kürt vatandaşlarının ayrımını yapabilecek yeteneklerini “iyice” yitirmiş duruma gelmiştir! Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde şehir ve varoşlarda bürokratik ve sosyal kontrol yitirilmiş, PKK’yı tasvip etmeyen ve sırtını devlete dayan Kürt kardeşlerimizin devlete olan güvenleri ise dibe vurmuştur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.